Birinci Bölüm

20.8K 245 38
                                    

Üç Ay Sonra;

İstanbul;

Eylem;

Kapımın hafifçe çalınmasıyla ağır bir şekilde gözlerimi açtım. Yerimde doğrulmaya çalışırken kapı çoktan açılıp içeri Sema girmişti. "Günaydın Eylem hanım. Biliyorum saat daha çok erken ama Rüstem Bey sizi kahvaltı masasında bekliyor" deyince şaşkınlıkla saçlarımı karıştırdım. "Dedem çıktı mı yataktan?" deyip telaşlı bir şekilde yatağımın yanındaki tekli koltuğun üzerinde ince sabahlığımı alıp üzerime geçirdim. "Bugün kendini iyi hissediyormuş." Sema'nın mırıltısıyla başımı salladım. "Tamam beş dakikaya geliyorum ben" deyip hızlı adımlarla banyoya girdim.

Kısa sürede hazırlandıktan sonra merdivenlerden inip salona girdim. Sema gülümseyerek beni karşılayıp başıyla terası işaret edince kıkırdayıp ilerledim. Dedemin keyifle kahvesini içtiğini görünce gülerek yanına yaklaşıp yanağından öptüm. "Günaydın dedecim. Şaşırttın beni haberin olsun. Tee Fransa'dan geleyim diye numara yaptığını düşünebilirim." Deyince dedem yalancı bir kızgınlıkla yüzüme bakarken bende karşısındaki sandalyeye geçip oturdum. Sema çayımı koyarken dedem de bakışlarını benim üzerimde gezdiriyordu. "Aman.. Senin gibi hayırsız için numara mı yapacağım bir de. Kaç ay gittin kaldın o Allah'ın unuttuğu Karabayır denen yerde haberim bile olmadı." İstemsizce yüzüm asılsa da gülümsemeye çalıştım. "Aşk olsun dedecim ama iş içindi dedim sana. Ama çok korkuttun beni bak haberin olsun. Kalp krizi geçirdiğini haber alınca buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum bile. Sana da bir şey olacak diye aklım gitti." Deyip önümdeki peçeteyle oynamaya başladım. "Anneciğin erken gitti Eylem. Bizi erken bırakıp gitti maalesef. Senelerce kalbim kırık kaldı annene. Tek evladım bir Fransızın peşine takılıp gidince gerçekten çok üzülmüştüm. Burada yapayalnız kaldığımı hissetim. Taa ki seni kucağıma verene kadar." Deyince bakışlarımı dedeme çevirip gülümsedim. "Sen benim hayatıma çoğu zaman uzakta da olsa güneş gibi doğdun güzel kızım benim. Ama deden de artık yaşlandı Eylem. Eski gücüm kuvvetim kalmadı. İşleri tek başıma ilerletemiyorum görüyorsun. İlerletmeye çalıştım kalbim tekledi." Deyince kaşlarımı çatıp dedemin eline uzandım. "Demesene öyle dede. İyisin sen üzme beni böyle konuşup." Dedem ciddiyetini bozmadan yüzüme bakmaya devam ediyordu. "Eylem sen benim tek varisimsin farkındasın değil mi? Benden sonra malım mülküm işim gücüm her şeyim senin olacak. Bence artık bunlara alışmanın işlerimi öğrenmenin vakti geldi." Yerimde huzursuzca kıpırdanarak çayımdan bir yudum aldım. "Biliyorum istemiyorsun ama işlerinin de ne kadar tehlikeli olduğunun farkındayım Eylem. Ailemden bana kalan en değerli yadigar sensin. Gözümün önünde kendini yok etmene daha fazla izin veremem. Yapmak istediğin her şeyi bu zamana kadar yaptın değil mi? Bence artık dur demenin vakti geldi." Hafifçe kaşlarımı çatıp dedeme baktım. Dedem de alayla gülüp başını iki yana salladı. "Fransa da sadece basit bir gazetecilik yaptığına inandığımı sanmıyorsun her halde değil mi istihbaratçı hanım? Karabayır'a geliş amacının ne olduğunu da bilmeyecek kadar aptal bir adam değilim." Ellerimin buz gibi olduğunu hissederken bir yandan da kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Kaç yaşımda olursa olayım ne kadar eğitimim olursa olsun şu dünya üzerinde gizli bir iş yaptığımda beni bir an da beş yaşında bir kız çocuğuna döndürüp utanarak karşısında kıvranmama neden olan tek adam dedemdi. "Dede..." diye mırıldanınca elini kaldırıp beni susturdu. "Eylem tamam artık. O adamı ülkene teslim ettin. Yapabileceğin en büyük başarıyı gösterdin ama artık yeter kızım. Ayrıca bilmiyorum hatırlatmama gerek var mı ama sen bir Fransız olduğun kadar aynı zamanda da Türksün. Nasıl ülkene ajan sıfatıyla gelebilirsin söyler misin bana?"

"Ben ülkeme ihanet etmedim dede. Evet benden istenen adamı bulmak için buraya gazeteci kimliğimle geldim kabul ama Türkiye'nin kötülüğüne neden olacak hiçbir işin içerisinde bulunmadım asla da bulunmam. Ben sadece teslim etmem gereken adamı bulmak için geldim başka da bir şey yapmadım zaten. Kimseye zarar vermedim yemin ederim." Dedem hafif bir gülümsemeyle başını salladı. "Neyi ne kadar yaptığının farkındayım Eylem. Sen bilmesen de ben elbette her şeyin farkındaydım. Sağlam bağlantıları olan bir adam olarak iş dünyası içerisinde bu kadar büyüğüm. Senin Karabayır da neler yaptığını kimlerle görüştüğünü kimlerle hangi kitabı okuduğunu bile biliyorum." Sol göğsümün hemen üzerinden yükselen ağrıyla birlikte gözlerimin de dolduğunu hissettim. Fethi ne zaman aklıma düşse ömrümün sonuna kadar taşımak zorunda olduğum yara izi aniden sızlamaya başlıyordu ardından da gözlerimin dolmasına engel olamıyordum.

KELEBEĞİN DANSI-EYFETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin