12. Bölüm

5.2K 106 11
                                    

Vücuduma sardığım havluyu daha sıkı kavradım. Onu burada görmeyi hiç beklemiyordum. Bayılmamaya çalışarak, merdivenin kalan son iki basamağını da indim. Şu an vücuduma sarılı havlu, ıslak saçlar ve elimde tuttuğum Tuna'nın tisörtüyle ikisinin de tam karşısında duruyordum. Üzerimde ki şok etkisinden kurtularak "Tuna?"

zorla açılan ağzım tekrar kapandı. Gözleri ilk önce barana daha sonra da bana yöneldi. "Annen senin için endişelenmiş." derken sesinde hiç bir duygu ifadesi yok, gayet net ve ciddi bir şekilde konuşmuştu. "Buraya seni o mu gönderdi" kaşlarımı çatarak, ona bakmayı sürdürdüm. Ne yaparsa yapsın o eve bir daha dönmeyecek, onun istediği gibi biri olmayacaktım. "Hayır ben onlar konuşurken duydum. Annen bize geldi. O sıra bende evdeydim." hiçbir şey söylemeden ona bakarken, kafamdaki o sesler tekrar yükselmişti.

Baran bana doğru biraz yaklaşarak "Ben sana kendi kıyafetlerimden bir şey ayarlayayım" diyerek merdivene yönelecekken, Tuna onu kolundan tutarak durdurdu. Baran'ın bakışları Tuna'yı bulurken, aramızda olanları söylememesi için dua ediyordum. Tuna üzerinde ki tişörtü çıkatırken, karın kasları gözlerimin önüne serildi. Nefes kesiciydi. Bu kadar kusursuzluk bir insana fazlaydı. Tişörtü bana uzatırken "Git ve şunu giy. Seni burada bekliyorum." Tuna'nın bende olan gözleri, barana döndü. Birbirlerine öldürecek gibi bakarken, konuşarak dikkati kendime çekmeye çalıştım. Ve başarmıştım da "Tuna eve dönmeye hiç niyetim yok. O yüzden boşuna bekleme gelemeyeceğim." kesin konuşup, ona karalı olduğumu belli ettim. Yüzündeki kaslar gerilerek, çenesine baskı yapıyor, her bir çizgisi daha da belirginleşiyordu.

Biz Tunayla birbirimize odaklanmış haldeyken, baran öylece bize bakıyordu. Bakışları çok şey anlatsa da bazen anlamamak en iyisiydi. Tuna'nın gözleriyle yaptığı baskıya dayanamayıp barana döndüm. "Bugün Ayla da kalsam iyi olacak" Tuna'nın uzattığı tişörtü hızla alırken, baranın rahatsızlığını görmezden geldim. Ben merdivenden çıkarken, Tuna'nın, Baran'a zafer bakışı attığına emindim, ama bugün daha fazla gerilim kaldıracak durumda olmadığım için, zaferi Tuna'nın kollarına ben atmıştım. Hemen iç çamaşırlarımı giyerek, Tuna'nın üzerinden çıkarttığı tişörtü bedenime geçirdim. Eski tişörtünü de elime alarak aşağı, banyodan çıktım.

Tunayla beraber evden çıkarken Barana özür bakışları atıyor, kızmaması için dua ediyordum. Arabaya binip kapıyı kapattığımda Bakışlarım Tuna'ya yöneldi. Arabayı çalıştırıp, sanki ben orada yokuşum gibi sürmeye başladı. "Sen-" cümlemi bile bitiremeden, yaptığı ani hızla koltuğa yapıştım. Anlaşılan konuşmama müsade etmeyecekti. Ama ben birşeyi istersem kesinlikle yapardım. Gözlerimi tekrar ona çevirirken, bu sefer ani fren veya gaz olayına yakalanmamak için koltukla iç içeydim. "Tuna kenara çeker misin arabayı?" sesim istediğim tonu yakalayamamış, Tuna'nın dikkatini bile çekememişti. Sadece hızını daha da arttırmasına yol açmıştı. "Hadi kızım yaparsın sen güveniyorum ben sana al istediğini!" beni gaza getirmeye çalışan iç sesim başarmıştı. Derin bir nefes alarak "Şu lanet arabayı durdur!" bağırmamış, resmen kükremiştim, sanırım kendimi yine fazla gazlamıştım. Ama işe yaramıştı. Tuna ani bir fren manevrasıyla arabayı durdurmuş, hala yola bakıyordu. Tüm vücudu gerilmekten kaskatı kesilmişti. "Nereye gidiyoruz? " diye fısıldadım. Ama onun duyduğuna emindim yine de hala bana bakmıyordu. "Neden bana bakmıyorsun?" cevap vermesini umarak ona biraz daha yaklaştım. İstifini hiç bozmamış bir halde beni yok saymaya devam ediyordu. Yüzüne çarpan ay ışığı onu daha da kusursuzlaştırırken, ben sadece yok olup gidiyor, fazlalık olmamaya çalışıyordum. Ama bunlar zihnimde oluşan görüntülerden ibaretti.

Elimi kaldırıp, ona doğru hareket ettirirken daha da kasıldığını fark ettim. Durmayıp elimi yüzüne değdirdiğimde irkilerek, eliyle elimi tuttu. Elim onun elinin arasında kaybolurken yavaş yavaş elimi yüzünden uzaklaştırıyordu. Gözlerime bir türlü sığınmayan gözleri, hala başka tarafa saklanıyordu. Onun bu anlamsız hareketlerine daha fazla dayanamayarak elimi elinin arasından bir anda çekerek onu sendelettim. Son kez ona baktığımda hala bana bakmaması bardağı taşıran son damla olmuştu. Kapıyı açarak arabadan inip, Kapıyı çarptım sinirimi alamayıp, tekerleğine tekme atarak yürümeye başladım. Ellerimi saçlarım arasına geçirip, etrafıma bakınırken, karanlıktan hiç birşeyi seçemiyordum üstelik hiç tanıdıkta gelmemişti.

Merakıma yenilip arkamı döndüğümde Tuna'nın arabası artık görünmüyordu. Dik başlılığımın başıma dert açacağını biliyordum ama bu kadar erken beklemiyordum. Adımlarımı daha da hızlandırırken karşıda gördüğüm ışık, umudumu geri kazandırmıştı. Giderek yaklaşan ışığı olduğum yerde beklerken aniden önümü kesen arabayla bir adım geriledim. Tuna'nın arabası olduğunu anlar anlamaz hemen diğer arabaya baktım. Öylece yanımızdan geçip giden arabaya. Arabanın kapısı şiddetle kapanınca, Tuna'nın bana doğru öfkeyle geldiğini gördüm. Ne geri gidebiliyor ne de bakışlarımı ondan cekebiliyordum. Kolumu tutarak beni kendine çektiğinde alnını alnıma yavaşça koydu. Bir eli hala kolumu tutarken diğeri belimi sıkıca kavrıyordu. Gözleri gözlerimi delip geçerken, nefes verişleri ok gibi yüzüme çarpıyordu. "Sakın bir daha ne olursa olsun, ne yaparsam yapayım, o lanet arabada beni tek başıma bırakıp gitme yada her nerede ise ışte gitme sadece!" derken sesi yalvarıyordu sanki. O koskoca adam gelip bana sığınıyordu. Inanılmazdı. Yaptığı diğer herşey gibi.

"Ama hakettin." diye fısıldadım yaptığı şeyin farkına varmasını umarak. Alnı hala anlımdayken başını yavaşça sallayıp, dudaklarını saran o mükemmel gülümsemesiyle "Hakettim." dedi yumuşak ses tonuyla. Alnını alnımdan çekip, ensemi tutarak beni hızla kendine çekti. Sımsıkı birbirimize sarılırken, ikimizin de öfkesi ayaklarımızın altında ezilip yok olmuştu.

Bunu neden yaptığını, bana neden o şekilde davrandığını elbette soracaktım ama şu an bunun sırası değildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bunu neden yaptığını, bana neden o şekilde davrandığını elbette soracaktım ama şu an bunun sırası değildi. Şu an sadece gözlerimiz konuşmalıydı. Çünkü onlar bizden daha iyi anlaşıyorlardı. Belki bu yüzden herşeyden önce onlar buluyordu birbirini, belki de o yüzden insanların gözleri çok şey anlatıyordu. Tabi onunla aynı dili konuşabilen göze ya da gözlere.

YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin