8. Bölüm

16.5K 263 41
                                    

Israrla çalan telefonumu duymamak, verdiği rahatsızlığı azaltmak için yastığı, kulaklarımın üstüne bastırdım. Uyumak istiyordum. Üstelik bugün cumartesiydi. İstediğim kadar uyuyabilmeliydim. Hafta sonu bile rahat bırakmıyorlardı. Sonunda ses kesilmişti, gelen rahatlamayla tekrae gözlerimi kapatmak üzereydim ama telefonumun melodisini yine duymaya başlayınca pes edip, yastığı fırlatarak, koltuktan doğruldum. Elime alıp kimin aradığına baktığımda nedense hiç şaşırmamıştım. "Umarım ölüyorsundur Ayla! Yoksa ben seni, beni bu saatte uyandırdığın için öldüreceğim!" sesim yeni uyandığım için biraz tuhaf çıkmıştı. "Miray ben... Ben nasıl olduğunu bile anlamadan...." ağlıyor, hıçkırıkları arasından zorla konuşuyordu."Ne oldu?" dedim ayağa kalkarken.
"Baran. Baran birden yere yığıldı. Ben... Ben ne yapacağımı bilmiyorum çabuk gel Miray"

"Tamam sakin ol! Neredesiniz?" telaşla kıpırdanırken. "Baran'ın evindeyiz" telefonu kapatarak kapıya yöneldim. Ayakkabılarımı giydiğim gibi hemen dışarı fırladım. Çok şanslıydım çünkü Tuna arabasıyla içeri girmek üzereydi. Hemen koşarak onu durdurup arabasına bindim. Biner binmez bakışları beni yakaladı.

"Neler oluyor?"

"Beni baranlara bırakır mısın lütfen?" başını olumlu şekilde hareket ettirerek yola koyuldu. Yaklaşık 10 dakika sonra oradaydık. Arabadan inerek eve koşarken, Tuna'nın da arkamdan geldiğini fark ettim. Kapıyı çalarak beklemeye başladım.

"Miray ne olduğunu söyleyecek misin artık?"

"Baran'a birşey olmuş. Ayla aradı ağlıyordu." diyerek kapıyı tekrar çaldım. Kapı yavaş yavaş açılırken kendimi göreceğim manzara hazırlamaya çalışıyordum.
Kapı açılınca Ayla'nın kahkahalarla güldüğünü mertinde ona eşlik ettiğini görmemle gözlerim kocaman açıldı. Ayla hızlı adımlarla yanıma gelerek bana sarıldı.

"Kıyamam çok korkmuş" hala gülmeye devam ederken kollarını bedenimden ayırarak, Merte döndü.
"Sana söylemiştim, daha hafif bir yalan bulmalıydık" tekrar bana döndü.bütün fikir mertten çıktı."

"Ne? Ne yani yalan mıydı? Ama sen, sen ağlıyordun" sorularımın cevabını beklerken, yaşadığım şoktan çıkmaya çalışıyordum.

"Evet ağlıyordum. Inandırıcıydı değil mi? Bu ışte harikayım!"

"Peki neden? Neden yaptınız? Sabahın köründe cidden delirmiş olmalısınız!"

Ellerini yüzüme koyarak "neden olacak sadece hoşumuza gidiyor seni bu halde görmek. Ne sabahın körü mü ? Senin saatten haberin yok herhalde öğlen oldu ellerini yüzümden çekerken baranı fazla bekletmeyelim hadi gir artık" aslında sinirlenmedim desem yalan olurdu ama sinirden çok içimi dolduran şey korkuydu. Tüm bunların yalan olduğunu öğrenince, ister istemez mutlu olmuştum. Bakışlarım hemen arkamda duran Tuna'ya döndü. "Böyle bir şeye şahit olduğun için özür dilerim. " mahçup bir şekilde gülümserken.
"Lafı bile olmaz. Ama keşke yataktan kalktığın gibi gelmeseydin" üzerimde hala onun tişörtü vardı. Gözleri beni incelerken, tuhaf bir şekilde bunu sevmiştim yani bana böyle bakmasını.

"Aa evet şey biraz bekle barandan bir şeyler alıp giyeyim. Tişörtü hemen getireceğim sadece 2 dakika ver" tam arkamı dönecekken beni kolumdan tutarak durdurdu.

"Onu demek istemedim. Hem ayrıca bu tişörtle çok güzel görünüyorsun. Sanırım onu geri almamalıyım." gülerek arkasını dönüp yürümeye başladı. Arabasına binip gözden kaybolurken, söylediği şey yüzünden yüzümde oluşan gülümsemeyi isteksizce silerek eve girdim. Baran Ayla ve mert sandalyelere oturmuş beni bekliyorlardı. Baran beni görür görmez hemen yanıma gelerek bana sarıldı. "Bu fikrin bana ait olmadığını bildiğini biliyorum. Ben o ikisi gibi çocuk değilim" sesi alay doluydu.

"Teşekkür ederim Baran. Sen de olmasan ne yapardım bilmiyorum" dudaklarımı büzerek Baran'ın kolları arasından aylaya kötü bakışlar attım."Biliyorum biraz tadını kaçırdık ama önemli olan da buydu zaten. Ve eğer bizi dışlama olayınız bittiyse biraz önceki şakanın tadını çıkarmak istiyoruz" ellerini iki yana savururken "kendinize gelin ve anın tadını çıkarın." derken içtenlikle gülümsüyordu. "Miray bize kızma biliyorsun en son barana yaptığımız şaka da çok eğlenmiştik. Bir kere daha gülelim istetik hepsi bu." mert oldukça ikna edici ses tonuyla konuşunca, ona gülümseden edemedim. "Haklısın o günü asla unutmam özellikle de Baran'ın yüz ifadesini " ortamda kahkaha sesleri yükselirken, hepimizin neşesi yerindeydi.

Salonun ortasındaki koltuklara oturduktan sonra bir seyler izlemeye karar verdik, sonunda "You're next" adlı gerilim filminde karar kılmıştık, gündüzleri pek korku-gerilim filmleri izlemeyi sevmezdim ama bugün sevmeyi deneyecektim. Filmi başından sonuna kadar izledikten sonra Mertin yükselen kahkahaları ile ekranda olan gözlerimiz ona döndü.

"Ne var ? Sonu komikti " hala gülmeye devam ederken, Ayla, Mertin koluna, dirseğini vurarak "hiçte komik değildi. O polise çok üzüldüm." dudakları süzülerek, aşağı düştü. "Film sonuçta. Her şey beklenir hazır olmak lazım" baranın bu söylediğine katılmıştım ona bakarak "Yine doğru çok konuşuyorsun bay yakışıklı." gözleri gözlerimle buluştuğunda ikimizde bir birimize gülümsüyorduk "ne sandın yakşıklıların da beyni vardır" dedi. Bunun üzerine ayla lafa karıştı "Ama Mert'in yok" baran kahkaha atarak "o bir istisna" gözlerim merti bulduğunda yüzünü buruşturmaya başlamıştı. "Benim beynimin olmadığını nerden anladın aşkım" ayla, mertin yüzüne ellerinin arasına alıp "Çünkü ne zaman birşey anlatsam bir dakika bile geçmeden unutuyorsun" diyerek ellerini ondan çekti. "Çünkü aklımda senden başka birşeyin kalıcı olmasını istemiyorum." bu söz beni bile inandırmıştı. Aylaya baktığımda çoktan Mertin kollarına gitmişti. Ve itiraf etmeliydim ki birlikte çok güzellerdi.

Mert'in gözleri dikkatli bir şekilde beni süzerken, tehlikeli bir sorunun yaklaştığını anlamıştım."Hey Miray üzerindeki tişört senin mi?" sorgulayıcı tavırları bana pek şans tanımıyordu. Ben birşey söylemeden Ayla araya girdi."Gercekten mi? Moda hakkında mı konuşmak istiyorsun?" gözlerini devirerek merte sert bir bakış attı."Hayır aşkım. Sadece o tişörtü dün Tuna'nın üzerinde görmüştüm" Aylanin gözleri kocaman açılarak bana döndü. Iste tam şuanda olduğum yerden toz olup uçup gitmek istiyordum. "O tişörtten sadece Tuna da mı var sanki" baran bunu söylerken kendisi bile söylediği şeye inanmıyor, öyle olmasını umuyordu sanki.

"Olabilir tabi. Ben merak ettim sadece." mertin bakışları tekrar bana dönerken hala bir cevap bekliyor gibi bakıyordu.
Hemen telefonumu elime alıp mesaj gelmiş gibi yaptım. Birden ayağa kalkarak "Çocuklar eve gitmem gerekiyor. Annem de bir şeyler hazırlamış sanırım. Bilirsiniz" göz kırpıp kapıya yöneldim. Hava çoktan kararmıştı. Baran beni eve bırakmayı teklif ettiğinde, annemle karşılaşmaması için tüm yol boyunca dua ettim. Sonunda geldiğimizde işler istediğim gibi girmişti. Baranı gönderip eve yöneldiğmde annemin bana ne yapacağını merak etmiyor değildim. Kapıyı çaldım ama açan olmamıştı. Muhtemelen bana hediye almak için çıkmıştı. Tuna'nın evde olmasını umarak o eve geri döndüm. Kapıyı ilk çalışımda hemen açıldı. "Şey ben kıyafetlerimi al-" sözümü keserek elimden tuttu. Ceketini alarak kapıyı kapattı."Ne yapıyorsun?"

"Seni bir yere götüreceğim. Tabi gelmek istersen?" umutla parlayan yeşil gözlerine bakarak, ne kadar muhteşem olduklarına bir kez daha şahit oldum.

"En azından üzerimi değiştirseydim" kabul etmesini dileyerek olabildiğince sevimli görünmeye çalıştım.

"Sana söyledim böyle çok daha güzelsin. Hadi şimdi gidelim."
Ve beni bir kez daha gülümsetmeyi başarmıştı.


YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin