Sağ elimi alnıma yerleştirdikten sonra önümdeki kitabın sayfasında zamanla ilgili yazılanları okumaya devam ettim. Kendimi kurtarmak için bir kere daha kitap sayfalarına sığındığımı söyleyebilirdim.
Kendi dünyama çekilmiştim bir nevi.
İki sayfanın arasına kalem yerleştirdikten sonra isteksizce elimi komodine götürdüm ve çekmeceyi açtım. Zarfı hissettim ve çekmece içinde esaretine son verdim. Her gün olduğu gibi tekrar okudum. Yazdığım her satırı harfi harfine ezberledim. Buna rağmen okumaya bir türlü son veremedim. Kendi yaşadıklarımı taşıyan parşömeni kitabın üzerine bıraktım ve diğer notu elime aldım.
"Sevgili Hermione, yeni okulunda başarılar diliyorum."
Bu not, burada kurulu bir hayatımın olduğu göstergesiydi. Onu da az kitabın üzerine bıraktım ve parmaklarımı notun üzerinde dolaştırdım. Bir an sonra, "Zamanın Ötesi" yazısına baktım. "Zamanın Ötesi," diye mırıldandım kendi kendime. "Bu ne olabilir?"
Sorularıma bir yenisi daha eklenirken kalemimi kitabın arasından çıkardım. Parşömenin arkasını çevirdim ve üzerine "Zamanın Ötesi" yazdım. Mürekkebin kurumasını beklerken hayatımda ilk defa karşılaştığım bu isimi içten içe tekrarladım. Mürekkep kuruyunca önümdekileri zarfa yerleştirdim ve çekmeye yerleştirdim.
Yemek vaktinin gelmek üzere olduğunu yavaş yavaş dağların arkasına gizlenen güneşten anladım. Yatağımdan kalktığım zaman kırışmış kıyafetlerimi ufak bir büyü yardımıyla düzelttim ve Büyük Salon'a inmek için yatakhaneden ayrıldım. Herkes benim gibi salona gidiyordu, tüm günün açlığı ve yorgunluğu bütün öğrencilerin üzerindeydi. Masaların arasından geçerken Steve ve Elena'yı gördüm. Yanlarına oturmak için adımlarımı hızlandırırken onlarda beni görmüştü, "Hey," dedim Elena'nın yanına otururken. "Merhaba."
"Yaşıyorsunuz," diye konuşmaya başladı Elena. "Kitapların seni ele geçirdiğini düşünmüştüm." derken yüzünde gülümseme mevcuttu.
"Kitaplardan zarar gelmez," dedim gülmeye devam ederken. "Haklısın ama odaya girdiğimizde yüzümüze bile bakmadın," itirafında bulunduğunda yanaklarıma hücum eden kızarıklığa engel olamadım. "Bizi görmedin."
"Çok üzgünüm," ellerimle yüzümü kapattım.
Ellerimi yüzümden çekmem için bana yardımcı olan Elena, "Sorun değil," dedi. "Kitapları sevdiğini biliyorum."
Aramızda başka bir sohbet geçmedi. Bunu fırsata çevirerek salona göz attım. Görünürde bütün öğrenciler salondaydı. Gözlerim Slytherin masasına kaydı. Tom Riddle'ı aradığımı biliyordum.
Buna engel olamadığımı da biliyordum.
Katil olduğunu bile bile durduramıyordum kendimi.
Bakışlarımı profesörlerin oturduğu masaya çevirdiğimde Albus Dumbledore'un orada olmadığını gördüm ve adını bilmediğim o çocukla olan konuşmalarımız bir bir aklıma düşüverdi. Bu seferde gözlerim onu aradığında zaten bana bakıyor olduğunu fark ettim. Gülümsemesine karşılık gülümsediğim de elini kahverengi saçlarına götürdü ve düzeltti. Önüne dönmeden önce yüzünde yaramazlık yapmış çocuklar misali bir ifade vardı.
"Louis," dedi Steve yutkunduktan hemen sonra. "Ravenclaw binasının gözde öğrencisi." diye ekleyerek sözünü tamamladı. Gözde öğrenci olması üzerimde hiçbir etki yaratmadı. Aksine gereksiz bir bilgi olduğunu düşündürdü. Cevap vermedim, önüme döndüm ve masadaki yemeklere baktım. Her biri lezzetli gözüküyordu. Görsel şölene son vermeyi tercih ettim ve yemekleri bir bir mideme indirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zamanın ötesinde // tomione
Fanfic2 Mayıs 1998 gecesi zamanın oyununa yenik düşmüştü Hermione ve ansızın gözlerini açtığında gece değildi, yanan bir Hogwarts yoktu. Yalnızca bir çift yeşil göz ve 1943 yılının karanlığı vardı. "The Wattys2018 Longlist" "The Wattys2018 ShortList" "Wa...