KANLI DÜĞÜN

79.1K 3.5K 356
                                    

mia dolce moglie: benim tatlı karım

Thomas Ignazio "İngiliz" Moretti.

Antonio bakışlarını tanıdık yabancının üzerinde gezdirdi. Kaç yıl olmuştu görüşmeyeli? Üç? Beş? Bir zamanlar bu adam için en yakınım, diyebilirdi. Ona sırtını yaslayabilirdi, ki defalarca da yaslamıştı da. Hayata neredeyse birlikte atılmışlar, sokağın tüm pis kurallarını birlikte öğrenmişlerdi. Ta ki o karanlık geceye dek.

 "Ignazio," dedi Antonio tok bir sesle. "Sana buraya gelmen için teklif sunarken gerçekten geleceğini hiç düşünmemiştim. Aslına bakarsan, Londra'nın izbe sokak aralarından birinde, bir fahişe tarafından öldürüldüğünü düşünmüştüm."

"Thomas. Ama bana kısaca Tommy de derler." diye uyardı adam, Antonio'nun hiç güvenmediği tatlı bir gülümsemeyle. "Şey, ne diyebilirim ki? Ölmek için harika bir yol ama üzgünüm dostum, henüz bu dünyadaki vadem dolmamış."

"Tom..." diye mırıldandı Antonio, "Tam bir İngiliz gibi.." Karşısındaki adamın, damarlarında akan İtalyan kanından nefret ettiğini ve elinde olsa, kendisini doğrayarak o kanı akıtacağını Antonio'dan daha iyi kimse bilemezdi. İşin tuhaf tarafı babası İtalyanlar için adeta bir efsane haline gelmiş, geçmiş yılların en azılı, en acımasız Sicilya mafyası Gaspare Moretti idi. Yani, adam kanıyla, canıyla, atalarıyla tam bir İtalyan idi, fakat onun birkaç metre yakınında herhangi biri ona 'İtalyan' demeye kalkışırsa, o adamın gözünü oyardı.

Hayır, Antonio mecaz yapmıyordu.

Gerçekten, bir adam ona İtalyan dedi diye gözünü oymuşluğu vardı.

Ignazio, veya şu anda onun tercih ettiği gibi Thomas, nefret ettiği babasından onun en belirgin özelliğini almıştı; deliliğini. Söylenenlere göre tam bir İngiliz hanımefendisi olan annesi, evlendiği adamın tam bir manyak olduğunu fark ettiğinde küçük oğlunu da alıp doğruca evine, İngiltere'ye kaçmıştı fakat Gaspare karısını ve oğlunu bulmuş, zavallı kadını doğruca İtalya'ya getirip, ona günlerce adamları ve öz oğlunun karşısında işkence ettikten sonra öldürmüştü. Thomas, sevgili annesinin gözleri önünde öldüğünü gördüğünde henüz beş yaşındaydı. Gaspare, bir veliahta olan ihtiyacı yüzünden oğlunu annesiyle birlikte öldürmemişti ve bu adamın en büyük hatası olmuştu. Thomas on dört yaşına geldiğinde babasını kalbine sapladığı bir bıçakla öldürmüştü. Elbette hapse girmemişti, suçu onun yerine, kendi patronlarını öldürmesine rağmen, adamlardan biri üstlenmişti. Kral öldü, yaşasın kral, hesabı. Ancak buna rağmen, herkes bu cinayeti on dört yaşındaki gözü dönmüş o oğlanın işlediğini bilirdi.

Thomas babasının tüm zenginliğini, nüfusunu İtalya'da bırakarak, İngiltere'ye gitmiş, senelerini memleketi olarak benimsediği İngiltere'de geçirmişti. İtalyan tarafına dair her şeyi reddetmişti ama ne olursa olsun, kanınızı reddedemezdiniz. Antonio onunla Londra'da tanışmıştı. O zamanlar ikisi de birer çocuklardı. Aslında, üçü de... Antonio, Ignazio ve Leo... Üçü birlikte tüm sokağa meydan okumuşlardı.

O lanet geceye dek.

Thomas şimdilerde Londra'da adı geçtiğinde titrenilen bir gangster ve çok ünlü bir dövüş kulübünün sahibiydi. Fakat Antonio hakkını yiyemezdi, eski dostunun tek bir çağrısıyla nefret ettiği memleketine seneler sonra geri dönmüştü.

"Lütfen, otur, kendi yerinmiş gibi rahat ol." dedi Antonio hala ayakta olduklarını fark edince imayla. Thomas yüzsüzce sırıttı fakat hiçbir yorumda bulunmadan oturdu. Gözlerini odanın içinde gezdirdi, "Fiyakalı ofis." dedi dudağını büzüp.

BİR MİLYONERİN BEBEĞİ (İTALYAN SERİSİ#1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin