TEKLİF

91.3K 3.8K 342
                                    

fabrizio'muza bir selam çakalım... ailenin yaramaz prensi!

va bene: tamam*

Antonio, hasta yatağının yanındaki sandalyede oturmuş, gözünü bile kırpmadan sevdiği kadının uyanmasını bekliyordu.

Odaya girip de, Yasemin'in gitmek üzere hazırlandığını görünce çıldıracak gibi hissetmişti. Ağlayarak ona bağırması, Antonio'nun onu yalnız bıraktığını ima etmesi ve en sonunda, Marco'nun ona söylediği şeyler... Çıldıracak gibi hissetmemişti, kesinlikle çıldırmıştı. Tek hatırladığı, on yedi yaşından beri yapmadığı şeyi yapıp, kardeşini yumruklamasıydı. Ve sonra Yasemin'in, Alfredo'nun kolları arasında öylece bayılması. Hastaneye gelip, doktorlar tahlilleri yapıp, ona kızın da, bebeğin de iyi olduğunu söyledikleri zamana kadar aklını kaçırmıştı.

Şimdi de saatlerdir odada durmuş, sevdiği kadının yatağının yanında, onun uyanmasını bekliyordu.

Doktor, hamileliği süresince stresten uzak olmasının altını çizdiğinde, Antonio alayla gülmüştü. Kahrolası yerde son zamanlarda stresten başka bir şey yoktu ki? Bunu Yasemin'e yansıtmamak için ondan uzak kalmayı denemişti ama gördüğü kadarıyla, bu da fazlasıyla ters tepmişti. Kapı çalındı, Antonio içeriye uzanan kafayı görünce içini çekti. Gelen Fabrizio idi.

"Hey, abi. Gelebilir miyim?" diye sordu.

Antonio yorgunca başını salladı. "Londra'da olduğunu zannediyordum." dedi ipe sapa gelmez, ailenin yaramaz çocuğu olan kardeşini süzerek. Fabri'nin gözleri bir süre endişeyle yatakta yatan Yasemin'in üzerinde gezindi, sonra umursamazlık maskesini takınarak baş parmaklarını kot pantolonunun içine soktu ve sırıtarak omuzlarını silkti, "Beni bilirsin." dedi rahatça. "Yerimde duramam."

Antonio hafifçe güldü, bir süre ikisi de sessiz kaldılar. "O iyi mi?" diye sordu Fabri çekingen bir sesle. "Eve gittim, bana hastanede olduğunuzu söylediler, ben de gelmek istedim. İçeriye almayacaklardı, bir hemşireye karşı çekiciliğimi kullanmak zorunda kaldım." dedi bıkkınca.

Antonio gözlerini devirdi. "İyi, yalnızca uyuyor." Altı buçuk saattir.

Fabri, Antonio'nun karşısındaki, Yasemin'in yatağının yanındaki ikili koltuğa oturdu ve gözlerini, önünde birleştirdiği ellerine dikti. "Olanları duydum, abi." dedi sessizce. "Yani Marco ile olan kavganızı... onun Yasemin'e söyledikleri falan.." Başını onaylamazca iki yana salladı, "Söyledikleri kesinlikle yanlış. Ve sadece şunu bilmeni istedim... ona katılmıyorum. Yani, ona bir baksana," deyip Yasemin'i gösterdi. "Bu kızın içerisinde sana zarar verebilecek tek bir parça olduğuna bile inanmam."

Antonio takdirle kardeşine baktı. Fabri evin yaramaz çocuğu olabilirdi, ama Antonio kardeşinin ne kadar hassas olduğunu bilecek kadar iyi tanıyordu onu. Ve kendisine benziyordu. En azından, Emilio ölmeden önceki hallerine. Belki de bu yüzden kardeşinin hovardalıklarına bu kadar müsamaha gösteriyordu. Antonio gençliğinin en heyecanlı yerinde ağabeyini kaybetmiş, bir gün içinde büyümek zorunda kalmıştı. Aynı şeyin baş belası küçük kardeşine de olmasına izin vermezdi. Veremezdi. "Teşekkürler, Fabri. En azından birinin benim yanımda olduğunu bilmek güzel." Marco aklına geldiğinde hala öfkeden delirecek gibi oluyordu. Aptal herif, hamile bir kadına nasıl öyle laflar söyleyebilirdi? Bebeğin başkasından olduğunu iddia etmek de neydi?! Antonio, odadan çıkıp kardeşinin yüzünü dağıtmamak için yumruklarıyla sandalyenin kenarlarını sıktı.

BİR MİLYONERİN BEBEĞİ (İTALYAN SERİSİ#1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin