•31•

7 3 2
                                    

Saatlerce durduk belkide öyle.

Çimlerden kalkıp üzerimi sirkeledim. Kumsal kalkmak için, benden habersizce, kolumu tuttuğunda dengemi kaybedip üzerine düştüm. Tam üzerindeydim ve gözlerinin içine bakıyordum. Nefesi tenime çarparken, gözlerini birkaç kez kırpıştırdı ve yutkundu. İlk defa bu kadar yakın değildik ama ben ilk defa bu kadar yakınımda hissediyordum onu. Her anlamda yakındı işte bana. Dünya ve Güneş gibi. O olmadan olamam ben. Çiçeğin suya ihtiyacı gibi muhtacım yanımdaki varlığına.

***

Kumsal'dan...

Kolunu çektiğim an üzerime düşmesiyle dudaklarımız birbirine deyecek kadar yakındık. Gözlerimiz bir araya geldiğinde istemsizce yutkundum.

"Imh. Şey.." dediğimde üzerimden kalktı. Utanmıştım, çünkü hiç beklemediğim anda bu kadar yakınlaşmıştık. Ona yakınlaştığımda hissettiğim şeyler sadece birtakım arzular değildi. Aşkı hücrelerime kadar hissettiren adamdı o. Ay'la Güneş gibiyiz. O karanlığın içine doğan Ay'ım.

Ceyhun ayağa kalktığında bende kolumu yere bastırıp dirseğimden destek alarak kalktım.

"Gitsek mi artık?" Dedim. Kol saatine baktı.
"Beş olmuş." Dedi.
"Zaman çok hızlı geçti."
"Çünkü yanında ben vardım."

Gözlerimi devirdim.

"Az öteye git canım ego kasıyor." Bu sefer o gözlerini devirdi.
"Hadi gidelim." Dedikten sonra yürümeye başladım. Birkaç adım attıktan sonra arkamı döndüm. Olduğu yerde öylece durmuş bana bakıyordu. 'Ne var' anlamında başımı salladığımda,

"Motorumun anahtarlarını alabilir miyim?" Dedi ve elini açıp bana uzattı.

Ona doğru ağır ağır yürürken, "Kusura bakma canım. Eee ne de olsa, senin demek benim demek." Dedim ve tam önünde durdum.

"Nasıl yani?" Dedikten sonra elini kaldırıp, iki parmağını dudağımın üzerinde gezdirdi. Sonra konuşmaya devam etti.

"Şimdi... Bu dudaklar senin. Ama ne de olsa senin demek benim demek." Dedi ve sırıttı. Geri doğru bir adım atıp,

"Hiçte bile." Dedim.

"O zaman anahtarları alayım?" Deyip tekrar elini açtı.

"Üf, al be al." Deyip anahtarları cebimden çıkarttım ve ona verdim.

Parmaklarımın ucunda tutup sallandırdığım anahtarı aldı. Anahtarı havaya atıp tuttuktan sonra avucunun içinde sıktı.

"Heh şöyle." Dedi ve pis pis sırıttı.

Gülüşünden öptüm say.

O hızlı hızlı yürümeye başlarken ben olduğum yerde duruyordum.

"Hıh şıylı." Deyip onu taklit ederken tısladım.

"Duyuyorum canım." Diye bağırdı yürümeye devam ederken.

Yine gözlerimi devirdikten sonra ayaklarımı yerde sürüye sürüye yürümeye başladım.

"Bekler misin?" Dedim mırıldanarak. Beklemesini istiyordum ama hızlanmıyordum. Maksat gıcıklık olsun.

"Hızlan sende biraz." Dedi yürümeye devam ederken.

Omzumu silkip, "Banane sen yavaşla." Dedim.

Durdu. Arkasını dönmedi.

"Ayağım acıyor." Diye bir yalan atıverdim ortaya. Klasik Türk filmi repliğinde olduğu gibi; Kız ve oğlan ormanda kalırsa kızın ayağı burkulur, oğlanda onu arabaya kadar kucağında taşır.

BİR TUTAM AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin