9. Bölüm

12.6K 277 42
                                    

Arabaya bildiğimizden beri ikimizde tek kelime etmemiştik. Bu sessizlik canımı sıkıyordu. Elimle radyoyu açmak için uzandığımda, Tuna elimi tutarak, beni durdurdu. Bana bakıp, gülümsedikten sonra, tekrar yola dönerek konuşmaya başladı.
"Sesinden başka bir şey duymak istemiyorum Miray" sesindeki huzur, bütün ortamı yumuşatmaya yetmişti. Gözlerim onu incelerken, yüzümdeki gülümseme hala beni terk etmiyordu. O beni gerçek dünyadan alıp kendi yarattığımız dünyaya getiriyordu. Onunlayken her şey mükemmel, her şey olağanüstüydü.
"Kendi kendime konuşamam bunu biliyorsun değil mi?" ellerimi ellerine biraz daha kenetleyerek, bütün dikkatini bana vermesini sağladım. Öyle de olmuştu birden frene basıp arabayı durdurarak bana döndü. "Konuşmak için bana ihtiyacın yok." gözlerini, birbirine kenetlenmiş olan ellerimize yöneltti. "Elimi tutmak için izne ihtiyacın yok"

Elimi dudağına götürerek, küçük masum bir öpücük kondurdu. Ama vücudumda yaktığı ateş hiç masum değildi. Her bir hücremi yakıp, yıkıyordu. Içimde çıkardığı yangını nasıl olurda yine o söndürebilirdi. Bu kendi elinle, kendi katilini yaratmakla eş değerdi. Seni öldürmesine izin veriyorsan, sonra sana bunu yaptı diye onu suçlayamazsın.

Daha sonra tekrar bana bakarak "tıpkı diğer şeylerde de olmadığı gibi ve elimi de istediğin kadar tutabilirsin " diyerek cümlesini tamamladı. beni gerçekten çok şaşırtıyordu. Benim uzaktan gördüğüm, tanıdığım Tuna bu değildi. Yüzümden hala tam olarak gitmeyen gülümsemeyi daha da büyüttüm. "Doğru noktalara ayak basıyorsun. Her zaman bu kadar bilgili misin? " elimi elinden çekerek, diğer elimle buluşturup dizlerimin arasına sıkıştırdım. "Sadece seninle ilgili olanlarda" arabayı tekrar hareket ettirerek, yola devam etti. Kendime itiraf etmekten korktuğum herşeyi şu an haykırıyordu kalbim. Ellerim onun ellerinden ayrıldığı andan beri yeniden kavuşturmam için baskı yapıyor, o ateşi tekrar yakmam için yalvarıyordu. Ama ben kalbimin sesini dinleyen biri değildim. Hiçbir zaman da olmamıştım. Her şeyin bir ilki vardır derler, benim için de o ilki gerçekleştirme zamanı gelmiş olabilir miydi? Belki de dinlemeliydim. Onlara kulak verip ne dediklerini duymayı denemeliydim.

Tuna'nın telefonu çalınca gözüm ister istemez vites kolunun hemen yanında duran telefona kaydı. Kimin aradığını göremeden hemen telefonu kulağına götürdü. Hiç konuşmadan sadece dinliyor, öylece yola bakıyordu. Tamam deyip telefon konuşmasını sonlandırarak bana döndü. Gözleri benimle buluşur buluşmaz, dudakları aralandı. "Bir işim çıktı. Seni oraya daha sonra götürürüm" gözlerini tekrar yola çevirip, arabayı hızla geldiğimiz yöne döndürdü. Içimde oluşan boşluğa bir türlü anlam veremiyordum ama bu boşluk canımı yakmıştı. Tunayla gitmek istiyordum. Her nereye gidiyorsa..
"Eve gitmek istemiyorum." dudaklarımdan dökülen kelimelere ben bile inanamıyordum. "Nereye gitmek istiyorsun?" dedi gözlerini yoldan ayırmadan.
Senin gittiğin yere, lanet olsun ki bunu istiyorum. Neden anlamıyorsun yanında kalmak istediğimi? Neden ellerini tekrar ellerime dolamıyorsun? Neden göremiyorsun bana her dokunduğunda vücudumda yaktığın ateşi?

"Sana bir soru sordum?" arabayı kenara çekerek tekrar durdurdu. Ona içimden geçirdiğim tüm soruları sormak istiyor, kalbimde böylesine boşluk yaratan o acıyı tarif etmek istiyordum. Ama bir türlü dudaklarımı aralayamıyordum. Başımı yerden kaldıramıyor, onun gözlerine bakamıyordum. Ya gözlerimden anlaşılıyorsa hissettiklerim? Peki ya o, o okuyabilir miydi gözlerimdekileri ?

Ona bakmadan "seninle gelmek istiyorum." dedim. Elleri çenemi kavrayarak, başımı kendine doğru çevirdi. Gözlerim hala ondan kaçıyor, kendilerine sığınacak bir şeyler arıyordu. "Böyle yaparken bile çok güzelsin." yüzüme doğru eğilerek, ellerini çenemden cekerek, tuttuğu yere öpücük kondurup, biraz uzaklaştı. Gözlerim hala ondan saklanırken "Ne yaparken?" diyebildim zar zor. Gülümsedi. "Cevabını bildiğin sorular sormayı bırakmalısın." haklıydı. Cevabını biliyordum bilmemek aptallık olurdu zaten. "Benden gözlerini esirgemenden hoşlanmıyorum. Onlara mümkün olduğunca çok bakmalıyım. Ama sen hiç yardımcı olmuyorsun." bu sözleri duyar duymaz gözlerim direk gözleriyle buluştu.

"Ne?" titrek çıkan sesim, ortamda yankılanmıştı. Ya da belki de bana öyle geldi. "Doğru duydun. Gözlerini benden saklama. Ikimizde iyi biliyoruz, onların birbirine sığınması gerektiğini. Onların birbirinden başka kimseye ihtiyacı yok." kalbim, göğüs kafesimi zorluyor, nefes alışverişlerim birbiriyle yarışıyordu. Ne zaman bu hale gelmiştim. Etrafımdaki duvarlar hangi ara yıkılmıştı. Tuna bana nasıl böyle şeyler hissettirebilirdi. Sanki uzun zamandır ikimizde bu anları bekliyorduk. "Bazen bilmek bir şeyi değiştirmiyor. Bunu da biliyorsun değil mi?" daha önce sorduğum hiçbir sorunun cevabını bu kadar merak etmemiştim. "Bu kez farklı olacak. Çünkü bu kez sen varsın." vücudumdaki hücrelerin tamamının varlığını hissettiğime yemin edebilirdim şu anda. "Ne demek istiyorsun?" dedim sabit ses tonumla.

Elini, dudaklarımın üzerine koyarak, üzerinde gezdiriyor, gözleri de dudaklarımı inceliyordu. Onun bu mükemmele yakın görüntüsü altında eziliyordum. O kadar yakışıklıydı ki, bir ömür sadece onu izleyebilirdim. "Ben, bu dudakları, daha sonra ellerini gözlerimin hemen yanına yerleştirdi bu gözleri ve son olarakta ellerimi tutarak ve bu elleri öpmeden tek bir günümü bile geçirmek istemiyorum." duyduklarım karşısında ne söyleyeceğimi bilemez bir hale gelmiştim ama şunu çok net söyleyebilirdim çok mutluydum. "Tuna ben, ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Sen ne dediğinin farkında mısın? " zorlukla kurduğum cümle karşısında , yüzünde daha büyük bir gülümseme belirdi."sadece söylemek istedim."

Gözlerim hala gözlerine kenetliyken "bu sözler benim icin gerçekten çok anlamlı. Beni şaşırtıyorsun "cümlemi tamamlar tamamlamaz dudaklarımız birbirine kenetlendi.

Kısa zamanda bütün ortamı saran ateş, onunla benim aramdaki bağın gücünü temsil ediyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kısa zamanda bütün ortamı saran ateş, onunla benim aramdaki bağın gücünü temsil ediyordu. Ne kadar zaman geçerse geçsin bence bu ateş kolay kolay sönmeyecekti.

YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin