Kantin de Baranla birlikte yemeğimizi yiyorduk daha doğrusu yemeye çalışıyor, daha çok birbirimizle uğraşıyorduk. Baran tabağındaki yoğurtan resmen avuç dolusu alarak yüzüme fırlattı.
"Ya Baran!" elimle yüzümü temizlemeye çalışırken.
"Duyduğuma göre yoğurt cilde iyi geliyormuş." dedi kahkaha atarken.
"Sen görürsün şimdi. Ben sana cilde daha iyi gelen birşey vereceğim"
Masanın üzerinde duran ketçapı bir çırpıda kaptım. Ona doğru ilerlerken o da çıkışa doğru geri geri gidiyordu.
"Hadi bi dene, hadi! sonuçlarına katlanırsın ama Miray uyarayım seni!"
diye söylenirken elimdeki ketçap şişesini ona doğrultuyordum.Baranla ilk atışmamız değildi sonuçta çok yakın arkadaştık lisenin başından beri ve simdi ise bir senemiz kalmıştı.Universiteye geçtiğimizde de birbirimizden kopmamaya söz vermiştik.Onu gerçekten çok seviyordum. Oda beni tabiki.
"Allah Allah ne yaparmışsın" kahkahalarımın arasından onunla konuşmaya çalışıyordum.
"Bir sonraki yediğimiz şey helvan olur mesela?"
"Senden korkan senin gibi olsun"
gözlerimi kapatıp ketçapı tüm gücümle sıktım.Onun ketçaba bulanmış halini görmek için sabırsızlanıyordum.Daha fazla dayanamayıp gözlerimi açtığımda gördüğüm manzarayla şok oldum.Ketçap baranın değil Tuna'nın üzerindeydi.
Tuna oldukca yakışıklıydı nefes kesen karizması ve baş döndüren gülüşü vardı. Yani daha doğrusu varmış. Duyduklarım ve kızların ona bakışları her şeyi açıkça gösteriyordu. Bana oyle gelmiyordu çünkü o Benim üvey abimdi.Yani sayılırdı daha evlenmemişlerdi. Belki de bu yuzden ona hiç diger kızların gözüyle bakmamistim.Bakışları benim üzerime kitlenmişti ne yalan söyleyeyim korkmaya başlamıştım. Baran tunanın arkasında yanıma yavaş adımlarla geldi kulağıma eğilip:
"Hala şansımız var kaçalım"
"sence kaçacak biri gibi duruyor muyum?"
"evet"
"Evet haklısın 3 deyince koş ön kapıya"
Tuna bize yaklaştı ve elimdeki ketçap şişesini aldı.Ne yapacaktı ki bu şimdi.Barana döndüm derin bir nefes aldım.
"3"
diye bağırmamla ikimiz birden deli gibi koşmaya Başladık.Koridora geldiğimizde duraksayip arkama baktım ama kimse yoktu. Kurtulmuştuk yada belki de hiç gelmemişti peşimizden şaşırtıcıydı sonuçta okulun belalı yani serseri tiplerinin başındaydı sanırım üveyde olsak kardeşi olacaktım diye gelmedi. Derin bir nefes aldım. Barana doğru dönerken:
"Baran kurtulduk bu seferlik, ne der--?"
ama yanılmıştım ona döndüğümde gördüğüm manzara oldukça kötüydü.Baranı kollarından tutmuştu çoktan serseriler.
"Hey bırakın onu ?"onlara doğru bir adım attım.
Uzun boylu, Sarışın olan yani kerem
"Hadi ya, beyler bıraksak mı?hepsi birden "Hayır" deyip gülmeye başladılar.
"Size onu bırakın dedim" korktuğumu belli etmeyen bir ses tonuyla.
"Miray git buradan hemen!" Baran' ın beni korumaya çalıştığı açıkça belli oluyordu ama bu belayı başımıza ben sarmıştım onu tek başına bırakıp gidemezdim. "Hayır Baran buradan birlikte gideceğiz." Diğer grup üyesi olan ceyhun,bakışlarını barana çevirerek
"Duydun onu baran uslu çocuk ol, daha sonra tekrar bana dönerek, teklifin ne güzelim ? Onu bırakmamız karşılığında bize ne vereceksin?" ceyhunla daha önce hiç konusmamıştık. Ama tanıyordum. Tuna'nın yanındaki herkes tanınırdı."Bu olay sizi ilgilendirmez. Tuna ve benim aramda ve onunla halletmemiz lazım. O yüzden rahat bırakın bizi !" cümlemi bitirir bitirmez hepsi birden gülmeye başladılar. Çok sinirlenmiştim kendime hakim olamayıp ceyhun'un suratına tokat attım. Bu yaptığım hareketin geri dönüşü yoktu ve olacaklar beni çok korkutuyordu. Baran'ın kolunu bırakarak, benim kolumu kıracak kadar sert tutarak suratını bana yaklaştırdı. "Bunu yapacak kadar cesaretli olduğuna göre, bedelini ödemeye de hazırsın değil mi!" gözlerinden saçılan öfkeyi görmemek imkansızdı. Ama yinede korkuyor gibi görünmemek için aynı kararlılıkla gözlerine bakıyordum. "Ceyhun kendine gel! Tuna bunu yaptığını öğrenirse kötü olur" Keremin dediğine kulak asmadan kolumu daha da sıktı. "Boşversene. O burada yok ve sende çeneni kapalı tutaca-." gözleri öfkeyle gözlerimi delmeye devam ederken "Yerinde olsam o cümleyi tamamlamazdım."
Arkadan gelen sesle, konuşması yarım kalmıştı. Bu Tunaydı. Üzerindeki ketçap lekeleri hala olduğu gibi duruyordu. Gözlerimi üzerindeki lekelerden çekerek, onun gözlerine değdirdim. Hızla yanıma gelip, ceyhuna döndü. Gözleri görüş alanımda değildi ama yüz kaslarının gerilmesinden öfkeli olduğunu anlamıştım. Ceyhun yavaş yavaş kolumu bırakırken Tuna bakışlarını Kereme çevirdi. "Bırak gitsin" demesiyle kerem baranı bıraktı. "Tuna bak göründüğü gibi değil o bana-" ceyhun yine cümlesini tamamlayamadan "kes sesini!" dedi Tuna. Ceyhun tekrar konuşmaya yeltenecekken onu susturmuştu. Bakışlarım Tuna'ya döndüğünde o da bana bakıyordu. Baran "Gidelim" diyerek omuzuma dokundu. Başımla onaylayarak. Baranla sınıfa doğru yürümeye başladık. Ona hiç bu kadar yakından bakma fırsatım olmamıştı. Gözleri, burnu, dudakları yüzündeki her çizgi mükemmel bir düzende yerleştirilmişti. İnsanın ona bakmaması bir başarı sayılabilirdi. Hatta oldukça büyük bir başarı.
Ona dönüp tekrar bakamazdım. Her kız gibi onun hayranı olamazdım. Onlar gibi olamazdım. Son ders rehberlikti. Okulda ki rehberlik sorumlusu doğum iznine ayrıldığı için boş geçecekti. Sınıfa girip, sırama oturdum. Baran da yanıma oturdu. Ayla tam önümüzdeydi. Biz oturur oturmaz direk bize döndü"Miray?"
Baran'a dönerek, onu dinlediğimi belli ettim. Elindeki peçeteyi bana uzatırken:"Sen iyi misin? O olaydan beri konuşmuyorsun."
Ayla birden konuya atladı. Bende fırsattan istifade peceteyle yüzümü silmeye başladım.
"Ne? Ne olayı niye anlatmıyorsunuz?"
Onlar konuşmaya devam ederken ben tekrar gözlerimi önümdeki beyaz kağıda çevirmiştim. Aklımda hala Tuna'nın yüzü vardı. Tüm o kızları şimdi anlıyordum. Onda ne buldukları hep merak ederdim ama sanırım o şeyi bende bulmuştum. Yemyeşil gözleri, toprak gibiydi içine girince bir daha çıkılmıyordu. Teni tenime değdiği andan beri hücrelerim canlanmış, adeta dans ediyorlardı. Bana ne oluyordu ? Bu,,,, bu neyin başlangıcıydı.
Kalemimden çıkan sesle, sanırım ucu kırılmıştı. Dikkatim yeniden geri geldiğinde, sohbetleri bitmişti. Baran mertin yanına gitmiş, Ayla da önümdeki kağıda bakıyordu. Gözleri benim gözlerimi bulduğunda sanki hayalet görmüş gibiydi. Kocaman açılmışlardı."Ne ? Ne oldu?"
Hiçbir şey demeden önümdeki kağıda bakmamı işaret etti. Bakışlarımı kağıda çevirdiğimde ağzımın açılmamasına engel olamamıştım. Yazdığım şeye hala inanamıyordum. Kağıda Tuna yazmıştım. Ama nasıl? Bunu buraya yazdığımı hatirlamiyordum bile. Hemem Aylaya
dönerek"Bunu ben yazmadım. Göründüğü gibi değil."
Hızla kağıdı önümden alarak buruşturdum. Çöpe doğru yürürken Ayla' nın ne düşündüğünü merak etmiyor değildim. Ama tahmin edebiliyordum.
O en yakın arkadaşımdı sonuçta. Ondan asla saklamazdım. Birşey olsa ona söylerdim. Suan söylenecek birşey yoktu. Umarım hiç bir zaman da olmazdı. Geri döndüğümde yüzünde hala o ifade vardı. Yanına oturarark "Ayla bana bu şekilde bakmayı kes tamam mı? Lütfen. Gerçekten çok rahatsız edici." yüzündeki ifadeyi değiştirmeye çalışıyorken "ah! Pardon rahatsız edici olan tek şey benim bakışlarım zaten değil mi? Yoksa biraz önce gördüğüm şey çok normal." onu kızdırdığım zaman, kendimden nefret ediyordum. "Tamam özür dilerim ama neden buna bu kadar takıldığını anlamıyorum." haksızdım ama ne diyeceğimi bilmiyordum bile. Neden yazdım ki onu. "Miray bu konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum. Ama bana bir söz vermeni istiyorum." gözleri daha da yumuşak bakıyordu. "Hangi konuda?" diyerek onun cevabına odaklandım. "Eğer bir şey olursa, yani herhangi bir şey iste. Bana anlat olur mu?" neyi kastettiğini anlamıştım. Ama bunun icin söz vermeme gerek yoktu çünkü o en yakın arkadaşımdı tabiki de anlatırdım. Başımla onaylayarak, gülümsedim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANILSAMA
أدب المراهقين"Ama hakettin." diye fısıldadım yaptığı şeyin farkına varmasını umarak. Alnı hala anlımdayken başını yavaşça sallayıp, dudaklarını saran o mükemmel gülümsemesiyle "Hakettim." dedi yumuşak ses tonuyla. Alnını alnımdan çekip, ensemi tutarak beni hı...