36; ''Kriz''

4.3K 331 112
                                    


 Birkaç Gün Sonra;

 Sessiz sedasız geçen birkaç gün kendimi toparlamam için yetmiş ve üstüne üstlük artmıştı. Ne Antonin ne Tom ne de Zaman ziyaretime gelmişti. Derslerime odaklanmıştım; derslerime ve geçide. Elimde hiçbir şey yoktu geçit hakkında çünkü daha öncede dediğim gibi Zaman beni ziyaret etmemişti, hiçbir şekilde iletişime geçmemişti. Bana bir görev vermişti ve bende o görevi son günlerde ikinci plana atarak yalnızda 1944 yılında hayatta kalmaya odaklanmıştım. Hayatta kaldığım sürece geldiğim zamana geri dönebilme ihtimalimi koruyabilirdim. 

 Umutlarımı diri tutabilirdim mesela.

Yenildiğim düşündüğüm an ayağa kalkabilir ve devam edebilirdim savaşmaya.

1943 - 1944 yıllarına, Tom'a, Antonin'e ve diğer problemlere kafa tutabilirdim.

Kazanabilirdim, yarı yolda bıraktığım dostlarıma kavuşabilirdim ve intikam...

İntikamımızı alabilirdim içimdeki ses inat. 

 Hogwarts'ın üzerine yeni bir gün doğarken söylenmeden uyanmayı başarmıştım fakat uyanır uyanmaz oturur pozisyona geçmek bir anlık gözlerimin kararmasına sebep olmuştu. Saniyeler sürmüş olsa yerinde olmayan dengemi iyice alt üst etmişti. Güne böyle başlamayı hayal etmemiştim, güne komodinin üzerinde bir parşömen parçası görerek devam edeceğimi de hayal etmemiştim. ''Hayır,'' diye mırıldandım. ''Bu günümü mahvetmek istemiyorum.'' Üzerinde yazılanları okumadan çekmeceyi açtım ve kitabın üzerine bırakarak geri kapattım. ''Günaydın!'' Diana'nın sesi kulaklarıma dolduğunda yüzümdeki anlamsız ifadeyi silerek yatağından kalkmaya çalışan Diana'ya döndüm. ''Günaydın, hadi kalk artık.'' İsyan edercesine çıkan sesime karşılık kıkırdadı. ''Eee,'' dedi bacaklarını sallandırırken. ''Hep siz mi tembellik yapacaksınız Bayan Granger?'' Kaşlarımı çattım ve hemen yanımda bulunan yastığımı kaptığım gibi ona attım lakin havada yakalamayı başarmıştı. Yastığımı yüzünden çektikten sonra dil çıkardığında gözlerimi devirdim ve yeni güne hazırlanmak üzere pijamalardan kurtulmaya başladım.  

  Gryffindor'un cadılar grubunu olarak ortak salona indiğimizde büyücüler baştan aşağı bizleri süzmüştü. ''Savaşa mı gidiyorsunuz?'' Diye atıldı Steve kollarına Diana'yı almadan önce. ''Hayır,'' Diana kıkırdadı. ''Kahvaltıya gidiyoruz.'' Yanağına sulu bir öpücük bıraktı. İkisinin arasındaki bu romantik anları izlemek aklıma onu getirmişti, Tom Riddle'ı.

 ''O zaman neden gitmiyoruz?'' Ellerini karnına koymuş uykulu uykulu bizleri süzen Jackson konuştuğunda bütün dikkatimi şömineden ayırdım. ''Hadi gidelim.'' Daniella onaylarcasına bir hızla Jackson'ın koluna girdi ve ortak salonun kapısına ilerlediler bizse onları takip ettik sessizce. Aslında sessiz olan bendim, diğerleri kendi aralarında ufak ufak sohbet ederken onları dinliyordum araya girmeden. Büyük Salon'a gelene kadar sessizliğimi koruyamadım çünkü arkadaşlarım suskunluğum farkına vardıkları an benimle ilgilenmeye koyulmuşlardı. ''Saat üç yönünde,'' Steve kulağıma eğildi. ''Saat üç yönüne dön!'' Aynı başladığı cümlenin sonunu farklı bitirdiğinde dönmemi isteği tarafa baktığımda Riddle gördüm. Siyah saçlı bir cadı ile konuşuyordu ama cadının yüzünü görmediğim için kim olduğunu kestiremiyordum. Tom ise ilgilenir gibi yapıyordu lakin aklında kuyrukları birbirine değmeyen binlerce tilki dönüyordu. ''Şunu yapmayı kes,'' gözlerimi devirdim Steve'i arkamda bırakırken ama arkamda kalmaya niyeti yokmuş gibi elini omzuma yerleştirmişti. ''Steve!'' Durdum ve ona döndüm. Kıs kıs gülüyordu, ''Peki," gülmeyi kesmemişti. "Peki.''

zamanın ötesinde // tomioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin