En güzel ve en tarifsiz hayallerimde sen vardın ve daima sen olacaktın kurduğumuz hayallerin masumluğu bile bizi birbirimize kenetleyecek gibiydi ama her güzel hayalin bir kusuru vardı o kusur da senin beni kıskandırma çabalarındı boş bulduğumuz bir sınıfa girmiş oturmuştuk Derslik 6 oysa dersimiz bu sınıfta bile değildi, en arkaya geçip dizime yattığın da tek düşüncem nasıl nefes verebilirdim olmuştu nefesim adeta tutulmuştu parmaklarımı saçlarında dolaştırdığımda hayalimizi paylaşma gereği duymuştum üstünde fazla durmadığımız bir konuydu geçip gitmişti, yeşil bir karavanımız olacaktı Bursadan İzmire, Aydına, Manisaya yol alacak bir yeşil karavan...
Tüm her şeyi düşünmüştük ehliyeti olan sendin ve sen sürecektin ve bende yemek yapacaktım küçük bir karavan olacaktı ama üslü altlı baza şeklinde yatağımız illa olmalı idi vazgeçilmez tek şey yatmaktı senin için bir de İzmir'in o güzelim havasında pek yatacak olmasan da ben yatmandan yanaydım etrafta kurdu kuzusu çoktu ne de olsa benim düşüncelerimi okumuş gibi bir halin vardı ve söze sen başladın Albertin, " Hafta da iki gün alışveriş yaparız ve iki günde kendimize ayırırız ben sahil boyuna gider birkaç kız kendime ayarlarım sende bu vakit boyunca gezmiş olursun " deyip tüm sinirlerimi tepeme toplamıştı ne demek kız ne demek yani? Sustum çünkü sinirlendiğimde veya kıskandığımda genellikle susardım bastı damarıma bende saçlarını çektim o çok önemsediği saçlarını " Temizliği de sen yaparsın yemekler de hazır olur misafirlerim aç kalmasın " dediğin de bende kayışlar kopmuştu birden doğruldum ve kendini yerde bulmuştu Albertin öyle hayale böyle ilgi olurdu sonuçta değil mi? Sesimi hala çıkarmamıştım, ben? " Geriye kaldı iki gün sende o günler de kendine ayırır sende keyfine bakarsın " demesi ile gözlerim dolmuş yerimde duramaz olmuştum elimi yumruk şeklinde yapıp masaya yapıştırdım " Bana baksana sen? Senden başka birinin hayalini bile kurmazken, başka bir erkek ile aynı havayı solumazken senin bana dediklerine bak seni ilk ve son uyarışım gidiyorsan git yoksa seni boğacağım" demiştim elimde ki ağrıyı belli etmeden sırıtıp duruyordu daha çok sinirlerim ile oynamayı başarıyordu " O küçücük ellerin ile mi boğacaksın " deyip tebessüm etmeme sebep olmuştu nerden vuracağını nasıl gönül alacağını biliyordu boşuna vurulmamıştım ona, bu arada bunları yaşarken hala arkadaştık ne kadar garip değil mi? İki sevgiliden farkı olmayan ama hiç bir zaman sevgili olmamış ve olmayacak iki arkadaş, hayat işte tam burdan vuruyordu beni bas bas bağırıyordu " seni sevmiyor " diye ne garip ki ben hep beni sevdiğine inanmış ufacık bir umut ile kendime onunla bir yol çizmiştim ve o yolun başındaydık daha biz...Bir gün bana " Bende ne buldun?" Dediğinde bulmam gereken tek şeyin fiziki özelliklerin olmadığını kalbimin seni gördüğün de can bulduğunu nefes alışverişlerimin hızlanıp bir daha nefes alamayacak duruma geldiğimi anlatmıştım ve eklemiştim basa basa " Bir gün Mecnuna sormuşlar uğruna öldüğün Leyla bu mu?" Diye tabi Mecnun durur mu? Aşkının verdiği şairlik ile eklemiş " Bir de onu benim gözümden görün " diye her şey bir kaşta, bir bakışta değildir ki ebedi kalacak olan kalptedir ve ben Albertin seni kalbimle sevdim bundan ötesi yok olmayacakta...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Albertin Kayıp #wattys2019
RomanceAlbertini istediğiniz cinsin yerine koyabilme imkanını verir bu hikaye size sahi Albertin nerede? Benim kalbimde peki ya sizin?