Başımdan geçen hiçbir şeyi hatırlamıyorum. Duyduğum ses çok tanıdıktı. Onun sesi gibi...
Sesini duyduğumda gözlerimin karardığını hatırlıyorum. Gerisi hafızamda yok.Gözlerimi zorlukla açtım. Kumsal başımda oturuyordu. Gözlerini bir noktaya odaklamış, ordan ayırmıyordu bakışlarını. Etraf bulanıktı. Gözlerimi birkaç defa kırpıştırdıktan sonra yattığım koltukta dikleşip doğruldum. Kumsal uyandığımı farkedince kafasını aniden bana çevirip oturduğu yerde dikleşti.
"Telefonum?" Dedim. Kısık sesle çıkmıştı sesim. Konuşacak gücüm olduğunu sanmıyordum. Zaten Kumsal'da duymamıştı.
"İyi misin? Çok korkuttun beni. Kimdi telefondaki?"
"Sa-kin, ol. İyiyim. O... o ki-"
"Ceyhun! Telefondaki kişi sen bayıldıktan sonra benle konuştu."
"..."
"Ben konuşmadım. Karşısındaki kişiyi sen sandı. Özür diledi. Seni yarın, 2'de mezarlığa bekliyormuş. Sana anlatacakları varmış."
"..."
Yattığım yerden kalkıp önce oturdum koltukta. Sonra aceleyle kalktım. Ardımdan Kumsal'da. Ona döndüm. Adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattım. Ellerini ellerimin arasına alıp, gözlerinin içine baktım.
"Korkuyorum." Dedim. Dudaklarımdan serbestçe dökülen harfler birleşerek oluştu kelime. Belki de hafızamdan geçen tek şey buydu. Korkuyordum.
Ellerimi bırakıp, yüzümü ellerinin arasına aldı.
"Ben hep senin yanında olucam. Sakin ol. Sadece anlat."
"O benim halam, annem, canım, kanım her şeyim. Ben her şeyimi kaybetmişken, seni buldum. Hayattan umudumu kesmişken, sen çıktın karşıma. Onun yokluğunu seninle doldurdum. İçimdeki kocaman boşluğu... Ama neye inansam, neye güvensem, hep kaybettim. Seni de kaybetmek istemiyorum. Korkuyorum. Çok korkuyorum." Düşüncelerimi ona söylediğimde bana saldırdı. Sımsıkı. Hiç bırakmayacakmış gibi. Hep yanımda olacak gibi. Tek dileğim bu, hep benimle olsun.
"Sana yemin ederim ki, nefesim bitene kadar hep yanındayım." Dedi. Duymaya ihtiyacım olan bir cümleydi benim için.
Gözlerimi kapattım. Kokusunu içime çekip, boynu ile ensesi arasındaki o güzel yerden öptüm.
"Sana yemin ederim ki, değil nefesim, Dünya bile kalmasa, ben hep yanındayım." Dedim. Gülümsediğini tenime deyen sıcak nefesinden hissedebiliyordum.
Geri çekilip tekrar ellerini tuttum.
"İyikimsin sen benim." Dedi.
"Yarın benimle sende gel."
"Tamam."
***
Hava kararmaya başlamıştı. Saat 7 olmuştu. Onu görmeme saatler kalmıştı artık. Sayılabilecek kadar az bi' süre.
Camın kenarına yaslanmıştım. Dışarıda hafif bir rüzgar, yağmur ile beraber dolanıyordu.
Kumsal'ın ayak seslerini duyduğumda arkamı döndüm. Kapının kenarına yaslanmış, kollarını birbirine bağlamıştı. Ona döndüğümde bana doğru yürümeye başladı.
"Sevgilim, yeter artık. Sakinleş biraz."
"Sakinim zaten."
"Görebiliyorum."
"Kumsal, ne diyeceğim ona?"
"Ne söylemek istiyorsan."
"Bir şey söylemek zorunda mıyım? İstemiyorum. Sadece benimle olsun. Varlığı bile yeter onun." Dedim. Son cümlemi söylerken dudağım benden bağımsız olarak tebessüm etti. İstemsizce. Kalbim yerinden çıkacak gibi oluyordu ondan bahsederken.
Düşündükçe kafayı yiyecek gibi oluyordum. O gitmişti. Sonsuzluğa. Çok saçma ya. Nasıl oldu? Ben gözlerime inanmıyorum artık. Gördüğüm şeyler gerçekti. Ölen biri nasıl...?
Yarın onu göreceğim. Sımsıkı sarılacağım ona. Sımsıkı. Ve bir daha asla ama asla izin vermeyeceğim gitmesine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR TUTAM AŞK
Teen FictionKimsesizlik değil bu! Kimsesizleşmek. Kaybetmek istemiyorum artık. Bi' kişiye daha gücüm kalmadı.