Gece boyunca uyumamıştım. Sebebi heyecan mı, stres mi bilmem ama, kalbim benden ayrılmak istiyor gibiydi.
Kumsal erkenden geldi. Dün gece ısrarıma karşın, eve gitmişti. Kahvaltıyı beraber yapıp oturma odasına geçtik. Eline telefonunu almış, rastgele dolanıyordu sitelerde. Bense kulağımı televizyona, gözümü saate, aklımı da halama bağlamıştım. Saat 10'du henüz. 4 saat kalmıştı ve saat her dakika atlattığında nefes alıp verişim hızlanıyordu.
Madem yaşıyordu, neden gelmedi yıllar boyu? Neden yoktu yanımda? Neden onun sevgisinden mahrum kalmıştım yıllarca? Sorulacak birçok soru vardı. Ama sormak istemiyordum, onu bunalttığım için mi gitmişti? Gitmiş gibi yapmıştı. Yine gitmesini istemediğimden, onu bunaltacak bir şey yapmak istemiyordum. Tek bir soru bile sormak istemiyordum.
"Ceyhun, baksana ne kadar da güzel dime?" Diyen Kumsal'a kafamı çevirip baktığımda düşüncelerimden sıyrılmıştım. Telefonundaki bana gösterdiği resme baktım. Ekranda narin, zarif ve alımlı bir gelinlik duruyordu. Bana bir işaret miydi bu? Ben bunu daha önce hiç düşünmemiştim. Henüz erkendi bence. O daha 17 yaşındaydı. Benden cevap bekleyen Kumsal'a cevap verdim.
"Evet sevgilim, çok güzel."
"Bana da çok yakışır böyle bir şey."
"Evet sevgilim, çok yakışır.
"Bizde yakında evleneceğiz dime?"
"Evet sevgilim, çok yakında."
Kumsal kocaman bir çığlık attığında kendime geldim. Ne demiştim ben az önce?
Yerinden kalkıp üzerime atladı. Sımsıkı sarıldı. Nefes alamadım 10 saniye kadar. Öleceğimi filan düşündüm.
"Sen mükemmel bir adamsın. Sen harikasın." Dedi. Çok mutluydu. Ama neden? Aklım başka bir yerdeydi ve ne dediğimi bilmiyordum.
"Kumsal sakin ol."
Kollarını çözüp benden ayrıldı.
"Ne demek sakin ol. Az önce resmen... Çok yakında evleneceğiz dedin."
Bu sefer çığlığı atan ben oldum.
"Ne dedim ne dedim!!!"
***
Ben hala kendime gelememişken, şu an tuvaletteyim. Üzerime atlamaya hazır vaziyette olan Kumsal'dan kaçmak için kendimi resmen tuvalete kitlemiştim. Yarım saattir burdaydım ve o da kapının diğer tarafında.
"Ceyhun çık artık yeter. Tamam sakinim."
Kapıyı tereddüt ederek, sakince açtım. Dışarı çıktım. Yüzümde korku dolu bir ifade olduğuna her iddasına varım.
"Tamam artık. O kadar da büyütülecek bir konu değil. Alt tarafı evleni-"
Ellerimi öne doğru siper edip, üzerime atlamamısı için tedbir aldım.
Ama nafile. Üzerime atladığında beraber yere düştük. Tamam heyecanını anlıyordum, ama ben onu bilerek söylememiştim ki. Dalgınlık işte. Ama Kumsal bu, durur mu? Dalgınlığımdan faydalanıp lafı yapıştırmıştı ve ağzımdan laf çıkmıştı bir kere. Yapıcak bir şey yok valla evlenicez.***
Kumsal biraz sakinleşince salona tekrar geçtik. Saat 11 olmuştu. Zaman geçmiyordu sanki. Kumsal ise internetten düğün mekanlarına bakıyordu.
"Kumsal, sana bir şey söylemek istiyorum."
"Söyle müstakbel kocişim."
Gözlerimi devirip tekrar yüzüne baktım. Oturuşumu dikleştirip biraz daha öne doğru kaydım koltukta. Birkaç kez öksürüp boğazımı temizledim.
"Kumsal, sen daha 17 yaşındasın. Biraz erken değil mi sanki?" Diye sordum karamsarlıkla. Kalbini kırmaktan korkuyordum, ama konuşulması gereken bir evlilik mevzusu vardı ortada.
"Yoo. Niye erken olsun ki? 18 yaşıma girdiğimde ne fark edecek? Altı üstü bir imza değil mi bu? Zaten her gün beraberiz. Evli çiftler gibiyiz görmüyor musun? 18 yaşıma girdiğimde de nikah kıyarız işte. Çok büyük bir şeye gerek yok. Ben sadece o beyaz gelinliği giymek istiyorum."
"Kumsal farkında mısın bilmiyorum ama hayatımız çok hızlı geçmiyor mu? Daha tanışalı ne kadar oldu ki? Buna rağmen birçok şey yaşadık. Şimdiyse evlilikten bahsediyoruz. Bu konuyu burda kapatalım olur mu?"
Cevap vermesini beklemeden koltuktan kalktım. Salondan çıkıp mutfağa girdim. Masanın üzerindeki sürahiden bardağa su koydum. Tek dikişte suyu bitirdikten sonra sandalyeye oturdum. Etrafa boş boş bakındım bir süre. Hayat üzerime çok geliyordu. Omuzlarımdaki yük artık çok ağırlaşmıştı ve ben artık taşıyamıyordum. Dirseklerimi, dizlerime koyup başımı ellerimin arasına aldım. Zihnimde o kadar çok düşünce vardı ki...
Kumsal mutfağa girdiğinde ellerimi çözüp geriye yaslandım. Yüzündeki o kocaman gülümseme artık yoktu. Önüme geldiğinde durdu. Ben oturduğumdan dolayı çok yüksekte gözüküyordu. Hizama ulaşmak için diz çöktü. Ellerimi tutup yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirdi.
"Özür dilerim. Biraz fazla abarttım. Sana fazla yüklendim. Kendi dertlerin yetmiyormuş gibi, birde evlilik mevzusu çıkarttım ortaya."
Ellerini daha sıkı tuttum.
"Biz zaten bu yola çıktık. Yolun sonuna varmadan rahat edemeyiz. Eninde sonunda evlenicez. Ama aceleye getirmek istemiyorum."
"Haklısın. Sen bu konuyu tekrar açana kadar ben bu konuyu açmayacağım."
"Teşekkür ederim." Deyip sarıldım. Halimi çok iyi anlıyordu ve bana gereken tek şey de buydu.
Konuyu kapatıp onu üzmüştüm ama evlilik teklifi edeceğim gün, ona öyle bir şey yapacağım ki... Bugünün telafisi ve o günün hediyesi olacak.
![](https://img.wattpad.com/cover/112537376-288-k723635.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR TUTAM AŞK
Teen FictionKimsesizlik değil bu! Kimsesizleşmek. Kaybetmek istemiyorum artık. Bi' kişiye daha gücüm kalmadı.