2 Mayıs 1998
Yasak ormanın derinliklerinde Harry ve Voldemort'un buluşacağı yeri ararken oldukça tereddütlü davranıyordum. Ron ile beraber herkesi arkamda bırakmış, Harry'ye zarar gelmemesi için gizlice peşinden Yasak Orman'a geldim ama o, ormana girer girmez izini kaybettirdi. Başıma gelebilecek her türlü tehlike karşısında asamı hazırda tutuyordum çünkü Yasak Orman'ın derinliklerinde; troller, at adamlar, tek boynuzlar, testraller, akramantulalar, kurt adamlar ve aklıma gelmeyen birden çok canlı barınıyordu. Bu yüzden öğrenciler olarak ormana girmemiz yasaktı fakat ben ormana girmenin yasak olduğunu iyi bilen bir öğrenci olsam da içinde bulunduğumuz durumdan dolayı kuralı çiğnemek zorunda kaldım.
Hogwarts savaşıyordu.
Hiçbir şey eskisi gibi değildi.
Her şey değişmişti, düşmanlıklar artmıştı. Savaş iyice körüklenmiş durumdayken sonunu bilmediğimiz bu çarpışmada geçmişin intikamını almak amacıyla da yenilgiye karşı koyuyorduk. Ölüm yiyenlerin geri çekilmesiyle birlikte ölen cadı ve büyücülerin bedenlerini topladık. Sağ kalanlar ise yaralılara yardım etti.
''Çıt.''
Ses ormanda yankılanırken nefes almayı bırakıp, düşüncelerime de ara verdim. Sesin kaynağını öğrenmek adına sırtımı ağacın gövdesine yasladım ve sesin geldiği yöne doğru başımı uzattım. Hiçbir şey göremiyordum, ''Kahretsin!'' diye mırıldandım yeniden harekete geçerken. Ses ile beraber bir anlığına içime umut fidanları serpilmişti lakin serpildiği gibi yok olmasını da bilmişti. Yeniden yürümeye başladım. Attığım her adıma dikkat ederek Yasak Orman'ın en derinliklerine ilerliyordum.
''Çocuktan iz yok, Lordum.''
Ansızın gelen ses ile olduğum yerde kaldım. Ses, ormanın her bir köşesinde yankılanıyordu. Asamı kaldırdım, ikinci bir ses duymayı beklerken nefesimi tuttum, ''Gelir sanmıştım.''
Arkamı döndüm, sesleri net bir şekilde duyabiliyordum. Onlara yakın olduğumu hissediyordum fakat yankıdan dolayı sesler ormanın her bir noktasından geliyormuş hissini veriyordu.
Yeniden yürüdüm.
Düz yürümeye devam ettim.
''Harry, hayır!'' sesiyle irkildi vücudum. Sesin sahibini tanıdığım an dudaklarımdan 'Hagrid' ismi istemsizce döküldü. Etrafımda defalarca döndüm, gideceğim yönü seçmek için en ideal yolu aramaya başladığım an onun sesini duydum, ''Harry Potter!''
''Sağ kalan çocuk.'' diye ekledi ardından. ''Ölüme gel.''
Duyduğum her cümle kalbimde derin yaralar açılmasına sebep olurken yetişememe korkusu bedenimi bir lanet misali sarıyordu. Duyduğum halde görememek açılan yaraları daha da büyütüyordu.
Koştum, koştum ve koştum.
Nefesim kesilene kadar, bacaklarımı hissetmeyene kadar koştum. Ta ki o ses kalbimi delip geçene kadar, ''Avada Kedavra!''
Karanlık ormanı aydınlatan yeşilimsi ışık huzmesi içimden geçerken dizlerimin üzerine çöküverdim, ''Harry," diye fısıldadım. Dolan gözlerimden akamayan yaşlar ve aldığımı düşünmediğim nefesim birbirine karıştı. ''Hayır!"
Duyduğum sesin yanlış anlaşılmadan ibaret olmasını dilerken gözyaşlarım nihayet yanaklarımdan teker teker süzülmeye başladı. Sıktığım toprak avucumun şeklini alırken sessiz çığlıklarım içimde yükseliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zamanın ötesinde // tomione
Fanfiction2 Mayıs 1998 gecesi zamanın oyununa yenik düşmüştü Hermione ve ansızın gözlerini açtığında gece değildi, yanan bir Hogwarts yoktu. Yalnızca bir çift yeşil göz ve 1943 yılının karanlığı vardı. "The Wattys2018 Longlist" "The Wattys2018 ShortList" "Wa...