RÜYA GİBİ BİR ADAM

92.5K 4.5K 558
                                    

Yaklaşık üç saat sonra, Roma'daydık.

Havaalanından bizi arabayla, ifadesizliğiyle Alfredo'ya benzeyen bir adam olmuştu. Antonio'ya gösterdiği saygıya bakarsak onun adamıydı. Arabayla giderken camdan büyülenmiş gibi dışarıyı izliyordum. Daha önce yurt dışına çıkmıştım ama İtalya'ya, ne kadar çok istesem de bir türlü gidememiştim. Bambaşka güzelliğe sahip bir şehirdi, Roma. Sokakları resmen buram buram tarih kokuyordu. Türlü türlü insan vardı, bir çoğu yüksek sesle gülüp konuşuyorlardı. Antonio, Alfredo ve arabayı süren adamla İtalyanca bir konuşmaya girişmişken onlarla ilgilenmiyordum bile. Antonio ile olmak bu mu demekti?

Gözlerimi bir açıyordum ve bambaşka bir ülkede, bambaşka bir şehirdeydim.

Peri masalı gibi.

Yirmi dakika sonra, güzel bir bahçeye sahip iki katlı, taştan yapılma duran bir evin önünde durduk. Roma'nın eski ve tarihi görüntüsüne ayak uydurabilmiş, ancak lüks olduğu belli olan bir evdi. "Hadi, içeriye girelim." diye belimden ilerletti Antonio beni. Anahtarla kapıyı açtı ve Alfredo, Antonio'nun valizlerini içeriye sokup evden çıkana kadar büyük salonu inceledim. Güzeldi, pahalı zevklerle döşenmiş ancak oldukça kişiliksiz bir evdi. Antonio'nun İstanbul'daki evine benziyordu. Ailesiyle yaşadığını sanıyordum fakat ev çok sessizdi. Kapıyı Alfredo'nun arkasından kapattıktan sonra, belimden tutup sarıldı. "Beğendin mi?" diye sordu dudaklarını boynuma bastırıp.

"Çok güzel bir ev." diye karşılık verdim. "Ailenle birlikte yaşadığını sanıyordum?"

"Doğru. Ailemle birlikte Floransa'da oturuyorum, buraya da bazen kalmaya gelirim. Kalabalık Del Pierro ailesiyle tanışmadan önce sana Roma'yı gezdirmek istedim." Kızardım. Yani bu, ailesiyle tanışacağım anlamına geliyordu? Ona doğru dönüp, kollarımı boynuna doladım. "Her tarafı gezip görmek istiyorum!" dedim heyecanla.

Güldü. "Elbette gezeceğiz ama istiyorsan önce duş alıp biraz dinlen." Pis pis sırıttı. "Birkaç saat önce seni uykundan uyandırdığım için çok öfkeli görünüyordun?"

Dudağına bir öpücük kondurdum. "Böyle sürprizler için uyandıracaksan hep o saatte uyanabilirim." dedim şımarıkça. Arkamı dönüp ilerledim, merdivenin tam başında durdum ve arkamı dönüp Antonio'ya muzipçe gülümsedim. "Bana duşun yerini göstermeyecek misin?" Sözlerimin altında hep fesat bir anlam arayan gözleri karardı, iki koca adımda beni hızlıca kucağına aldı. Çığlık attım. Dudaklarıma bıraktığı öpücüklerle bizi merdivenlerden çıkarırken kesik kesik konuşuyordu; "Sana önce duşun... sonra da yatak odasının... yerini göstereceğim..." Kahkahalarım en sonunda tamamen dudaklarının arasında kayboldu. Birlikte duş aldık, çıktığımda yanımda hiçbir kıyafet getirmediğim için Antonio'nun bana elbise gibi olan siyah tişörtlerinden birini üstüme geçirmiştim. Biraz dinlenmek adına, nefis manzaralı yatak odasında, birlikte sarılmış yatarken birden aklıma dank etti... Merve! Merve'nin gittiğimden haberi yoktu! Beni öldürecekti!

Yataktan hemen zıpladım. "Allah kahretsin! Antonio, Merve... Merve'ye haber vermeyi unuttum... gebertecek beni! Ufff, ne yapıyorum ya ben?" Kendime şaşırmıştım resmen. Ben ne ara bu kadar sorumsuz ve alık olmuştum?

"Dur, dur.. Sevgilim, bir saniye dur." diye beni durdurdu Antonio. "Sıkıntı yok. Merve'nin her şeyden haberi var."

Duraksadım. "Ne?"

Sırıttı, "Seni gecenin köründe kaçıracağımdan Merve'nin haberi vardı, diyorum. Endişelenmene gerek yok. Benimle birlikte, İtalya'da olduğunu biliyor. Ama içinin rahat etmesi için arayıp kendin öğrenebilirsin."

BİR MİLYONERİN BEBEĞİ (İTALYAN SERİSİ#1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin