ACI

57.8K 3.3K 279
                                    

Acı.

Hissedebildiğim, düşünebildiğim tek şey buydu. Acı. Sanki birisi, hiç durmadan tüm vücudumu tekmeliyormuş gibi, tüm vücuduma elektrik şoku veriyorlarmış gibi.

"Yasemin!" Doktor Jane, başımda durmuş, ben gözlerimi açık tutmaya çalışırken benimle konuşuyordu. "Beni dinle, tatlım. Şimdi seni doğuma sokmak zorundayım, çünkü rahim ağzın açılmış, seni bu saatten sonra sezeryana alamam. Tatlım, beni anlıyor musun? Odaklanmak zorundasın." Endişeli bakışlarını, benden alıp yanımdaki hemşirelere çevirdi. Her şey çok hızlıydı. Beni anında doğumhaneye soktular; düşünemiyor, odaklanamıyor, çevremde olup biten hiçbir şeyi göremiyordum.

Fiziksel acı çok kötüydü, ama kalbim.. Kalbim başa çıkılamaz derecedeydi. Hıçkırıklarım, çığlıklarım arasında söyleyebildiğim tek şey, "Antonio.." idi. "Antonio! Onu istiyorum! Onsuz yapamam! Lütfen! Lütfen! LÜTFEN!"

"Yasemin, zor olduğunu biliyorum, ama sana söylediğim anda ıkınmak zorundasın, tamam mı? Bebeğin için! Lütfen!"

"HAYIR!" Kalkmak istiyordum. Hayır. Birkaç saat önce aldığım haber gerçek olamazdı. Antonio ölmüş müydü? Hayır. Hayır. Bunu kabul etmiyordum. O olmadan bebeğimizi doğurmayı kabul etmiyordum. "Hayır! Yapmayacağım!" Kasıklarımda hissettiğim öldürücü sancıya rağmen kalkmaya çalıştım, ani hareketim nefesimi kesmişti, ama umurumda değildi. Bunu tek başıma yapmayacaktım. Hemşireler, kollarımdan tutup beni olduğum yere sabitledi, çevremdeki herkes sakin olmamı söylüyordu ama umurumda değildi. Kahrolası hiçbiri ne hissettiğim hakkında en ufak bir fikre sahip değillerdi. "Antonio olmadan bunu yapmayacağım!" diye bağırdım ağlayarak. "Yapamam... yapamam..."

Ağlayarak başımı iki yana sallıyordum, o sırada doğumhanede benim dışımda başka bir ses duyuldu, bir gürültü koptu ve bir erkek sesinin, "Bırakın beni! İçeriye gireceğim!" diye bağırdığını duydum.

Biri, sertçe elimi tuttu. Başımı o tarafa çevirdim, bana etrafı kıpkırmızı olmuş mavi gözleriyle bakan, gözlerinden hala yaşlar süzülen kişi Marco'ydu. Onu gördüğümde ağlamam şiddetlendi. "Marco..." diye hıçkırarak mırıldandım. "Marco, yapamam. Onsuz yapamam..." diye fısıldadım.

"Biliyorum, bebeğim. Biliyorum." dedi Marco kırık sesiyle. Bir eliyle elimi tutuyor, diğeriyle terden ıslanmış saçlarımı nazikçe geri itiyordu. "Ama yapmak zorundasın. Bebeğiniz için. Çok zor olduğunu biliyorum, biliyorum, ama yapmalısın." Elimi öptü. "Yemin ederim, son dakikasına kadar yanında olacağım."

Burnumu çektim. Her dakika acım çoğalıyordu, neredeyse bebeğimin dışarıya çıkmak için debelendiğini hissedebiliyordum.

Başımı salladım.

Tekrardan, Doktor Jane'in sesini duydum. "Üç deyince, tatlım.. Bir, iki... üç! Ikın!"

Marco'nun bana güç veren elini sertçe sıkarak, gözlerimi sımsıkı kapattım ve güçlükle ıkındım. Fakat ıkındıkça ağrım neredeyse iki katına çıkıyor, nefesimi kesmek için uğraşıyordu. Daha önce yaşadığım hiçbir şeye benzemiyordu. Antonio burada olmalıydı. Elimi tutmalıydı. Kulağıma hep yaptığı gibi güzel şeyler fısıldamalıydı. Bebeğimizi ilk birlikte görmeliydik.

Antonio bebeğimizi asla göremeyecekti.

"Daha güçlü, Yasemin! Hadi! Daha güçlü olmalısın! Ikın! Tüm gücünle!"

BİR MİLYONERİN BEBEĞİ (İTALYAN SERİSİ#1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin