NEFES

59.2K 3.3K 235
                                    

Genç adam, gözlerini suratına çarpan soğuk suyla birlikte açtı.

Suyun etkisiyle derin bir nefes almıştı ki, kahrolası kaburgalarının acımasıyla birlikte dişlerini sıktı. Bir süre karşısında duran adamla bakıştı, işkence vakti gelmiş olmalıydı. Kaç gün olmuştu, bilmiyordu, gün kavramını yitireli bir süre olmuştu ama. Tek istediği ailesine geri dönmekti, ama bu işlerin içinde fazlaca bulunmuş bir adam olarak, bu isteğinin asla gerçekleşmeyeceğini biliyordu. Bu pislik yuvasında ölecekti. Minik kızının suratını bir kez olsun göremeden. Oğlunun büyüdüğünü, genç bir adam olduğunu göremeden. Güzeller güzeli Yasemin'ini bir kez daha öpemeden... Bu pislik yuvasında geberip gidecekti. Yaşadıklarından, içinde bulunduğu hayattan dolayı hiçbir zaman Tanrı'ya tam anlamıyla inanan bir adam olmamıştı. Fakat artık tek duası, onun hayatına karşılık, ailesinin huzurlu ve mutlu olmasıydı. Antonio bunun için kendini feda etmeye hazırdı.

Yine de, ölmeden önce onu buraya hapseden orospu çocuğunu görmeliydi. Kim olduğunu bilmeli, hiçbir şey yapamasa bile, gözlerinin içine bakmalıydı.

"Şanslı adamsın, Del Piero." dedi başında dikilen adam, aklından geçenleri anlamış gibi. "Ölmeden önce patronu görebileceksin."

Adamın alayla gülmesinden sonra, demir kapı ağırca, Antonio'nun duymaktan nefret ettiği o gıcırtılı sesle açıldı. İçeriye süzen ışık süzmesi, adamın gözlerinin cayır cayır yanmasına sebep olmuştu. O kadar uzun bir süredir güneş görmüyordu ki, kendini vampir gibi hissetmeye başlamıştı.

Adam, yumruk yemekten şişen gözleriyle net bir şekilde göremiyordu ama yere tık tık vuran bir ses ayırt edebiliyordu. Antonio'nun aşina olduğu bir tahta sesi. Bir bastonun yere vurması.

Gözlerini araladı, küfretti. Bastardo! Onca zamandır... oydu!

Başını kaldırdığında, beklediği kişiyi gördü. Carlo Angelo.

Yaşlı adamın suratında her zamanki gibi neşeli bir tebessüm vardı. Adamının, Antonio'nun tam karşısına koyduğu sandalyeye oturup, bacak bacak üzerine attı ve ellerini bastonuna dayadı. "Merhaba, Antonio!" dedi neşeli bir sesle. Sanki uzun zamandır görmediği eski bir dostunu görmüş gibiydi. "İyi görünüyorsun..." Dudaklarını büzdü, "demek isterdim ama şey.. durum ortada." Kıkırdadı.

"Angelo.." dedi Antonio kısık bir sesle, öksürdü. "Öldün sanıyordum."

Angelo, hayali bir sineği kovalarmış gibi elini havada salladı. "Aman!" dedi uflayarak. "Haberlere fazla takılma, mesela şu anda sen de öldü biliniyorsun, dostum. Ama bak, ikimiz de hayattayız. Sağlıklı bir biçimde karşı karşıya duruyoruz." Tekrar güldü, "En azından birimiz." İçini çekti. "Bu canlı halinin uzun süremeyecek olması ne kötü!.."

"Planın ne, yaşlı yılan?" dedi Antonio tükürürcesine, nefret dolu bir sesle. "Beni buraya tıktın, haftalardır adamlarına işkence ettiriyorsun... ee? Şimdi karşımda olduğun için sana yalvaracağımı mı düşünüyorsun? Cazzo! Asla! Öldür beni de, bitsin artık şu aptal oyun!"

Angelo'nun suratındaki gülüş silindi. Yerine ciddi bir adam gelmişti. "Seni iyi tanıyorum Antonio." dedi sert bir tavırla. "Yalvarmayacağını iyi biliyorum. Haklısın, öldüreceğim seni. Ama önce.. önce beni dinlemelisin."

"Hikaye mi anlatacaksın?"

Angelo bastonunu avuçları arasında sıktı. "Sen benim oğlum gibiydin!" dedi adama sinirle. "Aptal babanın aksine, ben her zaman sendeki potansiyeli fark ettim! Bugün olduğun adam haline ben getirdim seni! Benim sayemde bu kadar güçlü oldun! Senin Sofia ile evlenmeni neden bu kadar çok istedim zannediyorsun? Günün birinde, ben öldükten sonra, kurduğum krallığa sahip çıkabilecek türde bir adam olduğunu biliyordum çünkü. Tüm İtalyan mafyaları, gördüğün o tüm adamlar önünde diz çökecekti! Sen ne yaptın? Kızımı başından atıp, bu fırsatı elinin tersiyle ittin."

BİR MİLYONERİN BEBEĞİ (İTALYAN SERİSİ#1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin