Altı Saat Önce;
Sabahın ilk ışıklarında araladım gözlerimi. Tüm gece, bütün gece dönüp durmuştum bir sağa bir sola. Bu gün büyük gündü, bu gün kitabı ele geçirecek ve Zamanın Ötesi'ne teslim edecektim. Bacaklarımı yataktan sallandırıp bir müddet zihnimin yerine gelmesini bekledim. Hata yapacağım bir gün değildi, bu yüzden ağırlıklardan kurtulmam ve tamamen kendim olmam gerekiyordu hazırladığım iksiri içine kadar.
Yatağımdan bedenimi ayırdıktan sonra okul kıyafetlerimi üzerime geçirdim ve uyuyanları uyandırmamak için bir hayalet misali odadan süzülerek sessizce yatakhaneden ayrıldım. Ortak salona indiğimde koltukta uyuklayan birkaç alt sınıf öğrenciden başka kimse yoktu. Onlarda uyuyup uyumamak arasındaki ince çizgide oldukları için varlığımı fark etmemişlerdi. Kuleden ayrıldığımda ise beni sessizlik karşıladı değişen merdivenlerde. Aşağı inerken olabildiğince dikkatli ve tablolardaki hayaletleri uyandırmamak için sessizce iniyordum. Merdivenlerin sonuna ulaştığımda bir sağıma baktım bir soluma. Adımlarımı sola doğru yönlendirdikten sonra duyduğum sesler sayesinde Hogwarts'ın yavaş yavaş uyanmaya başladığını anladım. Büyük Salon'a giden öğrencileri gördüğüm de ise onlara katılmak için hareketlendim. Hufflepuff öğrencileri salona girdikleri an gözlerim uzaktan uzağa bana gülümseyen birine çarptı: Andrew Stark.
Onu kapının girişinde beklerken kılığına bürüneceğim kurbanımı seçtiğimin farkındaydım. "Günaydın," dediğinde aynı neşe içinde cevapladım onu. "Günaydın," enerjim olabildiğince yerindeydi. "Seninle bir şeyler konuşmak istiyorum," salona girerken dudaklarım dökülüvermişti uzun gibi görünen ama hızla söylediğim için kısa gibi gelen bu cümle. "Kahvaltıdan sonra konuşabiliriz." Karşımda dikilirken gülümsemeye özen gösteriyordum ki hiç beklemediğim bir anda yanağıma dokundu parmakları. "Yanakların," yavaşça aşağı hareket ettirdi parmaklarını. "Kızardı." Onunda yüzünde bir gülümseme vardı fakat benim gülümsemem Andrew'in omuzu üzerinden karşılaştığım zehirli yeşillerle beraber son bulmuştu.
Öldürücü bakışlar.
Tom Marvolo Riddle yeşilleri.
"Neyse," dedikten sonra gözlerimi Tom'dan ayırmayı başarmıştım. "Kahvaltıdan sonra görüşürüz." Bir adım geriye gittikten sonra arkamı döndüm ve masaya doğru hızlı adımlarla ilerledim. Oturduğumda üzerimdeki gerginliği atmış değildim çünkü hala zehirlendiğimi hissediyordum içten içe. Bedenimi sonu gelmeyen bir sıcaklık basmıştı ve bu sıcaklıktan bir an önce kurtulmak isterken daha da içine çekiyordu beni.
Daha da yakıyordu.
Onun bakışlarını üzerimden uzaklaştırmaya çalıştım karşıma oturan öğrencilerin yardımıyla. "Günaydın," yanıma oturan Steve bütün neşesiyle dikkatimi dağıtmayı başarmıştı. "Günaydın," demeden önce ağzımdaki lokmayı yuttum. "Diana nerede?" Diye sordum yeni lokma arayışlarına girerken. "Hazırlanıyor, gelirler birazdan." Dedi ve önündeki tabağa gömüldü midesini tıka basa doyurmak için. Sessiz sedasız geçen kahvaltının ardından oturduğum yerden planımı devreye sokmak için kalktım ve Andrew ile göz göze geldik. Çağırdığımı anlamıştı ama sadece anlayan o değildi.
Tom Riddle'da anlamıştı.
Andrew ile beraber salondan çıktıktan sonra onu İhtiyaçlar Odası'na çıkan merdivenlere yönlendirdim. Bana kendinden söz ediyordu olacaklardan habersiz bir şekilde. Bense içimdeki cesareti ortaya çıkartmak için çabalıyordum çünkü her detayda yalnızdım: Yapayalnız.
Merdivenlerden çıktığımız sırada gizlice asamı hazırladım çünkü koridora girer girmez onu uyutmayı planlamıştım bir aksilik çıkmadığı takdirde. "Seni ilk gördüğümde," diye başladı sözlerine duraksarken. "Tom'un kucağında yarı uyanık, yarı baygın bir haldeydin." O güne geri dönmek isteyen zihnime 'dur' dediğim sırada devam etti konuşmasına. "Hermione Granger," İsmimi söylerken bir alay sezdim ses tonunda. ''Aniden ortaya çıkan, garip ve güzel cadı," O konuştukça nefes alışverişlerim dengesiz bir hale bürünüyorlardı. "Tom Marvolo Riddle'ın düşman.'' Koridora girdiğimiz an ''Distrain!'' Dedim ve ayaklarımın ucuna düşmesini izledim. Onu sürüklemeden önce dizlerimin üzerine oturdum ve kulağına doğru eğildim. "Özür dilerim Andrew ama bunu yapmak zorundaydım," duvarda oluşan kapıyı görünce sustum ve baygın bedenini çekmeye başladım. Onu tamamen içeri soktuktan sonra kapıyı kapattım ve sırtımı yasladım. Bir Andrew'e birde masanın üzerindeki malzemelere bakıyordum. "Kurtarmam gereken arkadaşlarım, almam gereken bir intikam var." Odaya girmeden önce tamamlayamadığım cümlemi tamamladım ve plana kaldığım yerden devam etmek için harekete geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zamanın ötesinde // tomione
Fanfiction2 Mayıs 1998 gecesi zamanın oyununa yenik düşmüştü Hermione ve ansızın gözlerini açtığında gece değildi, yanan bir Hogwarts yoktu. Yalnızca bir çift yeşil göz ve 1943 yılının karanlığı vardı. "The Wattys2018 Longlist" "The Wattys2018 ShortList" "Wa...