Saçlarımda hissettiğim eller, endişeli bir ses tonu
Göz kapaklarımı yavaş yavaş açılmasına sebep olan bu iki eylem vücudumda hissettiğim bütün acıları çekip almıştı sanki. Halsizlikle sarılıydı bedenim, ufak ufak titremeler vuruyordu bir dalga misali. Gözlerimin önünde bulanıklık bir gidip bir gelirken yeniden titredim ve her kimin kollarında bulunuyorsam elimin altındaki omzunu sıktım. "Hermione." Diye fısıldadı aynı ses. Görüntüler netleşirken son olanları anımsamaya başladım; Tom, oda, kitap, Lord Voldemort, kitap, ses ve ışık.
Sonrası sonsuz bir acıydı.
"Uyan." Saçlarımdaki el yanağıma kayarken kurumuş ve birbirine yapışmış olan dudaklarımı bin bir güçlükle ayırdıktan sonra dilimle ıslatmaya çalıştım ama becerememiştim. ''İyi misin?'' Görüş alanımda yalnızca Tom'un çenesi ve öne doğru hafifçe uzanmış olan dudaklarından başka bir şey yoktu. Sesinin sakin çıkmasına anlam veremezken kucağında kımıldanmaya çalıştım onu tamamen görebilmek için. Yüzünü gördüğüm zaman herhangi bir öfke görememiştim çünkü yalnızca endişe ve korkuyla bütünleşmişti zümrüt yeşili gözleri. Alnına düşen bukleleri darmadağın olmuştu ve cübbesi tozluydu. "Ne oldu?" Diye sordum zorlukla. Yüzüme düşen saçlarımı geri ittirdi, "Sana bir soru sormuştum ve cevap verirken bayıldın." Kurduğu bu cümlenin ardından kaşlarım çatıldı. Sinirden değildi, anlam verememiştim kurduğu bu cümleye. "Ne sormuştun?" Bedenimi zemine bıraktığı zaman gözlerinin kitaplara kaydığını fark ettim. Vereceği cevabı beklerken yüzündeki her noktayı aklıma kazırcasına inceledim. "Kimden," bakışlarını yeniden bana çevirdiğinde endişesinin yerini merak almıştı. "Kimden intikam almak istiyorsun?"Ayağa kalktıktan sonra üzerindeki tozları temizledi ve elini bana uzattı. Bir eline bakıyordum birde yeşillerine. Sorduğu sorunun cevabını verdiğim halde tekrar sorması aklımda yeni bir karışıklığa sebep olmuştu. "Bunu sana söyledim." Uzattığı elinin üzerine elimi yerleştirirken konuşmaya başlamıştım. ''Söylemedin,'' kendinden emin bir şekilde cevap verdi. ''Sadece 'lord' dedin ve yere düştün.'' Anlayamaya başlamıştım, Zamanın Ötesi denilen şey unutturmuştu verdiğim cevabı.
Bu Tom Riddle'ın oyunu değildi.
Bu zamanın oyunuydu.
"Sahi," diye fısıldadı yürümeye başlarken. Etrafımda dönüyordu ve ben ellerimi yumruk yapmış bir şekilde gerginlikle cümlesini tamamlamasını bekliyordum. "Kim bu lord?" Bütün endişesi aniden yok olmuştu ve yeniden sorgulama anlarına geri dönmüştük. "Tom," dedim inlercesine. "Buna bir son ver."Hiçbir şey demesine izin vermeden kitaplara yöneldim ve ikisini de yerden aldım. Kitapları alır almaz ona döndüğümde bütün ciddiyetini bana vermiş bir halde bakışlarını sürdürüyordu. "Son veremem,"bana doğru yaklaşırken gözlerinden öfke püskürüyordu. ''Sandığımdan fazlasını biliyorsun,'' parmağını şakağıma bastırdığında kitaplara sıkı sıkı sarıldım. "Hepsi zihninde Hermione," yavaş yavaş yanağıma indirdi parmaklarını. "Ve ben zihnini ele geçirdikçe sakladığın bütün gerçekleri birer birer öğreneceğim." Yüzünde anlamsız bir gülümseme varken korkularım gün yüzüne çıkmıştı. Ondan uzaklaşmak istemiştim, bu yüzden gözlerim kapıyı aradı. Tam arkasındaydı ve beni çağırıyordu ya da ben öyle düşünüyordum."Eğer,"diye fısıldadığında kulağıma doğru hala omzunun üzerinden kapıya bakmaya devam ediyordum."Öğrenemezsem başka yollara başvuracağım." Geri çekildiğinde tuttuğum nefesimi yavaşça özgürlüğüne kavuşturdum ve sersemlemiş bir halde kapıya ilerledim. Hiç beklemeden çıktığım andan itibaren durmadım. Kuleme gitmek için o kadar aceleci davranıyordum ki gittiğim yere dikkat dahi etmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zamanın ötesinde // tomione
Fanfic2 Mayıs 1998 gecesi zamanın oyununa yenik düşmüştü Hermione ve ansızın gözlerini açtığında gece değildi, yanan bir Hogwarts yoktu. Yalnızca bir çift yeşil göz ve 1943 yılının karanlığı vardı. "The Wattys2018 Longlist" "The Wattys2018 ShortList" "Wa...