Ceyhun'dan...
"Ceyhun hadi halacığım! Geç kalıcaz bak!"
"Tamam hala geliyorum hemen."
Bugün okula başlıyordum. Herkes annesiyle, babasıyla giderken okula, ben halam ve babamla gidiyordum. Neden? Neden bu kadar erken bıraktın ki beni anne? Sevmedin mi beni? Ya da sevemedin mi? Görmek bile istemeyecek kadar ne yapmış olabilirim ki? Ne yaptıysam özür dilerim anne! Beni bırakacağını düşünememiştim.
Babam ve halam benden daha heyecanlıydı. Yüzlerinden gülümseme hiç eksik olmuyordu. Bende onlar gibi yapmaya çalışıyordum. Halam çok güçlü bir kadın. Babam da öyle. Benim yanımdayken hiç üzülmemeye, bu konudan hiç bahsetmemeye çalışsa bile ben hissediyordum. Sık sık mezarlığa gitmesinden, olmayan anneme sürekli çiçek alışından anlıyordum. Annemi çok özlüyordu. Bende öyle. Resimlerden bildiğim kadarıyla sarışın, uzun boylu bir kadınmış o. Annem.
Dışarıya dönük olan kafamı içeriye doğru çevirdim.Yanımda sanki o varmış gibi hissettim. Elini tuttum. Tebessümüne karşılık verdim. Bir sonraki karşılaşmamızda beni neden terk ettiğini soracağım ona.
Okulun önüne geldiğimizde babam bana dönüp:
"Hazır mısın paşam?" diye sordu. Babamın bana böyle seslenmesi beni mutlu ediyordu. Paşa lâkabı güçlü insanlara veriliyordu. Babam bana bu şekilde seslenince kendimi çok güçlü biriymişim gibi hissediyordum. Tıpkı babam gibi güçlü. Bu çok gurur vericiydi.
Gülümsedim.
"Hazırım! Hadi başlayalım." dedim.
Babam inip halamın kapısını açtı. Sonra benim kapımı. Çok kibar bi insandı babam. Annem olsaydı şimdi.. Her neyse, o yok.
Bu anaokulu rengarenk duvarları olan, duvarlarında bir çok duvar resmi bulunan, neşeli gözüken bir yerdi. Bahçesinde birçok çocuk vardı. Hemen arkadaş olmuşlardı. Gözüme kestirdiğim bir grubun yanına koştum. Top oynuyorlardı. Sonra bi an duraksadım. Arkamı döndüm. Koşup babama sarıldım. Sonra da halama. Onlar yanımda olunca güvende hissediyordum.
"Hadi babacım, git sende oyna. Biz seni burda bekleyeceğiz." dedi.
Diğer velilerinde olduğu tarafa yöneldiler. Bir banka oturana kadar onları izledim. Sonra gidip yeni arkadaşlarla tanıştım.
Ailem beni küçükken pek fazla dışarı çıkartmamışlardı. Hep bana bir şey olmasın diye tedbirliydiler. O yüzden bunlar ilk arkadaşlarımda sayılırlardı aslında.
Yaklaşık 1 saat sonra babam yanıma gelip,
"Gel oğlum, seni öğretmeninle tanıştırayım." dedi.
Elini tutup ilerledim. Kıvırcık saçlı, esmer bi kadının yanına geldiğimizde durduk. Kadın benimle aynı boyda olmak için dizlerinin üstüne çömeldi. Elini uzattı.
"Merhaba benim adım Cansu." dedi.
Kocaman bi gülümsemeyi de yüzüne kondurdu. Bende aynı şekilde gülümseyip,
"Ceyhun benim adım da. Memnun oldum öğretmenim." dedim.
Alnımın yarısını kapatan uzun düz saçlarımı elleriyle karıştırdı.
Bunun olmasından nefret ediyordum.ama gülümsemeye devam ettim. Kadın ayağa kalkıp, babama bir şeyler söyledi. Anlayamadım ama benim hakkımda iyi şeyler söylediğini umuyordum.
Babamın öğretmenimle konuşması bittiğinde eve döndük. Odama çıkıp resim çizmeye başladım. Resimde 5 kişi vardı:
Annem, babam, ben, halam, teyzem. Belki de gerçekte hiç böyle olamayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR TUTAM AŞK
Подростковая литератураKimsesizlik değil bu! Kimsesizleşmek. Kaybetmek istemiyorum artık. Bi' kişiye daha gücüm kalmadı.