Kumsal eve gitmek istese bile onu ikna ettim ve benim eve geldik. Salona girdi ve hiç konuşmadı. Evde 20 dakika boyunca kedi sesi dışında bir ses duyulmadı. Evet! Gelirken kedi almıştık. Yerde yatan küçük bir kedi yavrusunu. Çok istemişti. Ve almıştık. Sürekli tüy döküyordu. Tam 2 kez kapının önüne atmıştım ama Kumsal her seferinde gidip alıyordu. Neyse ki burada kalmayacaktı.
"Kumsal yeter! Bırak şunu!" Dedim elindeki kediye bakarak.
"Ben bırakamam kimseyi. Bak o minicik! Küçücük bir şeyi nasıl bırakırım? Ha bir kedi, ha bir insan! Aynı şey bence!"
"Abartma istersen. Kedi işte bu! Sadece 'miyav'." Dediğimde gözlerini devirdi. Sonra kedi ile birlikte yanıma oturdu. Kediyi kucağıma koydu. "Al şu pis şeyi üstümden." Dediğimde kedi cırladı. Kumsal daha fazla. "Sadece onu sevmeye çalış. Zor değil ki. Hem bak ne diyeceğim? Bu kedi sende kalsın. 1 hafta sonra alırım."
"Ney? Saçmalama! Olmaz. Bu şeyle 1 hafta? Alsa olmaz!" Dedim hızlı hızlı konuşarak.
"Sakin ol. Yemez seni korkma."
"Ne alakası var ya? Niye korkayım ki? Küçücük bir şey, ne yapabilir?"
"Bende onu diyorum işte. 1 hafta sende. Konu kapandı." Dedi. Kediye göz kırptı. Sanki anlıyor!
"Ben gidiyorum. Konuşuruz sonra." Dedikten sonra kediyi okşadı, beni öptü ve gitti. Bende kucağıma koyduğu kediyi alıp kapıya doğru yürümeye başladım. Kapının önünde durması iyi olurdu. Kapıyı açtığımda karşımda Kumsal vardı. "Aklından bile geçirme!" dedi. Sonra el salladı ve gitti. Başımı salladım ve içeri girdim. Bu küçük şeyle baş başa kalmıştım. Evde serseri gibi gezinmesi canımı sıkıyordu. Buna bir kıyafet, kafes lazımdı. "Bi'de para harcıyorum senin için." Dedim kediye bakarak. Miyavladı. Söylenen şeyleri anlıyor olabileceğini düşündüm bir an. Ama kedi işte. Ne anlar?
Kediyi kucağıma aldım ve evden çıktım. Kafesini ve kıyafetlerini kendisi seçmeliydi dimi? Kumsal olsa gurur duyardı diye düşündüm. Instagram'a girdim. Story atma bölümüne girdim. Kedinin fotoğrafını çekip 'Hoşgeldin Ortak!' yazdım. Attığım story'lerin hepsine bakan bir adet sevgilim vardı çünkü. Yol boyunca kedinin hiç sesi çıkmadı. Fotoğrafını çekerken ise kameraya dikkatlice baktı, poz verir gibi.
Nihayet bir pet shop bulduğumuzda hiç tereddüt etmeden içeri daldık. Kedi ile beraber. "Kedi" yazan bölüme doğru yürüdük. Birçok hayvan maması, bakım eşyası, hayvan evi bulunan pet shop'un kedi bölümünde, benim minik ortak etrafa saldırmak için can atıyordu. Bir kedi evinin önünden geçerken miyavladı. Onu beğendiğini düşünüp, elime aldım. "Bu mu?" Dedim ona bakarak. Cevap gelmeyince utandığını düşündüm. Kedi için olan kıyafetleri kurcalarken onun için pembe, benekli bir giysi buldum. "Güzel mi ortak?" Dedim kediye bakarak. Kedi patisini yalamakla meşguldü. Elimdeki ev, kıyafet ve kediyle kasaya doğru ilerledim. Kasaya ulaştığımda elimdeki herşeyi, kedi dışında, kasaya bıraktım. Kasiyer kadın kedime taciz eder gibi bakıyordu. "Bitmedi mi?" Dedim kadına, bakışlarını kedimden uzaklaştırması için. Kadın gözlerini ekrana çevirip, "1400 Tl." Dedi. Yaşadığım bir anlık şoktan sonra cüzdanımı alıp kredi kartını çıkarttım. Para ödeme işlemini bitirdikten sonra kedimi ve eşyaları alıp pet shop'tan çıktım. Elimdeki eşyaları motora koyamayacağımı düşündüm. Elimdeki eşyaları yere bıraktıktan sonra cebimdeki telefonu çıkarttım. Kumsal'ı arayıp açmasını bekledim.
"Efendim aşkım?"
"Sevgilim, senin bana bıraktığın ortakla beraber alışverişe geldik. Bunlar motora sığmaz. Ben kediyi sana yollasam taksiyle? Sende o taksiye bin, bana geç. Bende motorla geleyim."
"Tamam sevgilim. Bekliyorum." Dedi ve kapattı telefonu. Yoldan geçen taksiye kediyi ve eşyaları koyup, Kumsal'ın evini tarif ettim. Şoförün yüzündeki şaşkınlık gittikçe komik bir hâle dönüşüyordu. Taksiyi yollayıp motora bindim. Yolda hızlanmadan eve ulaştığımda Kumsal eve gelmiş olacak ki, anahtarın olduğu saksı, yamuk duruyordu. Motoru park edip eve girdim. Kapıyı örtüp, "Ben geldim." Dedim melodik şekilde.
Ses yok. Kumsal'ı göremedim.
"Kumsal, sevgilim nerdesin?" Diye seslenerek odaya kafamı uzattım. Kedi yumakla oynuyordu salonda.
"Burdayım." Dedi Kumsal. Sesi mutfaktan geliyordu. Merdivenleri inip mutfağa girdim. Elinde kek çırpıcı, önünde büyük, mor bi' leğen. "Napıyorsun tatlım?" Derken ona doğru ilerledim. "Kek! Belki pekmez de yer. Sen parmaklarını yiyeceksin, eminim bak." Dedi. "Ya? Ben yerim yemesine de, pekmez kim?"
"Kedimiz aşkım, senin küçük ortağın."
"İsmi niye pekmez peki?" Derken, parmağımı leğene daldırdım, elime gelen muzlu şeyi yalayıp Kumsal'ı dinlemeye başladım.
"İsmi pekmez, çünkü benim küçükken oynadığım kedimin adı da pekmezdi. Sonra..."
"Dur tahmin edeyim, sen pekmezi çok sevdiğin için pekmezi yedin." Deyip kıkırdadım. Oda benim gibi gülüp, "Hayır. Onu arabalar ezdi." Dedi. Üzüldüğü her halinden belliydi.
"Ov. Kötü olmuş. Ama sen bunu benim ortağın yanında söyleme, kıskanır valla. Kendisi çok kıskançtır." Dediğimde güldü. Keki kalıplara koyup tepsiye dizdi. "Yarım saat sonra hazır olur." Dedi ve tepsiyi fırına yerleştirdi. Arkasından sarılıp boynunu öptüm. "Ben seni yesem?" Dedim.
"Keki tercih edeceğine eminim." Diyerek bana döndü.
"Hadi ordan." Deyip sırıttım. Dudağına uzandığım sırada pekmez içeri girdi ve miyavlamaya başladı. Kumsal gülümseyerek, "Yakalandık." Dedi. "Evli çiftler gibi olduk. Kızımıza yakalanmışız gibi hissettim." Dediğimde yeniden güldü. "Kediler her şeyi anlar." Dedi. "Dizilerdeki telefon sahneleri geldi aklıma." Dediğimde sesini inceltip, "Hadi aşkım telefonu aç." Ona eşlik edip,
"Bekleyebilir." Dedim. "Bu sahneler cidden çok sıradan olmaya başladı artık. Artık biraz değişsin. Mesela hiç kimseyi kedisi yakalamamıştı." Dediğinde güldüm. Kafamı sallayıp fırından gelen mükemmel kokuya odaklandım. "Harika kokuyor." Dediğimde oda kafasını salladı ve, "Dememiş miydim?" Dedi. Ona doğru uzanıp yanağını öptüğümde kedi yeniden miyavladı. Gözlerimi devirip, "Yok artık ya! Ne istiyorsun benden! Derdin ne senin?" Dedim. Kumsal kıkırdıyordu. "Sanırım onun karnı aç." Dedi ve kediyi yerden alıp kucağına oturttu. "Aşkım, şuradan süt versene." Dedi hâlâ ona bakarken. Sanırım kıskanmaya başlamıştım. Dolabı açıp içinden sütü aldım. Geniş bir kâseye biraz süt doldurup bahçeye koydum. Kumsal ne yaptığımı anlamayan gözlerle bana bakıyordu. "Orada içsin." Dedim. Kumsal bıyık altından sırıtırken kediyi ondan alıp bahçeye bıraktım. Kapıyı çekip tülü de indirdim. Ne olursa olsun görmemeliydi. Başımın belası ortak.~~~~~
Ben salondaki koltuğa yayılmış, telefonla uğraşırken, kedi de yeni evinde takılıyordu. Daha doğrusu onu, Kumsal'dan gizli, oraya hapsetmiştim. Kumsal mutfakta kekiyle uğraşıyordu.
"İşte geldim, kek hazır! Parmaklarını yiyeceksin!" Derken elinde iki tabakla salona girdi. Koltukta doğrulup kalktım. Masayı koltuğa yaklaştırıp koltuğa oturdum. Kumsal elindeki tabakları masaya koyduktan sonra yanıma oturdu. Çatalın birini bana uzattı, "Hadi, başla." Dedi. Yiyip yememek arasında tereddüt etsemde, sonunda pes ettim ve kekten bir lokma aldım.Leziz!
Tahmin ettiğim gibi değil. Harika olmuş. Ona belli etmemeye çalıştım, çünkü ben dememiş miydim, haklı çıktım gibi cümleleri duymak istemiyordum.
"Nasıl olmuş?" Dediğinde kafamı eh işte anlamında salladım ve, "Fena değil." Dedim. "Yaaa? Demek öyle! Pekmez'i salarım bak üstüne." Dedi. Bu tehdit içerikli cümleden biraz tırsttım. Ellerimi havaya kaldırıp, "Teslim oluyorum. Mükemmel olmuş." Dediğimde güldü. "Hıh, işte böyle! Bana bunlarla gel yakışıklı." Dediğinde bende güldüm. Elimdeki lokmayı da ağzıma attıktan sonra koltuktan kalkıp pekmezin yanına gittim. "Gel bakalım." dedim ve Pekmez'i kafes gibi şeyden çıkarttım. Kumsal tek kaşını kaldırdı ve, "Şaşırttın beni." Dedi. Göz ucumla keke bakarken, "Sende beni." Dedim. Gülümsediğinde bende gülümsedim."Sen benim doğumgünümün ne zaman olduğunu biliyor musun?" Dediğinde yumulduğum kek tabağından kafamı kaldırıp ona baktım. Ne desem? Bilmiyorum ama bilmediğimi ona söylersem bir ton azar işitirim. Şuan temmuz ayındayız, doğumgünü yakın bir zamanda olmasa bunu sormazdı.
"10 Ağustos?" Dedim karamsar bir sesle.
"Az daha salla belki duvarı deler."
"Ne?"
"Diyorum ki, baya salladın."
"Daha önce hiç söylememiştin, o yüzden bilmiyorum."
"18 Eylül."
"Yazdım bir köşeye." Dedim. Biraz sessizlikten sonra tekrar konuştum.
"Sen benimkini biliyor musun?" Dediğimde biraz düşündü. Tam cevap vereceği sırada telefonum çaldı. Kimin aradığına bakmadan açtım. Duyduğum ses çok tanıdıktı. Ayağa kalktım.
"Hala?" Dediğimde telefon yüzüme kapandı. Elimden düşen telefonla birlikte bende düştüm.
![](https://img.wattpad.com/cover/112537376-288-k723635.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR TUTAM AŞK
Ficção AdolescenteKimsesizlik değil bu! Kimsesizleşmek. Kaybetmek istemiyorum artık. Bi' kişiye daha gücüm kalmadı.