14. Bölüm

3.7K 63 2
                                    

Bazı şeyler ne kadar güçsüz hissettirse hissettirsin asla karşı koyamıyoruz. Duvarlarımız ne kadar kalın olursa olsun, aşacak biri daima oluyor. Ve bu sizin elinizde olmadan gerçekleşiyor tıpkı şu an benim yaşadığım gibi.
Düşüncelerimi aklımdan silerek kapıyı çaldım. Kapı şaşırtıcı bir şekilde hemen açılmıştı. "Miray sonunda geldin. diyerek beni kendine çekerek sarıldı baran başımın etini yedi. Her beş dadika da bir senin gelip gelmediğini sorup duruyor." tahmin etmemiş değildim. Tuna'yı pek sevmiyor dolaysıyla ona güvenmiyordu. Birbirimizden ayrılırken "Her zaman ki baran ışte" diye mırıldandım. Kenara kayarak geçmem için yer açtı. Ona uyarak içeriye girdim. Barana kıyasla aylanın evi daha küçük ve şirindi. Hemen girişte salon bulunuyordu. Krem rengi koltuk takımı, ortasında cam küçük kare masa ve üzerinde orkide benzeri bir  çiçek salonu tamamıyla sade kılıyordu.

Yorgun bedenimi koltuğa bırakırken, derin bir nefes aldım. Son zamanlar da yaşadığım şeyler benim için kolay sayılmazdı. "Annenler nerede?" diye rek bakışlarımı aylaya çevirdim "Teyzemlere gittiler. Boşver onları ben bize birer kahve yapayım oturup konuşalım. Sende biraz dinlen hemen geleceğim." başımla onaylayarak, onun gözden kayboluşunu izledim. Ayla'ya Tunayla olanları anlatmam lazımdı. Artık zamanı gelmisti. Aramızda neler olduğunu ben bile tam anlayamamışken, ona nasıl izah edeceğimi bilmiyordum. Üzerimde yine Tuna'nın düz siyah bir tişörtü vardı. Baranın bir şeyini giymeyeyim diye oracıkta çıkarıp vermişti. Arabasının bagajinda duran valizinden çıkardığı başka bir tişörtü giyse de hala hesabı sorulacak şeyler vardı. O valiz niye oradaydı mesela?

On dakika sonra Ayla elindeki bardaklarla gelip yanıma oturdu. Bardağı bana uzatarak " Al bakalım. İç ve kendine gel." gülümsemesi içimi ısıtmaya yetmişti bile.  "Teşekkür ederim."  diyerek elinden aldığım bardağı direk dudaklarmın arasına götürdüm. "Sorun ne?" yönelttiği soru karşısında biraz afallayarak ona baktım. Ben sessizliğimi korurken o tekrar konuşmaya başladı. "Hadi ama Miray seni tanıyorum tamam mı?" dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra yüzünde yumuşak bir ifade belirdi. "Sende bir şeyler var. Bunu görebiliyorum anlat bana. Sorun Annen mi? " beni tanıdığını biliyordum ama bu kadar iyi olabileceğini hiç sanmıyordum. Dudaklarından dökülen sözcüklerle gözlerimde bulutlu hava yine yer edinmeye başlamıştı. "Evet" gözyaşlarımın düşmesine engel olmak için dişlerimi birbirine bastırdım. Ardından yutkunarak icimde ki havayı bir anda dışarı bıraktım.

Elimdeki bardağı masaya bırakırken, gözlerim ellerimi takip etti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Elimdeki bardağı masaya bırakırken, gözlerim ellerimi takip etti. Aslında sadece kaçmak istediklerini biliyordum. Gerçeklerden. "O... O çok değişti Ayla. Tanıyamıyorum artık. Biliyorum onun da mutlu olmaya hakkı var ama bu şekilde değil. Değişerek değil. Eski annemi geri istiyorum ben. Saçlarımı okşayan, her okuldan geldiğimde bana sarılan,öpen, birlikte film izlediğim, güldüğüm, ağladığım, dertlestiğim. Yutkunarak devam ettim. Artık o yok... Aynı evdeyiz ama iki yabancı gibi, ben onun kızı değilmişim gibi. Beni artık öpmüyor biliyor muydun ? En son bana ne zaman sarıldı biliyor musun ? Gözyaşlarımın arasından gülerek devam ettim o adamla evleneceğini söylediği gün yani bugün. Bana 1 sene sonra tam bugün.... Bugün sırf o haber için." duraksadım vucudumu kasarak, durdurmaya çalıştığım gözyaşlarımı ellerimin tersiyle sildim. Sonunda gözlerim Ayla'yı bulduğunda sence beni bir hata olarak mı görüyor? Geçmişte yaptığı büyük bir hata. Bu yüzden mi artık beni sevmiyor. Babamla yaşadığı şeylerden pişmanlık duymaya mı başladı" cümlemi tamamlar tamamlamaz ayla bana sımsıkı sarılarak ağlamaya başladı. "Beni tekrar sevmesi için ne yapmam gerekiyor bilmiyorum, çok canımı yakıyor bu durum. Onu kaybetmek istemiyorum ama artık  ona eskisi gibi içtenlikle "anne" diyebileceğimi de hiç sanmıyorum" Ikimiz birlikte ağlıyorduk şu an. Acımızı paylaşıyorduk. Tıpkı diğer her şeylerimizi paylaştığımız gibi. Sadece biraz izin verin birbirinize. Emin ol anlayacak hatasını çünkü seni seviyor. Sadece biraz zaman" diye mırıldandı omzumun üstünden.

Beni kendinden ayırarak alnını alnıma değdirdi "Sen benim sahip en güzel şeysin. Sen benim dostumsun. Hata değilsin. Sakın bana bir daha bu soruyu sorma!" gülümseyerek onayladım. "Bundan sonra üzülmek yok, seni bir daha ağlarken görmeyeceğim. Tamam mı?" tekrar başımı salladım. Içim de biriken yükün çoğunu artık hissetmiyordum. Hafifletmiştim. "Artık uyumalıyız. Yarın çok güzel bir gün olacak. Pazar günleri hep güzel olur. Bilirsin " dediğinde aklıma birden tuna gelmişti. Ona yarın okula eşyalarımı getirmesini söylemiştim ama yarın pazardı. Okul yoktu. Ah aptal kafam! Neyse Tuna yanlış söylediğimi fark etmistir çoktan pazartesi demek istediğimi anlamıştır eminim. Ayla'nın odasına çıkıp, yatağına uzandık. Beni göğsüne yatırmış, uzun zamandır özlemini çektiğim şeyi yapıyor yani saçlarımı okşuyordu. "Ben her zaman yanındayım. Yalnız  değilsin. Saçlarımı öperek devam etti. Yalnız kalmana asla izin vermem." duyduğum anda içime dolan huzur, ağırlaşmış göz kapaklarımın kapanmasına zemin hazırladı. "Seni çok seviyorum kardeşim." En son duyduğum cümlenin verdiği mutluluk sayesinde uykuya gülümseyerek teslim oldum.

YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin