BENİMLE GEL

129K 5.3K 576
                                    

multimedia erhan.. iyice bakın kendisine ben çookk sevdim eminim sizde ilerleyen bölümlerde çok seveceksiniz. şu minnoşluğa bakın yiyicemm!

yasemin karakterini de emma stone olarak değiştirdim arkadaşlar umarım beğenirsiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

yasemin karakterini de emma stone olarak değiştirdim arkadaşlar umarım beğenirsiniz

"Uff! Geldik be! Çatlama!"

Kapıyı sabah sabah alacaklı gibi çalanın kim olduğu hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu, ama kapıyı açtığım an kim olduğuna bile bakmadan onu öldüreceğime emindim. Yolda, sabah mahmurluğuyla tökezleyerek ilerleyerek kilitlerden kurtulup kapıyı hızlıca açtım. "Ne var be! Ne var sabah sabah uzaylılar mı bastı da dünyayı böyle acele acele çalıyorsun kapıyı! İnsan yaşıyor bu evde, insan! Allah'ın davarı!" Pazar günü tatlı uykumdan uyandırılmanın verdiği öfkeyle deyim yerindeyse, açmıştım ağzımı, yummuştum gözümü. Sonunda kendime gelebildiğimde durup, karşımdakinin kim olduğuna baktım.. Sonra da şaşkınca durakladım; "Erhan?"

Erhan, yediği hakaretlerden hiç de mutsuz olmamış bir halde sırıtkan suratıyla karşımda duruyordu. "Naber kız Allah'ın delisi?" diyerek içeriye girdi, "Çekil şuradan artık, dikildin kapıya zebellah gibi.." diyerek de beni itti, kendi eviymiş gibi rahat rahat, ardından valizini sürükleyerek içeriye girdi.

O içeriye girerken gözlerimi devirip kapıyı kapattım. Ama tüm sinirime, şaşkınlığıma rağmen suratımda engelleyemediğim bir gülümseme vardı. Erhan, üniversite zamanlarımızdan beri en yakın arkadaşımızdı. Onunla, İstanbul'a ilk taşındığımız zamanlarda, onun deyimiyle ürkek birer ceylan iken tanışmıştık. Erhan, okula giderken otobüste beni taciz etmeye çalışan bir dallamayı hastanelik edene kadar dövmüş, ardından benim yüzümden karakola götürülmüştü. Tabii bende vicdan azabıyla hemen ardından gitmiştim... o gün bugündür, Erhan bizim koruyucu meleğimiz, kahraman ağabeyimizdi. Aramızda sadece üç yaş fark vardı ama bunu bazen o kadar büyütür, bize öylesine çocuk muamelesi yapardı ki, sanırsın feleğin çemberinden geçmiş, gelmiş 70 yaşına paşam!

Kapıda dikilmiş, aptal aptal bunları düşünürken Erhan'ın içeriden bağırmasıyla kendime geldim. Erhan son beş aydır işi yüzünden Amerika'daydı, zaman farkı, e bir de malum hayatımda yaşanan tuhaflıklar derken onunla uzun bir süredir görüşememiştik. Bugün döneceğinden haberim bile yoktu ama onu gördüğüm için çok memnundum. Hemen koşup, mutfağın ortasında durmuş, kendisine kahve hazırlayan Erhan'ın kucağına yapışıp ona sımsıkı sarıldım. "Erhan!" dedim sevinçle. "Erhan, dönmüşsün!"

"Biliyorum portakal kafa," diyerek alay etti benimle. Ama onu o kadar çok özlemiştim ki, alay etmesi bile gıcığıma gitmedi. "Çok mu özledin kız beni?"

"Çook," diye dudak büzüp şımarıklık yaptım. "Sen beni özledin mi?"

"Mmm, bir düşüneyim... eh malum çekici Amerikan kadınları falan derken pek aklıma gelmediniz ama-.."

BİR MİLYONERİN BEBEĞİ (İTALYAN SERİSİ#1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin