Altmış Yedinci Bölüm

3.9K 160 25
                                    


Eylem;

İstihbarat elemanlarıyla birlikte hapishanenin ağır kapısından içeri girdiğimiz de nefesimin daraldığını hissettim. Mehmet arabayı bahçenin içerisindeki otoparka çekip durdurunca hemen kapıyı açıp temiz havayı içime çektim. "İyi misin?" Mehmet'in endişeli sesiyle belli belirsiz başımı sallarken Ateş de oturduğu ön koltuktan inip yanıma geldi. Elindeki su şişesinin kapağını açıp bana uzatınca beklemeden alıp bir iki yudum içtim. "Yüzün bembeyaz oldu Eylem... Endişelendiriyorsun beni..." deyip önümde diz çökerek elimi tutunca bende gülümsemeye çalıştım. "İyiyim... Ateş... Fethi'yi yalnız bırakma olur mu? Bana çok kızdı..." sesim hafifçe titreyince yutkunup elimdeki su şişesinden bir yudum daha su aldım. "Ehhh haksız da sayılmaz... Aynı şeyi Nazlı yapmış olsa... Ben nasıl delirirdim düşünmek bile istemiyorum... Seninki yine sakin davrandı." zoraki gülümsemeye çalışıp Ateş'e baktığımda onun da gözlerinde kızgınlık olduğunun farkındaydım.

"Bu görevi yapacak onlarca kadın istihbaratçı vardı Eylem... Bizim sana saha da ihtiyacımız varken bu gizli görevi yapmak zorunda değildin. Olayı kişiselleştirdin." Ateş'in tepkisiyle kaşlarımı çatsam da aksini inkar edecek durumda da değildim. "Evimi taradılar... Kızıma bakan iki çocuk annesi masum bir kadın öldü. Hem de sırf kızıma baktığı için onu korumaya çalıştığı için öldü. Bebeğimden önce evime gelen köpeğimi öldürdü pislik adam... Bu benim meselem evet kişiselleştirdim meseleyi... Ama benim yüzümden o adammın başka masumlara zarar vermesini istemiyorum." Ateş hak verircesine başını sallarken ayağa kalkınca bende arabadan tamamen indim. Mehmet küçük bavulumu önden taşırken bizde Ateş'le ağır adımlarla ilerliyorduk. "Biliyorum... Ama hadi Fethi'yi geçelim... Kızının sana ihtiyacı var Eylem... O'nun en fazla sana ihtiyacı var" Zeynep'in kapının önünde anne deyişi halen kulaklarımda yankılanırken Ateş'in sözleriyle de gözlerim dolmuştu. Cevap vermeden hapishanenin merkez binasından içeri girip müdürün odasına yöneldik. Kapıyı çalıp içeri girdiğimiz de kırklı yaşlarındaki adam bizi saygıyla karşılayıp oturmamızı söyledi. Her ne kadar gizli bir operasyon olsa da durumdan cezaevi müdürünün de haberi vardı.

"Bir şey içer misiniz?" deyince olumsuz anlamda başımı iki yana salladım. Ateş de bir şey istemeyince adam hafifçe arkasına yaslandı. "Siz gelmeden hemen önce Suat bey aradı..." adamın sözleriyle dikkatle bakarak yerimde kıpırdandım. Suat dediği adam istihbaratın en önemli şeflerinden biriydi. Bu operasyonu da o koordine ediyordu. "Sizin yerinize başka bir elemanın yola çıktığını söyledi. Benim de sizi bilgilendirmemi." Ateş'le aynı anda birbirimize şaşkınlıkla baktık. "Bu nasıl olur? Neden?" cezaevi müdürü bilmiyorum manasında dudaklarını bükerken Ateş de düşünceli bir şekilde sakallarını çekiştiriyordu. "Sizi buraya kadar yorduk ama dediğim gibi bilgi de daha yeni geldi." adamı daha fazla dinlemek istemeyerek ayağa kalktım. "Tamam... Teşekkür ederiz.." dedikten sonra Ateş'in peşimden gelip gelmemesini umursamadan hızlı adımlarla odadan çıktım.

İstihbarat birimine geldiğimde koridoru rüzgar gibi bir hızla geçtim. Suat abinin kapısının önüne geline kadar Ateş de yanıma gelmişti. "Kızım hapishaneden beri koşturup duruyorsun peşinde biraz yavaşla.." deyince gözlerimi devirerek kapıyı açıp içeri girdim. Suat abi bizi hafif bir gülümsemeyle karşılarken eliyle oturmamızı işaret etti. "Neler oluyor Suat abi görevden niye alındım?" gergin sesimle birlikte masasının önündeki tekli koltuklardan birine oturdum. Ateş de karşıma geçip otururken Suat abi de elindeki kalemi hafif bir ritimle masaya vurmaya başladı. "Görevden alınmadın Eylem... Sadece senin yerine başka bir arkadaşımızı yönlendirdik hepsi bu kadar..." sinirli bir kahkaha atmaktan kendimi alamayıp arkama yaslandım. "Tam da göreve başlayacağım sırada ne gibi ekstrem bir olay olmuş olabilir çok merak ediyorum." deyip ağrımaya başlayan başımı ovuşturdum.

KELEBEĞİN DANSI-EYFETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin