Onuncu Bölüm

5K 161 27
                                    

Fethi;

Hafif bir ıslıkla elimdeki bıçakla salataları doğruyordum. Eylem akşam ki ağlamalarından sonra yorgun düşmüş misafirlerimiz gittikten hemen sonra kendini uykuya bırakmıştı. Saat neredeyse öğlene de yaklaşsa henüz uyanmamıştı. Bende ona güzel bir kahvaltı hazırlayıp güne iyi başlamasını istiyordum. Dün Orkun'un Eylem'e itirafını başından sonuna kadar duysam da en ufak bir şaşırma göstermemiştim. O'nu Eylem'in yanında ilk gördüğüm andan itibaren Orkun'un duygularının farkındaydım. Eylem'e bu konudaki huysuzlanmalarımın sebebi hep bu yüzdendi ama Eylem'in kendisinin görmesini istediğim için açık açık bir şey söylememiştim.

"Günaydın" arkamda duyduğum sesle omzumun üzerinden geriye bakıp Eylem'i gördüm. Hafif bir gülümsemeyle kapının pervazına yaslanmış beni izliyordu. "Günaydın sevgilim." Deyince yanıma yaklaşıp omzumdan öpünce bende saçlarından öptüm. "Doktorlar ne dedi sana Fethi? Ellerini kullanmayacaksın bir süre niye uyandırmadın beni?" dayanamayarak burnundan öptüm. "Yavrum sadece bir parmağım kırık. Tırnaklarımın da acısı geçti zaten." Eylem yanaklarını şişirerek bana bakıp "Ne halin varsa gör sonra ağrım var filan dersen hayatta bakmam sana haberin olsun." Alt dudağımı dişleyerek Eylem'e bakarken o da kollarını göğsünde bağlamış bana meydan okuyordu. "Tamam ben bakarım kendime Eylem hanım. Hem madem iş yapmak istiyorsun peynirleri kes bakalım. Bende sana dillere destan otlu peynirli omletini yapayım." Eylem gözlerinden ışıklar saçarak yanağımdan öpüp tezgaha döndü. "Sen bir tanesin ya.. Tamam hemen kesiyorum peynirleri valla ağzım sulandı sende bir an önce yap omletimi." Eylem'in hevesli sesine gülerek yumurtaları çırpmaya başladım.

Omleti pişmesi için ocağa koyup altını kıstıktan sonra tüm dikkatini peynir kesmeye vermiş güzel kadının yanına gittim. Yavaş bir şekilde beline sarılıp burnumu da kokusuna doyamadığım boynuna yönelttim. "Fethi ne yapıyorsun?" derken hafifçe sesi titreyince boynuna yumuşak bir öpücük bıraktım. "Öpüyorum." Boğuk sesimle birlikte Eylem'in de derin bir nefes aldığını duydum. "Onu görüyorum. Yahu çekilsene boynumdan parmaklarımı kesicem şimdi." Deyince şaşkınlıkla Eylem'in boynundan çekilip ellerine baktığımda titrediğini gördüm. Bu sefer büyük bir kahkaha atıp geri çekildim. "Bu kadar heyecanlandırdığımı belli etme be yavrum." Eylem dudaklarını büzerek peynirleri kesmeye devam edince yavaşça kulağına yaklaştım. "Daha şimdiden böyleysen seninle işimiz var haberin olsun." Diye fısıldayıp geri çekildim. "Arsızsın ne diyim sana ben" diye homurdanırken bende pişmiş olan omlete yöneldim.

Eylem iştahla kahvaltısını yaparken bende bir yandan çay içip bir yandan da onun tatlı hallerini izliyordum. Bir an da yemesine ara verip yüzüme baktı. "Benim birkaç güne İstanbul'a gitmem lazım. Sende hazır izinliyken gelsen iyi olur sevgilim." Deyince kaşlarımı çattım. "Ne işimiz var İstanbul da durduk yere Eylem?" elindeki çatalı tabağına koyup inanamıyormuş gibi yüzüme baktı. "İki hafta sonra düğünümüz var hayatım unuttun mu? İstanbul'daki modacımdan randevu aldım sabah uyanır uyanmaz. Birkaç günde yetiştirecek gelinliğimi. Tüm atölyesi üç gün, gece gündüz demeden benim için çalışacak. Tabii bende provalara katılacağım. Eee senin de damatlığın var senin için de birkaç yerden randevu alalım." Elimde olmadan gülerek başımı iki yana salladım. "Tamam güzelim sen gidersin işlerini halledersin. Bende seni almaya gelirim birkaç gün sonra. o zaman geldiğimde de alırız benim damatlığımı." Eylem sıkıntıyla yanaklarını şişirdi. "Ya prova gerektirirse damatlığın? O zaman ne yapacağız bak sen çok erkene aldın bu nikah tarihini her şey güzel olsun istiyorum ben düğünümde." Eylem'in telaşlı haline gülümseyip yanağını okşadım. "Sen merak etme. Benim takım elbiselerimi diktirdiğim bir yer var İstanbul da. Bugün ararım orayı halledeler. Ölçülerim filan var zaten ellerinde." Eylem içi rahatlayarak başını salladıktan sonra bir an da gözlerini kısarak bakmaya başladı. "Ben gideceğim sen ne yapacaksın peki burada? Hem izinlisin de zaten." Deyince çayımdan bir yudum alıp hafifçe içimi çektim. "sonuçta ayaktayım bir şeyim yok. askerliğimi engelleyecek bir durumum da yok. operasyon filan olursa arkadaşlarımı yalnız bırakmak istemiyorum. Ben onların yanında dururum. Gerekirse de alay da dinlenirim güzelim." Eylem ciddiyetle baksa da sonradan masum bir şekilde gülümseyip başını salladı. "Sanırım asker karısı olmaya alışmam lazım." Deyip kıkırdayınca bende gülmeye başladım. "Merak etme hayatım bebeğimizin doğumunda ne olursa olsun yanında olurum. Onun dışındaki durumlarda geç de olsa yanında olurum." Deyince ikimizde aynı anda kahkaha attık. "Sen önce düğünümüzde ol da bebeğimizin doğumuna zamanı gelince bakarız."tek kaşımı kaldırıp Eylem'e baktım. "Hemen yaparız ama değil mi?" Eylem gözleri kocaman açılarak yüzüme baktı. "Yahu daha evlenmedik bile sen bebek düşünüyorsun. Hem evliliğimizin tadını çıkartmayalım mı hemen bebek mi yapacağız?" deyince eline uzanıp sıcak bir öpücük bıraktım. "Ben evliliğimizin de minik kızımızın da tadını aynı anda çıkarmak istiyorum valla." Eylem gülerek elini çekip başını iki yana salladı. "Bir de kızımız olsun diyorsun. Sen benim pabucumu dama atmaya pek meraklısın anladım ben." Çapkın bakışlarla Eylem'i baştan ayağa süzdüm. "Benim sana olan hevesim asla geçmez sen merak etme yavrum." Eylem'in yanakları kızarmaya başlarken kapı zilinin çalmasıyla hemen ayağa kalktı. "Her iddiaya varım Keşanlı omletin kokusunu aldı ve geldi. Bir baş başa bırakalım demek yok be." Eylem söylenmelerime kıkırdayıp mutfak kapısından çıktı.

KELEBEĞİN DANSI-EYFETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin