•25•

20 10 1
                                    

Omzuma dokunan el, "Kardeş uyan, hey! Uyan kardeş." diyordu. Gözlerimi açtığımda yüzüme toprak yapışmıştı. Elimle onları sirkeleyip, üzerime baktım. Üzerimde de toprak vardı. Baş ucumdaki kişiye baktım. "Ne işin var senin burada? Kimsin sen?" dedi mezarlık bekçisi olduğunu anladığım adam. Üzerimdeki toprakları da sirkeleyip ayağa kalktım. "Ben- Ziy-"
"Doğru düzgün konuşsana kardeşim."
"Ben dün gece, çok geç saatte ziyaret için geldim. Uyuyakalmışım. Kusura bakmayın." dedim ve adamı geçip mezarlıktan çıktım. Birden yağmaya başlayan yağmurla adımlarımı hızlandırdım. Motora yaklaşınca cebimden motorun anahtarını çıkarttım. Motora binince gaz koluna elimi koydum. Kumsal'ın tokası bileğimi iyice sıkmıştı. Tokayı hareket ettirdim ve bileğimi gevşettim. Gaza birden yüklendim. Arkamdan gelen araba kornaya basınca yavaşladım. Adam camdan çıkardığı kafasını bana doğru çevirdi. "Napıyorsun lan sen? Kafayı mı yedin? Ölmek mi istiyorsun?"
"Sanane lan!" dedim elimi sallayarak.
"Gelde ben sana göstereyim. Ölümü arıyorsan ayağına geldi."
"Bi yürü git be!"
"Korktun mu yoksa?" dediğinde motordan indim. Adama doğru yürümeye başladığım sırada telefonum çaldı. Adama 1 saniye der gibi bakış attıktan sonra cebimden telefonu çıkarttım. Arayan Kumsal'dı. Konuşmak istediğimi sanmıyordum. Telefonu sessize alıp cebime attım. "Hadi ama canım! Akşama kadar seni bekleyemem! Döveyim, gideceğim hemen." adama doğru tekrar ilerlemeye başladım. Arabanın yanına geldiğimde adamın açık olan camına eğildim. O fark etmeden cebimden motorun anahtarını aldım ve arabayı çizmeye başladım.
"Çık hadi." dedim adama, inmesi için kapıdan çekildim.
"Hay hay!" dedi ve arabadan indi.
"Ne yapacaktın sen? Hadi göster kendini!" dediğimde adam omzumdan geri doğru itti beni. Birkaç adım geri gittikten sonra adama doğru koşup sertçe bir yumruk attım. Adım sersemledi. Kendine gelmesi 4 saniye kadar sürdü. Kanayan burnunu elinin tersiyle sildi ve üzerime geldi. Aklıma o an Kumsal geldi. Ona yaptıklarım. Bana vurmasına izin verdim. Aslında bu kadarcık yumrukla yere düşecek bir vücudum yoktu. Ama yaptıklarıma kendimi kaptırdım. Yere düştüğümde adam üzerime oturdu. Yüzümü yumruklamaya başladığında cansız gibi yerde yattım sadece. Bana defalarca attığı yumruktan sonra yoruldu. Şerefsizce sırıttı ve üzerimden kalktı. Arabasına doğru ilerledi. Başımı kaldırıp baktığımda arabasına binmişti bile. Arabası belkide 5 cm yakınımdan geçip gitti. Başımı kaldırmaya bile halim yoktu.

***

Kumsal'dan...

Uyandığımda Ceyhun yanımda yoktu. Yataktan aceleyle kalktım. Salona girip telefonumu aldım. Ceyhun'u 5 kez aradım. Hiçbirinde meşgule vermedi. Ama açmadı da. Kim bilir nerede, ne yapıyor? Yaptıklarını düşünüp pişmanlık mı duyuyor? Umarım öyledir.
Oturduğum koltuktan kalktım. Mutfağa girip buzdolabını açtım. O sırada telefonum çaldı. Ceyhun olmasını dileyip aceleyle salona girdim. Telefonu elime alıp ekrandaki yazıya baktım. Ceyhun arıyordu. Onu deli gibi merak ediyordum aslında. Ama bize yaptıklarını da unutacak değilim. Telefonu meşgule atıp masanın üzerine tekrar bıraktım. Karnım açtı ve acilen yemek yemem gerekiyordu. Mutfağa bir şeyler yemek için girdim.

***

Ceyhun'dan...

Yattığım yerde acıyla inledim. Kumsal'a ihtiyacım vardı ve o telefonu kapatmıştı. Zorlukla doğruldum. "Ah." diyerek yolun ortasından çekildim. Adam üzerimde otururken kaburgamı kırmıştı sanırım. Yolun kenarına geldiğimde motor çok uzağımda değildi ama oraya ulaşabileceğimi sanmıyordum. Cebimden telefonumu çıkartıp Kumsal'ı tekrar aradım. Telefon uzun uzun çaldı. Cevap yoktu. Tam kapatmak üzereyken Kumsal'ın telefonu açıldı.
"Efendim?"
"Kumsal." diyebildim zorlukla.
"Ceyhun! İyi misin? Ne oldu? Nerdesin?"
"Mezarlık. Gel."
"Tamam geliyorum. Hangi mezarlıktasın?"
"Cennet."
"Tamam, hiçbir yere ayrılma. Hemen geliyorum, hemen." deyip kapattı telefonu Kumsal. Duvara yaslanıp gözlerimi kapattım. Hiç iyi hissetmiyordum.
Yaklaşık 10 dakika sonra yanımda bir araba durdu. Gözlerimi aralayıp baktım. Bir taksiydi. Kumsal pijamalarla indi arabadan. "Ceyhun!" dedi Kumsal korkuyla. Taksi biraz ileride durdu. Kumsal yanıma eğildi. "İyi misin?" dedi. Başımı iki yana salladım. Fazla dayak yemiştim. "Hadi gel." derken belime, kolunu dolamıştı bile. Ondan destek alarak ayağa kalktım. Beni taşımakta zorluk çekiyordu. Taksiye kadar ilerledikten sonra beni taksiye yaslayıp bıraktı. Kapıyı açtı ve beni içeri oturttu. Yanıma oturdu. Kafamı omzuna yaslarken bedenim acımıştı. "Ah!" dediğimde sanki onun da canı yanıyormuş gibi üzüldü. "Hastaneye gidebilir miyiz?" dedi şoföre. Sonra bana döndü ve "Ne oldu sana böyle?" dedi. "Sana yaptıklarımın- Ah. Cezası." dedim zorlukla. "Nasıl yani? Bilerek mi dayak yedin?" dediğinde kafamı omzundan kaldırıp ona baktım. "Özür dilerim." dedim. Başını kaldırıp bana baktı. Cidden çok pişmandım. Bunu anlamasını umut edip gözlerine baktım. "Bunları sonra konuşuruz." dedi ve başını tekrar öne eğdi. Sonra yol boyu sessizlik...
Hastanenin önüne geldiğimizde taksi durdu. Cebimden zorlukla cüzdanı çıkarttım. "Ne kadar tuttu?" dedim zorlukla. "20 yeterli." dedi adam. Cüzdanda 50 ve 50 olmak üzere tam 100 tl vardı. 50 Tl'yi adama uzattım ve "Üstü kalabilir." dedim. Kumsal beni çabalayarak taksiden indirdi. Üstündeki pijamalar kırmızı ve ayıcıklıydı. Son derece dikkat çekiyordu. Taksiden indiğimde Kumsal yeniden kolunu belime doladı. Yürümekte zorluk çekiyordum. Kaburgam içime batıyordu sanki. Hastanenin içine girdiğimizde bir hemşire hemen koşup yanımıza geldi. "Pansumanlar şu tarafta yapılıyor. Buyrun şöyle." dedi ve sol tarafı gösterdi. Kumsal'a dönüp, "Siz kaydı yaptırın lütfen." dedi. Kumsal başını salladı ve muhasebe tarafına yöneldi. Sonra yürüyemediğim aklına gelmiş olacak ki, geri döndü. "Ben yardım edeyim." dedi. Odaya kadar beni taşıdıktan sonra kayıt yaptırmak için geri döndü. Hemşire beni hasta yatağına oturttu. Dolaba döndü ve gerekli birkaç malzeme alıp bana döndü. "Acıyan bir yeriniz var mı?" dedi. "Hıhı. Kalbim çok acıyor." dediğimde hemşire kıkırdadı. "Başka?" "Kaburgam." dedim. Hemşire pamuğa tentürdiyot döktü. Kaşıma sürdü. Kaşımın kanadığını o an fark etmiştim. Tentürdiyot yakmıştı. Kumsal içeri girdi. Duvara yaslanıp kollarını birbirine bağladı. "Bu mu?" dedi hemşire sadece ikimizin duyabileceği şekilde, Kumsal'ı göstererek. Başımı salladım. Hemşire sahte bir öksürük yaşadıktan sonra yüksek sesle, "Ben şu kalp doktoru Eros'u çağırayım." dedi. Gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Kumsal, "Anlamadım?" dedi. "Bu oğlanın hiçbir şeyi yok. Kalbi yara kalbi. Bir kız üzmüş bunu." dedi. "Yoo. Hiçte bile. O üzmüş kızı." dedi itiraz tonundaki sesiyle.
"Ben bilmem o kadar. Ama belli ki çok pişman. Affetsin kız onu." dedi hemşire yara bandını kaşıma yapıştırırken. Anlaşılan kaşım bitmişti. "Bilemiyorum. Kızda çok kızmış." dedim. "Çok da üzülmüş." diyerek ekledi Kumsal. Hemşire, "İkisi de üzülmüş. Bitsin bu üzüntü. Masal devam etsin. Aşk kolay bulunmaz. Ben 33 yaşındayım. Bak, tık yok benim kalpten." dediğinde hepimiz güldük. Kumsal'la bir an göz göze geldiğimizde gözlerini yine kaçırdı. Hemşire elindeki pamuğa yeniden tentürdiyot döktü ve burnumdaki kanamayı durdurdu. Kumsal odadan çıkarken bir şey unutmuş gibi geri döndü ve, "Su alıcam, ister misin?" Başımı sallayıp, "Aman da aman! Nasıl da düşünürmüş sevgilisini." Dediğimde tek kaşını kaldırdı ve ciddi bir şekilde, "Pardon? Sen unuttun sanırım. Biz sevgili değiliz. Sen beni terk ettin." Dedi ve odadan çıktı. Bende, "Yeterli." deyip odadan çıktım. Kumsal'a bakındım ama göremedim. Bahçededir diye umut edip bahçeye çıktım. Tam tahmin ettiğim gibi! Yanına doğru ilerlerken beni farketti ve ayağa kalktı. Elindeki suyu bana uzattı ve, "İstersen iç." Dedi. Başımı iki yana salladım. Bahçeden çıkınca motoru nereye park ettiğimi bi' an unuttum. Sonra, "Kahretsin!" Diye isyan ettim. "Ne oldu?" Dedi Kumsal merakla. "Motor orda kaldı." Küçük bir gülümsemeyi yüzüne yerleştirdikten sonra, "Merak etme. Ben birini aradım. Düz kontakla getirir." Dediğinde içim biraz olsun rahatladı. Gülümsesine karşılık verdim. "Şuraya oturalım." Dedi ve sol taraftaki bankı gösterdi. Banka oturduğumuzda ellerini elime alıp gözüne baktım. "Kumsal bak, ben... Çok pişmanım. Özür dilerim." Dedim. "Neden yaptın peki?" Dediğinde söylemek ve söylememek arasında kalmıştım. "Bunu sorma." Dediğimde gözlerini devirdi. "Affettin mi?" Dediğimde birkaç saniye düşündü ve, kafasını aşağı yukarı salladı. Tebessüm edip sarıldım. Motoru önümde durduran gence baktım teşekkür edercesine. Adam kafasını güven verecek şekilde salladı. "Hadi sevgilim. Yollar bizi özlemiştir." Dediğimde güldü ve kafasını salladı. Motora binip kaskı ona uzattım. "Gerek yok." Dediğinde ısrar etmedim. Motora binip oradan hızlıca uzaklaştık. Eski günlerdeki gibi.

BİR TUTAM AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin