Flashback
KAI-
Özlem insanların kendilerine eziyet etmek için keşfettikleri bir duyguydu.Yakıcıydı.Tüketiciydi ve bu dünyada cehennemi yaşamanın tek yoluydu.Ben ise bu duygunun yükümlüklerini bilmeme rağmen yeniden buradaydım.Yaralıydım.Bedenen ve ruhen...Beni yaralayan kişi ise en çok özlediğim kişiydi.En çok nefret ettiğim kişi de..
"Benden ne istiyorsun?"Sesi titriyordu.Senelerdir özlem duyduğum kişi tam karşımda duruyordu ve bana korkuyla bakıyordu.
İçimdeki ateş bir dağı küle çevirebilecek türdendi.
Kırgınlığım ise bütün dünyayı etkisi altına alan fırtınalardan daha güçlüydü.
Canım yanıyordu.O kadar çok canım yanıyordu ki hiçbir fiziksel acı bu acıyla yarışamazdı.Ona bakmak beni yeniden parçalara bölüyordu.Toparlanması mümkün olmayan,mikroskopla bile görünemeyecek ufak parçalara...
"Seneler sonra beni görüyorsun ve dudaklarından dökülen tek mantıklı cümle 'Benden ne istiyorsun?' mu oluyor,Soo?Hadi ama.Bundan daha yaratıcısın."Gözlerinden süzülmeye başlayan yaşları görebiliyordum ve ona sarılmamak için kendimle kıyasıya mücadele ediyordum.
"Kai..ben.."
"Özür dilerim mi demek istiyorsun?Hayatını mahvettim özür dilerim Kai mi demek istiyorsun?Yoksa hala.."
"Özür dilerim."Bana doğru bir adım atıp şaşırmamı sağlamıştı."Çok özür dilerim Kai."Bakışları bakışlarımdaydı ve gözlerindeki pişmanlık açıktı.Yıllarca hiç kimsenin bu ifadesine kanmadan yaşamıştım.Çünkü biliyordum ki biri her ne kadar pişmanda olsa en büyük hataların sorumlusu demekti.Fakat Kyungsoo'nun bu pişmanlığı anlamsızdı.Olan olmuştu.Bana yapabileceği her şeyi yapmıştı.Şimdi ise sıra bendeydi.
Bu gece mantıklı neden sonuç ilişkileri içerisinde gelişen her şeyi öldürmüştüm.
"Do Kyungsoo.."dedim.Sesim sertti.Bakışlarım ise sokak lambasının altında duran bedeni üzerinde sevgiyle dolaşıyordu."Seni sevdim.Senin için her şeyi göze aldım.Ama sen...Sen sadece bana ihanet ettin.Bunu hak edecek ne yaptım?Sadece söyle...Sadece söyle ve buradan sessizce çekip gideyim.."Titremesi daha da şiddetlenmişti ve bakışları yere odaklamıştı.Söyleyecek hiçbir şeyi yoktu.Gözlerime bakacak cesareti yoktu.Haklıydım.Ve ilk defa haklı olmaktan nefret etmiştim.
"Daha küçüktüm..Ben.."
"Sen liseye gidiyordun Soo.Benimle yatacak kadar büyüktün.Ama sevgimi kabul edemeyecek kadar küçük.Öyle mi?"
"Defalarca gelmek istedim.Sana yemin ederim seni ziyaret etmek istedim.Ama yapamadım..Korkuyordum Kai..Anlamıyor musun?Ben..."Bana doğru bir adım daha attı ve gözlerinden süzülmeye devam eden yaşları sildi.Dürüsttü.Soo zaten şuana kadar bana asla yalan söylememişti.Fakat her zaman gerçekleri yalanlarından daha çok acıtmıştı.
"Hayatını mahvettim."dedi,acıyla. "Özür dilerim hayatını mahvettim."
Gülümsedim.Hayat denen şeyi onu tanıdığım an yaşamaya başlamıştım ve hayatım onu kaybettiğim an son bulmuştu.
"Hayat.."dedim."Benim hayatım sensin.Ve ben o hayatı geri istiyorum." Bu sefer ben ona doğru bir adım atmıştım ve sokak lambasının yüzümü aydınlatmasına izin vermiştim.Şimdi o da beni net olarak görebiliyordu.Ve bakışlarındaki şey benim bakışlarımdaki şeyden çok daha farklıydı.Ona özlemle bakıyordum.Fakat o bana sadece korkuyla bakıyordu.Katıksız,saf bir korkuyla..
"Seni geri istiyorum."dedim.Biraz önce bana yaklaşırken şimdi benden bir adım uzaklaşmıştı ve ben cevabımı onun dudaklarından dökülmeden önce çoktan almıştım.O beni istemiyordu.Hiçbir zaman istememişti ve şimdide istemeyecekti.
"Üzgünüm Jongin.Hayatımda başka biri var.Gerçekten çok üzgünüm.."
...
SEHUN-
Mücadale etmek bana göre değildi.Her zaman en ufak bir yıkımda kaçmayı tercih eden taraf hep ben olmuştum.Savaşmak yaralardı ve sadece daha çok tüketirdi.Fakat bu sefer kararlıydım.Kaçan taraf ben olmayacaktım.Bu sefer ne olursa olsun mücadele edecektim.Çünkü hayatım boyunca ilk defa bir amacım vardı.Mutlu olmak istiyordum.Sadece onunla mutlu olmak istiyordum.
"Neredeydin?"dedi,yumruk şeklini almış eliyle sol gözünü ovuştururken.Şuanda oldukça sevimli ve oldukça davetkar görünüyordu.Ve onun bu hali Yixing'in laflarıyla buz gibi soğuyan içimi daha da ısıtıyordu.
"Sadece..ufak bir işim vardı."Ona doğru birkaç adım attım ve kollarımı beline dolayıp yavaşça kendime çektim.Beline dolanan kollarımla o da kollarını boynuma dolamış ve "Yalancı.." diye fısıldarken başını göğsüme yaslamıştı.Yixing'in yanına gittiğimi bildiğini biliyordum.Ben yataktan sessizce çıkmaya çalışırken onun aslında uyumadığını ve saatlerce beni beklediğini biliyordum.Şuanda uykulu bir ses tonu çıkarmak için oldukça çabaladığını da görebiliyordum.Luhan usta bir yalancı olabilirdi.Fakat artık bunların hiçbiri benim üzerimde işe yaramıyordu.Biz bir olmuştuk.O bendi.Ben ise oydum.Birbirimizi tamamlıyor ve nefes almamızı kolaylaştırıyorduk.
"Yalancı olan ben miyim?"
Dudaklarına muzip bir gülüş yayıldı ve göğsüme yaslanmış olan başını kaldırarak çeneme hızlı bir öpücük bıraktı.
"Tamam yalancıyız..Oldu mu?"Dudaklarımdan ufak bir kıkırdama dökülmesine engel olamayıp biraz önce bana yaptığı gibi çenesine hızlı bir öpücük bırakıp çekilirken ufak bir şekilde mızmızlanmasına engel olamamış ve dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı.
"Sehun.."Yavaşça burnunu burnuma sürtüp gözlerimin içine bakarken belindeki kollarımı daha da sıkılaştırdım ve onu kendime daha da çektim.
"İyi olacağız değil mi?Her şey güzel olacak."Bakışları buna ölümüne inanmak istiyormuş gibiydi.Ve ben onun buna inanmasını sağlamak için her şeyi yapmaya hazırdım.
"İyi olacağız."dedim."Her şey iyi olacak..Sadece ikimiz olacağız..Buradan kurtulmamız için elimden geleni yapacağım Luhan.Buradan kaçmamız için elimden gelen her şeyi yapacağım.Sana söz veriyorum.."Burnuma boynuna gömüp kokusunu içime çekerken bana sıkıca sarıldığında mutlu olmam için ihtiyacım olan tek şeyin bu olduğunu biliyordum.O kollarımda olmalıydı.Kalbi sadece benim için bu şekilde atmalıydı ve o sadece bana bu kadar güzel kokmalıydı.
"Sana güveniyorum Sehun.Bu hayatta güvenebileceğim tek kişi sensin."Dudaklarımı boynuna bastırdım ve derin bir iç çektim.Burada onunla bu şekilde saatlerce kalıp saatlerce kokusunu içime çekebilirdim.Huzur bulduğum tek yer onun kollarıydı.Ve ben bu huzurun ellerimden kolayca kayıp gitmesine izin vermeyecektim.
"Kapı çalıyor.."Dudaklarımı onun boynunda dolaştırmaya başlayıp söylediği bu cümleyi umursamazken kulak memesini yavaşça dudaklarımın arasına aldım ve emmeye başladım.Şuanda kıyamet kopsa bile umurumda değildi.Fakat kapı bu şekilde çalmaya devam ederken daha fazla böyle kalamayacağımızı da biliyordum.
"İçeri de olduğunuzu biliyoruz Bay Oh! Açın kapıyı Polis.."
Dondum.
Huzur demiştim.Öyle değil mi?Huzurun bizim için çok uzak olduğunu bilmeme rağmen birazda olsa huzur istemiştim.Şuanda kapımda olan polislere rağmen,Yixing'e rağmen birazda olsa huzur istemiştim.Bunlar boştu.Bütün bunlar sadece kendimizi avutmak için kurduğumuz düşlerdi.
Huzur asla bizimle olmayacaktı.
"İçeri gir ve saklan.."diye mırıldandım Luhan'ın kollarım arasında kaskatı kalmış bedenini kendine gelmesi için sıkarken.Bana birkaç saniye korku dolu gözlerle bakmış ve daha sonra söylediklerimi ikiletmeden içeriye yönelmişti.Ben ise ne yapacağımı bilmez bir şekilde salonun ortasında kaskatı kalmıştım.
Düşünmeliydim.
Bundan kurtulmanın bir yolunu bulmalıydım.O polislerin ne için geldikleri belliydi.Luhan'ın ellerimin arasından bu kadar kolay kayıp gitmesine izin veremezdim.
"Biraz daha açmazsanız kapıyı kıracağız Bay Oh.."
Düşünmenin canı cehennemeydi.Sadece yapmalıydım.Sadece yapmalı..
"Üzgünüm banyodaydım.."Vakit kaybetmeden kapımı açıp karşımda duran uzun boylu iki adama bakarken suratımın hiçbir ifade barındırmadığına emindim.Dümdüzdüm.Hiçbir şekilde benden şüphelenmemelerini sağlamam lazımdı ve bunu en başta duygularımı kontrol ederek yapabilirdim.
"Hakkınızda evinizde bir kaçağı gizlediğinize dair bir ihbar var.."Adam beni inceliyordu.Ve ben adam bunu söyler söylemez bedenimden ufak bir ürpertinin geçmesine engel olamamıştım.Biliyorlardı.Yixing söylediğini yapmıştı.Yixing beni sadece 2 saat içinde cehennemine hapsetmişti ve oradan bir daha asla çıkamazdım.
"Hayır.."dedim."Ben kimseyi gizlemiyorum."
"Gizlediğinizi biliyoruz Bay Oh..Bize zorluk çıkarmayın evi arama yetkisine sahibiz."Ellerim titremeye başlamıştı ve kalbim büyük bir gürültü ile atıyordu.Kaybedecektim.Onu birkaç saniye içinde kaybedecektim.Bir şeyler düşünmeliydim.Hemen bir şeyler düşünmeliydim.
"Çekilir misiniz Bay Oh?" Sonra aniden düşünmem gereken şey tam karşımda belirmişti.Asansörün kapısı açılmış ve o hiçbir şeyin farkında olmaksızın dışarıya doğru bir adım atmıştı.Pişman olacağımı biliyordum.Fakat bunu yapmak zorundaydım.Luhan'ı kurtarmak için bunu yapmak zorundaydım.
"O.."dedim,yavaşça parmağımı kaldırıp onu işaret ederken."Kaçak olan o.."Derin bir nefes aldım.Ellerimin titremesi daha da artmış ve göğsüm sıkışmaya başlamıştı.
Ama asıl önemli olan ise Kai şok içinde bana bakıp ellerinin kelepçelenmesine izin verdiğinde bakışlarındaki şokun yerini başka bir şey almıştı.
Hayal kırıklığı.
Bölüm Sonu
Kısa olduğunu biliyorum ygs geçti ama sınav haftam bitmedi Yorumlarınızı eksik etmeyin.Yarın Catch me yi gönderebilirsem göndericem.Bu arada bir sonraki bölümde yeniden "Günümüze" döneceğiz.Sizi seviyorum.Umarım beğenmişsinizdir -Gizem
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TIMARHANE
FanfictionTIMARHANE Yazar:Gizemrhcp(Just 6 Months yazarı) *TANITIM* "İlaçlarını almadığını duydum Luhan."Bay Lee dirseklerini masaya dayamış karşısındaki ufak bedene bakarken içindeki acıma dürtüsünü bastırdı ve bakışlarını daha da sertleştirdi.O uzun süredi...