KABUS GİBİ GERÇEKLER

109K 5K 911
                                    

Antonio, kendini daha önce hiç bu kadar mutlu ve hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti.

Güzeller güzeli, sevecen kadını kollarının arasında huzurla ve mışıl mışıl uyurken, bu anın sonsuza dek sürmesini istiyordu. Yasemin'i buraya getireli beş gün olmuştu, birlikte, evde geçirdikleri dolu dolu beş gün. Burada, İstanbul'da olduklarından daha farklılardı. Sadece birbirlerine odaklılardı. Antonio, İtalya'ya işleri ve ailesi için dönmüştü ama beş gündür burada olmasına rağmen kimseye döndüğünü söylememişti bile. Yasemin ile geçirdiği vakit o kadar kaliteli ve o kadar değerliydi ki, bunun bir anını bile saçma sapan şeylerle harcamak istemiyordu.

Ancak ne yazık ki onun saçma sapan diye düşündüğü şeyler, hayatın acımasız gerçekleriydi. Daha önce hiç bir kadın hakkında bu kadar güçlü hisler beslememişti. Yasemin ile yaptığı her şeyden ayrı bir keyif alıyordu; onunla konuşmak, sevişmek, yemek yemek, el ele tutuşmak, uyumak... dokunmayı bırak, onu seyretmek bile ayrı bir güzeldi. Çocuk değildi, Yasemin'e gitgide kapıldığının, hatta ona aşık olduğunun farkındaydı. Tek korkusu, Yasemin'in ona söylemediği şeyleri öğrendiğinde ne hissedeceği idi.

Niye böyle aptalca bir şeye kalkışmıştı, onu bile bilmiyordu. Sanırım İstanbul'dayken gerçekleri Yasemin'e anlatsa, onun kendisine postayı koyacağından ve kadını tamamen kaybedeceğinden korkmuştu. Fakat İtalya'dayken, işler biraz daha farklıydı. A casa sua ognuno e re. Her horoz kendi çöplüğünde öter. En azından burada suratına bir tokat patlatıp, evine istediği gibi gidemezdi.

Ayrıca pasaportu hala Antonio'daydı. O olmadan hiçbir yere ayrılamazdı.

Sonra bu düşünce için kendine kızdı, ne kadar zavallı bir herife dönüşmüştü böyle! Ne zamandan beri bir kadını elinde tutmak için yalanlar söylüyor ve tuzaklar kuruyordu?

Hiçbir zaman aşktan kaçan bir adam olmamıştı. Tamam, kollarını açıp aşkın peşinden koşmuş değildi hiçbir zaman ama "Ben asla aşık olmam." safsatalarıyla da beynini bulamamıştı. Sadece, aşk daha önce onu hiç bulmamıştı. Ne çıktığı sıfır beden mankenlerde, ne de evlendiği karısında... fakat aşk denen illete bir kere kapıldığınızda, onun için yapılan tüm saçmalıkları anlayabiliyordunuz. Hastalıklı ama harika bir histi. İnsanın, kaybetmemek için her şeyi yapabileceği türden.

Tıpkı Antonio'nun, Yasemin'i kaybetmemek için her şeyi yapabileceği gibi.

Kadının yanında olabildiğince nazik davranmaya çalışıyor, bir an olsun öfkesini çıkarmamayı deniyordu. Birkaç kez tartışmaları olmuştu ama Antonio, zıvanadan çıkmak için kendisine hiçbir zaman izin vermemişti. Bir keresinde öfke problemlerinin çok kötü sonuçlar doğurduğunu hatırlıyordu...

Kafasını sallayarak bundan kurtuldu. Yasemin yanındayken Antonio'da güvendeydi. Yasemin ona gülümserken, canavarın adamı tekrar ele geçirmesi imkansızdı. Bu sırada yan taraftaki komidinde Antonio'nun telefonu titremeye başladı, Yasemin'i kollarının arasından sessizce bırakıp telefonu cevaplamak için balkona çıktı. "Si, Marco?" Arayan kardeşiydi.

Karşı taraftaki Marco'nun sesi sıkıntılıydı. "Fratello, dovresti venire a casa. Qui le cose si fanno un po complicato." Abi, eve gelmelisin, burada işler biraz karışık.

"Cosa sta succedendo, Marco?" Neler oluyor Marco?

Marco sıkıntıyla cevapladı, "Sergio Boris accandendo." Sergio Boris oluyor. "Egli sostiene la societa!  Inoltre, mio fratello dice di sapare!.. Mio fratello, chi e questo tizio?" Şirkette hak iddia ediyor. Üstelik ağabeyimi tanıdığını söylüyor. Abi, kim bu adam?

BİR MİLYONERİN BEBEĞİ (İTALYAN SERİSİ#1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin