•17•

29 13 3
                                    

Masayı toparlayıp koltuğa uzandım. Bi süre yattıktan sonra kalktım. Elimi yüzümü yıkamak için lavaboya girdim. Aynadaki yazı dikkatimi çekti. 'Yemekler en az senin kadar mükemmeldi.' gülümseyip suyu yüzüme vurdum. Kalktığım koltuğa gidip yeniden kıvrıldım. Her şey çok güzeldi. 'Herşeyim' çok güzeldi. Kumsal çok güzeldi.

***

Sabah olduğunda boynumdaki acıyla inledim. Koltukta uyuduğumdan boynum tutulmuştu. Koltukta doğrulup oturdum. Etrafa bakındım bi süre sersem sersem. Sonra koltukta kalan Kumsal'ın saç teli dikkatimi çekti. Elime alıp güldüm. Masanın üzerine bırakıp lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkadım.

***

Kumsal'dan...

Dün gece eve çok geç gelmiştim. Bu yüzden uyandığımda saat 12 olmuştu. Aslında daha fazla uyuyabilirdim ama laptopuma gelen e-mail ile uyanmak zorunda kaldım. Gözümü ovuşturup laptopu açtım. 'İsimsizkarakter' adlı kullanıcıdan gelen bir e-mail'di. Mesajı açınca karşıma iki tane resim çıktı. Biri dans ederken. Diğeri de yatak odasında. Uzaktan çekilmiş bir resimdi yatak odasındaki. Ama yakınlaştırılıp yüzümüz netleştirilmişti. Eskiden liseyi okurken fotoğrafçılık kursuna katılmıştım. Fotoğraftan iyi anlıyorum.
Şimdi ben bundan Ceyhun'a bahsetsem işin peşini bırakmazdı. Başına bela alırdı. En iyisi bahsetmemek.

***

Ceyhun'dan...

Hava çok sıcak ve ev bunaltıyor. 'En iyisi Kumsal'la bir yerlere gitmek' diye düşünüp telefonumu elime aldım. Kumsal'ı arayıp açmasını bekledim. Açtığında hemen konuşmaya başladım.
"Günaydın sevgilim."
"Günaydın."
"Hadi hazırlan seni bir yere götürücem."
"Nereye?"
"Sürpriz."
"Tamam, yarım saat sonra beni alır mısın?"
"Anlaştık. Hoşçakal." deyip telefonu kapattım. Merdivenleri ikişer ikişer çıkıp odama girdim. Gardolabı açıp koyu yeşil t-shirt giydim. Beyaz kot pantolonumu da giydikten sonra saçlarımı elimle düzelttim. Şeklini beğenmeyip tarakla yukarı doğru tekrar kaldırdım. Beyaz hırkamı sırtımdan omuzlarıma doğru bağladım. Parfüm sıkıp odadan çıktım. Merdivenleri hızlı hızlı inip salona girdim. Masanın üzerindeki telefonumu alıp pantolonun cebine soktum. Motorun anahtarını alıp evden çıktım. 10 dakika kalmıştı. Motoru hızlandırıp halamdan kalan kırmızı mini-couper'ı garajdan çıkarttım. Motoru garaja bırakıp mini-couper'a tekrar bindim. Kumsal'ın evine doğru yola çıktım.

***

Kumsal'dan...

Aynanın önünde durduğumda giydiğim şeyin bana yakışmış olmasına şaşırdım. Beyaz, bol, mini bir elbiseydi. Omuzları açık, kol kısmına doğru inen detayı vardı. 'Saçımı mısır örgüsü' yapıp kenarlardan iki perçem çıkarttım. Makyaj yapmadım. Evden çıkmak için hazırdım. Zilin çalmasını beklemeye başladım.

***

Ceyhun'dan...

Evin önüne geldiğimde inip zile basmadım. Kornaya iki kez peş peşe basıp beklemeye başladım. Tülü aralayıp camdan baktı. Gülümseyip kapıya gitti. Açıp yanıma geldi. Arabanın kapısını açıp yanıma oturdu. Yanağından öpüp, "Bu kadar güzel bir sevgilim olduğu için çok şanslıyım." dedim. Gülümseyip, "Asıl ben çok şanslıyım. Kızların hasta olduğu kişiyi kaptım." deyip sırıttı.
Kontağı çevirip arabayı hareket ettirdim. Gideceğimiz yere yaklaştığımızda arabayı durdurdum.
"Neden durduk?" dedi.
"Artık yaklaştık. Gözlerini bağlayacağım." deyince güldü.
"Sen iyice romantikleştin."
"Dersime çalışıyorum diyelim." deyip bende onun gibi güldüm. Cebimden mendil çıkartıp gözlerine bağladım.
"Sıkmadı dime?" deyip onaylamasını bekledim.
"Hayır. Ama göremiyorum."
"Yaaa. Ne güzel işte."
Kumsal'a gelince arabayı ağacın gölgesine parkettim. Onun tarafındaki kapıya koşup açtım. Elinden tuttum.
"Yavaş. Dikkat et." derken onu yavaşça indirdim. Deniz zaten çok yakındı. 10-15 adım attıktan sonra denize geldik. Ayakkabılarını çıkartıp arkasından sarıldım.
"Bu. Bu koku. Denizde miyiz?"
"Hıhı." dedim. O sırada ayaklarına gelen deniz dalgası onu ürküttü.
"Dur." dedikten sonra gözlerini açtım. Sağ tarafından dolanıp yanına geçtim. Bana doğru döndüğünde bende ona döndüm. Elindeki sandaletin birisi yere düşünce dalga gelip sandaleti aldı.
"Hey hey." deyip sandaletin peşinden koştu. Islanan bacakları üşümesine sebep olacaktı. Bunu düşünmeden atladı denize.
"Ovvv. Su soğukmuş." deyip güldü. Sandaleti alıp bana döndü. "Sende gelsene." dedi.
"Yok canım. Ben ıslanmayı sevmem."
"Hadi ya!" dedi. Sandaleti bana doğru fırlatıp elini suya daldırdı. Bana doğru su fışkırttı.
"Hey! Napıyorsun?" deyip suya atladım bende. Onun gibi su fışkırttım ona doğru. Kahkalarımız havada uçuşurken,
"Tamam. Pes ediyorum." dedim. Yeterince ıslanmıştık.
"Yaaa, Ceyhun Bey. Hiçbir kızla kafa tutulmaz. Özellikle de karşınızdaki kişi Kumsal'sa." dedi. Elini tutup denizden çıkarttım onu. Kumlara oturup denizi izlemeye başladık. Aslında ben onu izliyordum, o denizi. Bakışları, dudakları, gözleri, burnu, saçları, teni... Mükemmeldi. Kusursuzdu.
"Hadi kalk." dedim.
"Yaaa! Ama denizi izliyorduk."
"Gitmiyoruz ki. Kumlarda yürüyelim beraber." deyip elimi uzattım. Kaldırıp kumlarda yürümeye başladım. Eli hâlâ elimdeyken. Elimi bırakıp sırtıma atladı. Kahkaha atarken bende adımlarımı hızlandırıp koşmaya başladım. Gülüşü kulağımda yankılanıyordu. Sesi çok güzeldi be. Uzun bir süre böyle yürüdükten sonra durdum.
"Kumsal ben çok yoruldum."
"Oyşş. Kıyamam ben sana." derken sırtımdan indi. Yaklaşık 1 saattir burdaydık. Perçemi rüzgardan yüzüne geliyordu. Perçemini kulağının arkasına yerleştirip kulağına eğildim.
"Hadi yakala." deyip koşmaya başladım.
"Yaa. Ama haksızlık. Sen beni yakala."
"Tamam. Hadi kaç." deyip peşine takıldım. Kahkaha atarak koşmaya başladı. Yakaladığımda gıdıklamaya başladım. Gülüşünü biraz daha izleyebilmek için.
"Tamam, dur." dedi gülerken zorla. Gıdıklamayı bırakıp onu izlemeye başladım yeniden. Telefonunu çıkartıp ön kamerayı açtı. Birkaç tane fotoğraf çekildikten sonra yanağıma uzanıp beni öptü. Gözlerimi kapatıp anı yaşadım. Tam o sırada tekrar fotoğrafımızı çekti. Güzelliğini bir yerlere kaydetmeyi seviyordu. Bende güzelliğine ortak olmayı. Hayatına ortak olmayı.
Fotoğraf çekilme olayını geçtikten sonra arabaya binip eve döndük. Gidene kadar sürekli cd'de çalan şarkıyı mırıldandı. Bende güzel sesini ses çıkartmadan dinledim.
Evin önüne geldiğimizde elini kapı koluna uzattı. Sonra dönüp bana baktı. Yanağından öpüp inmesini bekledim. Kapıyı açıp indi. Cama tıklatıp açmamı istedi. Camı açınca "Fotoğrafları paylaşıcam like at like." deyip güldü. Gözlerimi devirince,
"He bide unutmadan, bu güzel gün için teşekkürler." dedi. Öpücük atıp eliyle bana yolladı. El sallayıp direksiyonu çevirdim. Gaza basıp evin yolunu tuttum.

***

Telefonu elime alıp koltuğa yayıldım. İnstagram'a girip Kumsal'ın hesabına girdim. Fotoğrafları incelerken uzaktan çekilmiş fotoğraf dikkatimi çekti. Kumsal'ı sırtımda taşırken çekilmiş olan fotoğraf. Bu fotoğrafı kim çekmişti? WhatsApp'ı açıp Kumsal'a mesaj attım. Fotoğrafı gönderip 'Bu ne?' yazdım. Çok geçmeden cevap yazdı.
'Fotoğraf.' Vay canına!
'Kim çekti bunu?'
'Bilmem.'
'Bana yalan söyleme!'
'Bu yüzden kavga mı çıkacak aramızda?'
'Bunu çeken kişi o olabilir. Bizi her yerde takip ediyor. Başına bir şey gelmesini istemiyorum.'
'Ne var oysa? Güzel fotoğraf. O yüzden paylaştım.'
Mesaja cevap vermeyip kapattım. Günün yorgunluğunun üzerine bide bu konuyu üzerime yük yapmak istemiyordum. Saatin erken olmasına rağmen koltuğa kıvrılıp gözlerimi kapattım.

BİR TUTAM AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin