10.Bölüm

12.3K 264 44
                                    

Zamanın durmasını istediğim nadir anlardan birini yaşıyordum. Dünya sadece ikimiz için dönüyor gibiydi. O ve ben. Dudaklarımız birbirinden ayrılırken, alnı alnımla birleşti. Yanağımı okşadıktan sonra "Gözlerini benden kaçırmayacaksın değil mi bir daha?" diyerek gülüşü tekrar yer edindi yüzünde. Yanağımda ki elini tutup aşağı indirirken "Her fırsatta" dedim. Benden uzaklaşıp kafasını koltuğa dayadı. Yüzündeki sıcak ifade silinirken, endişelenmeye başlamıştım. "Bunu daha sonra tekrar konuşacağız. Şimdi gitmemiz lazım. Çok oyalandık"  arabayı tekrar hareket ettirip, daha önce olduğundan daha hızlı sürmeye başladı.

Eve geldiğimizde, ışıklar yanıyordu. Annem evde olmalıydı. Tuna'ya dönerek "Nereye gittiğini hala söylememekte kararlı mısın?" belki fkrini değiştirmiş olabilir diye umut dolu gözlerle ona bakarak şansımı denedim. "Bana güvenmeyi öğren." dedi. Sonra yanağımı öpüp, geri çekilerek tekrar konuşmaya hazırlandı. "Şimdi git ve anneni gör Eminim seni bekliyordur" başımla onaylayarak arabadan indim. Tuna'nın giden arabasına el sallarken, tenime çarpan soğuk havaya artık eve girmem gerektiğini anladım.

Kapıdan içeriye girdiğimde annem öylece eline bakıyor ve kocaman gülümsüyordu. Onun görüş alanına girdiğimde beni fark eder etmez yanıma koştu. Hiç beklemediğim şekilde bana sarılarak, iyice sıktı. Yavaşça birbirimizden ayrılırken, yüzünde hala o kocaman gülümseme duruyordu. "Sonunda geldin sana söylemem ve göstermem gereken bir şey var." sesindeki sevinç o kadar belli oluyordu ki bi an beni gerçekten gülümsetmeyi başarmıştı. "Seni bekliyorum anne" meraklanmış, onu sabırsızlıkla beklerken duyduğum sözler karşısında, kalbime kurşun sıkılmış  gibi hissettim. "Mehmet bana bu yüzüğü almış baksana ne kadar da güzel. O gerçekten çok düşünceli bir adam. Dün kavgamızdan dolayı gönlümü almak için bana bunu hediye etti." eli hala yüzüğü oynuyordu. Gözleri tekrar beni bulunca " ve en önemlisi şimdi geliyor. Biz gelecek ay evlenemeye karar verdik." diyerek cümlesini tamamladı.


Ne kadar aptal olduğumu tekrar edip duran iç sesim bana acıyordu. Gözyaşlarım benden nefret ediyor, kaçmak ister gibi bir bir düşüyorlardı, dişlerim birbirlerine baskı uygularken, kırılmak için sanki kendilerini zorluyorlardı. Annemin yüz ifadesi ciddileşirken, ona söyleyecek çok şeyim olmasına rağmen onu kırmamak için sustuğum için kendimi suçluyordum. Vücudumu bana düşman ettiği için, beni yanlız bıraktığı ve en önemlisi o adami benden daha çok sevdiği için ondan nefret ediyordum. "Iyi misin tatlım?" sorusunu algılar algılamaz bütün duygularımı bir kenara iterek ona öfkeyle baktım. "Birde soruyor musun?" elleri yüzüme dolanırken "Bu kadar erken beklemiyordun biliyorum ama biz-" ellerini yüzümden iterek, sözünü kestim. "Yeter artık. Yeter! konu siz değilsiniz anlıyor musun? o ve sen. Başımı iki yana sallarken sözlerime devam ettim Sizin evliliğiniz değil bizim konumuz! Neden anne? Neden onu hayatımızın tam ortasına, niye bizim aramıza koydun? Onu bu kadar çok mu seviyorsun beni unutacak kadar?" sesim o kadar acınası çıkıyordu ki ben bile kendime acıdım. "Miray çocukluk ediyorsun. Şimdi de onu mu kıskanmaya başladın?" bunu söylediğine inanamıyordum. Onun artık annem olduğuna bile inanmak istemiyordum. Bu benim annem olamazdı. Daha bir sene önce elime iğne batsa ağlayan kadın bu olamazdı. "Sana inanamıyorum. Bu söylediklerine, davranışlarına, tavırlarına inanamıyorum. Ne oldu anne sana ? Seni Bu kadar değiştiren şey ne?" sesim sakindi ama içimde yer yerinden oynuyor, kıyamet kopuyordu.

Ben bu günü bu şekilde hayal etmemiş, böyle olacağını aklımın ucundan bile gecirmemiştim. Ellerini saçlarına geçirerek "küçük hanım sınırınızı aşıyorsunuz. Eliyle merdiveni işaret ederek Şimdi odana çık ve sakinleşmeden sakın geri gelme." daha fazla onu görmek, söylediklerini duymak istemiyordum. "Sen benim annem değilsin" ayaklarım geri geri giderken gözlerim hala onu tarıyordu. "Sen artık benim için bir yabancısın!" kapıya vardığımda, tam karşımda durmuş bana bakıyordu. Bana doğru bir adım daha attıktan sonra "o kapıdan çıkarsan seni bir daha bu eve almam!"  duyduklarım karşısında başımdan dökülen kaynar suların vücudumu yakışını hissettim. Daha önce hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Ama bu sefer onun istediği gibi olmayacaktı hiç bir şey.

Kapıyı açarak son kez ona baktım "Senden nefret ediyorum!" öyle yüksek bağırmıştım ki sesim evin içinde yankılanmıştı. Dışarı çıkarak hızla kapıyı ardımdan çarptım. Son kez eski evime baktım. Görüş alanımı kısıtlayan gözyaşlarımı silerek, tüm gücümle koşmaya başladım.

Nereye gidecegimi bilmeden öylece koşuyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Nereye gidecegimi bilmeden öylece koşuyordum. Tam sokaktan döneceğim sırada önümü kesen arabaya çarpmadan kendimi durdurabildiğim için, kendime tebrikler yağdırıyordum.

Arabayı tanımıştım. Baran'ın arabasıydı. Baran arabadan inerek bana doğru gelirken, kızarmış gözlerimi saklamanın yolunu arıyordum. "Miray ne oldu ? Sen iyi misin?" sesindeki endişeyi sezmistim. "Iyiyim. Ben şey. Sadece. koşuyordum. Kilo filan bilirsin ışte."  yalan konusunda bu kadar kötü olduğum için kendime küfür etmeden duramadım. "O kadar kötü bir yalancısın ki pinokyo seni görse yalan söylemeyi bırakır, tövbe ederdi." bu dediğine gülmeden edemedim. Beni güldürmeyi nasıl bu kadar kolay başarıyordu. "İste böyle. Gülmek senden başka hiç kimsede bu kadar güzel durmuyor." gözlerimiz birbirine kenetlenirken, ortamı sessizlik ele geçirmişti.

Gözlerimi ondan çekerek "Şu an konuşmak istemiyorum Baran. Lütfen kızma bana." ellerini bana dolayarak kendine çekti. Çenesini kafamın üstüne koyarken , konuşmak üzere olduğunu anlamıştım. "Asla. Sana asla kızmayacağımı söyledim. Ne zaman istersen anlatabilirsin ben hep yanındayım." deyip bana daha sıkı sarıldı. Kendimi güvende hissediyordum. Çünkü biliyordum Baran beni asla bırakmazdı.

Yavaşça benden ayrılarak "Gidecek bir yerin var mı?" sorduğu soru beni saşırtmıştı. Nasıl anlayabildi bilmiyorum ama bunu sorgulayacak halim yoktu. "Yok" diyebildim sadece. Arabasının kapısını açarken "hadi bin bize gidiyoruz" gözlerim sevinçle parlarken arabasına bindim. O da bindiğinde bana bakıp gülümsedi. Arabayı çalıştırarak, evinin yolunu tuttuk.

YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin