•2•

51 19 0
                                    

Bebeği elimden aldılar, küveze götürdüler. Solunum sıkıntısı varmış. Her şeyin üst üste gelmesi,ki bu olaylar fazla ağırdı, kafamı oldukça karıştırmıştı. Cihan'a ne olacaktı? Cihan'a mı, Elif'e mi yoksa bebeğe mi üzüleceğimi şaşırmıştım. Allah hayır etsin sonumuzu.

Biraz hava almak için bahçeye çıktım. Tam karşımdaki boş banka oturdum. Ellerimle yüzümü kapattım. Kurumuş gözyaşlarım yüzümü pötürcük haline getirmişti. Yanıma birisi oturdu. Kafamı yavaşça kaldırdım ve yanımdaki kişiye baktım. Yaşlı bir teyzeydi. Ağladığımı görünce sordu:
"Ne oldu evladım? Neden ağlıyorsun?"
Canım anlatmak, bu durumu kabullenmek istemiyordu. Ama teyzenin meraklı bakışları karşısında cevap vermeden edemedim. Anlatmaya başladım:
"Sabah canımdan can olan birini kaybettim. Hamileydi, sabah sancısı başladı. Apar topar buraya geldik. Doğum esnasında.." gözümden yaşlar dökülmeye başlamıştı. Engel olamıyordum.
Teyze yavaşça sırtımı okşadı.
"Anlıyorum evladım.. Peki ya bebek?"
"Çok şükür o iyi. Ama annesiz büyüyecek."
Teyzeye baktım. Gözleri dolmuştu. Bu durumdan etkilenmişti anlaşılan. Yüreğim acıyordu. Gözlerimden çok yüreğim ağlıyor gibiydi. Hastanenin kapısından Cihan ve Gökçe çıktı. İkisi de perişan haldeydi. Cihan'ın omuzları çökmüş, baygın hâle gelmişti. Koşarak yanına gittim. Merdivenlere oturdu. Gökçe ablasının ölümünde kendini suçlu buluyordu. Ebru'nun merdivenlerden yuvarlandığını o söylemişti. Vicdan azabı çektiği yüzünden belliydi. Oda perişan olmuştu. Sahi Ebru ne haldeydi?
~~~
Asansörün kapısı açıldı. 24 numaralı odayı aramaya başladım. Koridorda dalgın dalgın yürümeye başladım. Kafamı sol tarafa çevirince 23 numaralı odayı gördüm. 24 numaranın da burda olacağını düşünerek koridora girdim. Odayı görünce içeri girdim. Ebru'nun ayağı alçıdaydı. Yatakta yatmış, pencereden dışarı bakıyordu. Televizyon açıktı fakat bakmıyordu. İçeri girdikten sonra kapıyı kapattım. Koltuğa oturup elini tuttum. Kafasını benim olduğum tarafa çevirdi ama bana bakmıyordu.
"Nasılsın?" dedim tereddüt ederek. Acaba ablasının ölümünden haberi var mıydı?
Tebessüm etti. Cevap vermedi.
"Doktorla konuştun mu?" dedi.
Hâlâ bana bakmıyordu.
"Hayır." dedim.
Omuz silkti.
"Eğer doktorla konuşsaydın nasıl olduğumu sormazdın." dedi.
Anlamadım. Yaklaşık 4 dakika hiç konuşmadan durduk. Sonra kapı çalındı. Doktor içeri girdi.
"Siz yakını mısınız?" dedi.
Kafamı evet anlamında salladım.
"Dışarıda biraz konuşabilir miyiz?" dedi.
"Tabii." dedim. Doktor önden, ben arkasından çıktım.
"Bakın, hasta buraya geldiğinde ilk müdahaleyi yaptık ama geçici olarak körlük yaşıyor. Ama dediğim gibi geçici olarak."
"Ne zaman geçecek peki?"
"O size bağlı. Moreli ne kadar iyi olursa o kadar çabuk iyileşir."
"Bu sabah ablası öldü."
Doktor şaşırdı.
"Bunu ona bi süre söylemeseniz iyi olur." dedi ve gitti.
Neden bunlar başımıza gelmişti?
...
İnsana duyarlı olan şu otomatik hastane kapısı açıldı. Yüzüme vuran rüzgar bir an iyi hissettirmişti. Etrafa bakındım. Valla bende anlamadım Hüseyin abi yazdı ve Gökçe bahçede yoktu. Bi süre olduğum yerden hiç kımıldamadım. Rüzgar yüzüme vurmaya devam etti. Keşke kalbime de böyle iyi hissettirecek bi şey olsaydı.
İçeri girdim. Küvezlerin olduğu kata çıktım. Camın önüne geldiğimde yavaşladım. Camın önündeki ilk bebekti. Onu görünce bi kaç gözyaşı daha döküldü. Ne kadar da masumdu. Tertemiz.
Arkamda duran ayak sesine döndüm. Cihan gelmişti. Ağlıyordu. Birşeyler söylemek için dudaklarını araladı. Sonra tekrar kapattı. Konuşmaya takati yoktu. Sağ kolunu kaldırdı. İşaret parmağını oğluna yöneltti. Gülümsedi. Ama içi kan ağlıyordu. Boynuna sarıldım. Geçmeyecek belki ama alışacaksın.
"Ne zaman alacağımızı sordum. 4 gün sonra kendi başına soluk alıp verebilirse çıkartacaklarmış."
Yanımıza bi hemşire geldi.
"Siz annesi misiniz?" dedi.
Ne diyecektim?
"Evet."
"Emzirmek için sizi aradım."
Cihan derin bir nefes aldı. Ağlamıyordu. Oğlunun karşısında ağlamamalıydı. Belki de o yüzdendi.
Ben hiç evlenmemiştim. Yani çocuğumda yoktu. Bu bebeği emzirecektim. Süt annesi olacaktım. ANNESİ. Hemşireyi takip ettim. Bebeği alıp bi odaya girdik. Kucağıma verdi.
~~~
"Cihan!"
Dönüp baktı. Koşarak yanına gittim.
"Bi isim koyalım." dedim.
Biraz düşündü.
"Ceyhun. Ceyhun olsun oğlumun adı. Annesi hep öyle olsun istemişti." dedi.
Ne diyeceğimi bilemedim.
"Ebru'yu gördüm."
"Ne olmuş? Nesi varmış? Onun yüzünden bu haldeyiz. Onun dikkatsizliği yüzünden."
"Geçici bi körlük yaşıyormuş. Bu olaylardan ona şimdilik bahsetmeyeceğiz."
"Tamam."
"Defin işlemleri?"
Yeniden gözleri doldu.
"Halledicem ben. Yarın sabah morgtan almaya gelicem."
"Ben Ceyhun'un doktoruyla konuştum. Soluk alıp vermesi biraz düzene girmiş. Çok güçlü bir bebek olduğunu söyledi."
Kafa salladı.
"Yarın bende seninle gelicem."
Yeniden kafa salladı.
Ona sımsıkı sarıldım. Hep yanında olacaktım.

BİR TUTAM AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin