Altmış Dokuzuncu Bölüm

4K 145 15
                                    

Eylem;

Ameliyathane kapısının önündeki sandalyelerde başım önümde sessizce oturuyordum. Herkes büyük bir sessizliğin içerisinde ameliyatın bitmesi için dualar mırıldanıyordu. "Yaa kaç saat oldu niye çıkmadı bu doktor?" Ateş sinirli homurtusuyla birlikte duvara hafif bir yumruk atınca bende başımı kaldırıp baktım. "Ateş! Sakin ol..." Yavuz da kaşlarını çatmış Ateş'e bakarken omzunun üzerinden baktı. "Sakin mi olayım? Komutanım ben nasıl sakin olayım ya? Kardeşim içeride... Vücuduna giren dört kurşun var ben nasıl sakin olayım?" Ateş'in titreyen sesiyle bende dolan gözlerimi kırpıştırdım. "İçerideki adam hepimizin kardeşi... Eylem'in kocası... Yeğenimizin babası... Sakin olmak zorundayız sağlıkla çıkacak bu kapıdan Avcı... O güçlü bir asker..." hafif bir nefesle yerimden kalktığımda hepsinin bakışları bana dönse de umursamadan Ateş'in yanına ilerledim. "Atlatacağız... Bunu da atlatacağız... Bu da geçecek..." sesim titreyerek konuşunca Ateş de gözünden süzülen bir damla yaşla beni kendine çekip sıkıca sarıldı. "Biliyorum... O'nun nasıl inatçı bir herif olduğunu biliyorum..." deyince bende buruk bir gülümsemeyle arkadaşımı sarmaladım.

İki saatlik daha bir bekleyişin ardından ameliyathane kapısının açılmasıyla yerimden fırladım. "Geçmiş olsun..." doktorun sözleriyle hafif bir nefesle başımı salladım. "Ameliyat oldukça başarılı geçti. Vücuda giren kurşunların hiç biri hayati  organlara zarar vermemiş. İki kurşunu sağ omuz bölgesinden sinirlere zarar vermeden çıkarttık. Bir kurşun boşluğuna denk gelmiş son kurşun ise bacağına... Hayati bir tehlike olmasa da bacağı için belli bir tedavi süreci gerekecek. Yarın sabaha kadar yoğun bakımda tutacağız sonrasında normal odaya alacağız. Burada beklemenizin bir anlamı yok... Tekrar geçmiş olsun." doktorun yanımızdan ayrılmasıyla içim rahatlayarak sandalyeye otururken ellerimle yüzümü sıvazladım. "Allahım şükürler olsun... Bize bağışladın şükürler olsun." diye fısıldar gibi bir sesle konuştum. "Bu da geçti sonunda... Hepimize geçmiş olsun..." Yavuz neşeli bir sesle konuşunca bende gülümseyerek başımı salladım. "Hadi siz gidin boşuna burada beklemenin bir anlamı yok duydunuz... Zaten göremeyeceğiz de yarına kadar... Ben beklerim..." diye mırıldanınca Yavuz başını iki yana salladı. "Senin de beklemenin bir anlamı yok Eylem... Hep birlikte gidelim sabah erkenden geliriz." deyince elimi olumsuz anlamda salladım. "Yok... Ben gitmem bir yere... Fethi'yi hayatta bırakmam kapısının önünde beklerim sorun yok." Yavuz beni ikna edemeyeceğini bildiği için derin bir nefesle Ateş'e baktı. "Sende kal o zaman... Bizde gidelim alaya operasyon çıkabilir." deyince bende ayaklanıp hepsiyle vedalaştım.

Herkes gittikten sonra Ateş'le birlikte yoğun bakım ünitesine inip bekleme bölümündeki rahat koltuklarda oturmaya başladık. Sessizce kahvelerimizi içerken Ateş'in telefonuna gelen bildirim sesiyle bakışlarımı ona çevirdiğim de yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle telefona baktığını gördüm. "Nazlı mı? Zeynep nasılmış?" meraklı sesimle birlikte Ateş de telefonunu kapatıp tekrar cebine koyduktan sonra kahvesinden büyük bir yudum aldı. "Hadi çabuk iç kahveni bir yere gideceğiz seninle..." deyince şaşkınlıkla arkadaşıma bakmaya başladım. "Saçmalama Ateş... Nereye gideceğiz ben Fethi'yi bırakmam..." deyince Ateş de bıkkınlıkla gözlerini devirdi. "Yahu geliriz hemen sen merak etme... Bir iki saatlik bir işimiz var. Bak gelmezsen üzülürsün..." Ateş'in muzip bakışlarıyla kıkırdayıp kahve bardağımdaki son yudumu da içip ayağa kalktım. "İyi hadi gidelim bakalım." deyince Ateş de gülerek ayaklanınca hızlı adımlarla hastaneden çıkıp arabaya bindik. Ateş arabayı istihbarat birimi binasının önünde durdurunca şaşkınlıkla bakmaya başladım. "Ateş... Yaaa çalışmaya mı getirdin beni..." deyip gözlerimi devirerek arabadan çıktığımda Ateş de arabadan çıkıp peşimden gelmeye başladı. "Emin ol bana teşekkür edeceksin..." deyip hızlı adımlarla merdivenlerden çıkmaya başlayınca bende onu takip ettim. Çalışma arkadaşlarımıza selam vererek içeri girdiğimiz de asansöre bindik. Ateş eksi üç yazan düğmeye basınca şaşkınlığıma engel olamasam da sessiz kalmayı tercih ettim. Asansörden indiğimiz de burnuma dolan rutubet kokusu yüzümü burşturmama neden olurken uzun koridoru geçtik. Sol taraftaki demir kapıyı açıp içeri girdiğimiz de Ateş camlı bölmeden sorgu odasındaki adamı işaret etti.

KELEBEĞİN DANSI-EYFETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin