Herkesin merak ve heyecan içinde beklediği güne gözlerimi huzursuz bir şekilde açmış olmanın verdiği hisle üzerimdeki yorganı ayaklarım yardımıyla bedenimden uzaklaştırmıştım. Ellerimi iki yana yerleştirdikten sonra etrafa göz attım, usul usul doğan güneşin ışıkları odaya henüz dolmamıştı ve bütün öğrenciler uykudaydı. Onlar uyurken son üç dört günümü gözden geçirmek için sırtımı yatağın başlığına dayarken, gözlerim titreyen mum ışığındaydı. Louis Gray'in teklifinden sonra değişen hiçbir şey olmamıştı. Tom Riddle ile ölümcül bakışlarımıza devam etmiş, derslere odaklanmış ve 1943 yılından kurtulmak için araştırma yapmıştım. Asadan vazgeçip, yeniden zamanda yolculuğa dönmüştüm. Sıklaşan derslerden ötürü araştırmalarım zorlaşıyordu fakat yinede şikayetçi değildim.
Her şey olması gibi ilerliyordu aslında, derslerin sıklığından dolayı birinci sınıfta Nicolas Flamel hakkındaki araştırmalarımızda zorluklarla geçmişti. Sessizlik içinde düşüncelerime ara verirken yatağında bir sağa bir sola dönen Diana'ya baktım. Uyanmak üzereydi, sadece o değildi uyanmak üzere olan. Onunla beraber birkaç kişi daha kımıldanıyordu. "Günaydın," sesin geldiği yöne döndüğümde Elizabeth'i bacaklarını yataktan sarkıtır bir şekilde buldum. "Günaydın." Dedim aynı ses tonuyla. "Olamaz, bu gün Cadılar Bayramı partisi var." Gelen üçüncü sesle Diana'nın uyanmış olduğunu anlamıştık. Uyananlar olarak bu cümleyi kurup bir miktar sersemlikle etrafına bakan Diana'nın yeniden kendini yatağa bırakmasını izlerken üzerimdeki huzursuzlukta kendini azaltmıştı.
Hogwarts koridorları bal kabağı kokularıyla şenlenirken tekrardan birinci sınıfa dönmüş gibi hissettim. O gün uğradığım trol saldırısı, Harry ve Ron'un beni kurtarması aklıma gelirken buruk bir gülümseme yerleşiyordu yüzüme. Büyük Salon'a girdiğimiz an büyülü ve sonsuzluğu andıran tavanda mumlar, oyulmuş bal kabakları, yarasalar bulunuyordu. Gözlerimi tavandan ayırıp, Yüce Masa'ya baktığımda bütün profesörlerin aralarında gülüştüğünü fark ettim. Herkes mutluydu, keyifleri yerindeydi. Yerlerimize yerleştikten sonra ufak ufak sohbetler ve akşamki parti hakkında neler olabileceğini konuşmaya başladı yanımdaki cadılar. Diana fazla heyecanlıydı çünkü Steve ile ilk defa dans edecekti. Elizabeth ise Slytherin öğrencilerinden biri tarafından teklif almıştı, Daniella'nın partneri Jackson ve benimki ise herkesin bildiği üzere Louis Gray'den başkası değildi.
Racenclaw binasının 'gözde' öğrencisi.
"Vampir olmak için sabırsızlanıyorum," ellerinin çenesinin altında birleştirip sevimli bakışlar attı Diana. "Harika olacak." Gözlerini kapattığında hayaller alemine girdiğini anlamıştım çünkü bu genel davranışıydı. Hayal kurarken gözlerini kapatıyor ve dudaklarını hafifçe açık bırakıyordu. Başımı iki yana hafifçe sallayıp, başımı yemeğe eğerken gülümsüyordum. Midemden gelen ufak sesleri susturmak için yavaş yavaş önümde bulunan kahvaltılıklardan yemeğe koyulmuştum. Ben yemek yerken, diğerleri hala gece hakkında konuşuyorlardı. Sessizlik içinde bitirdiğim yemeğin ardından etrafa bakınmış ve Slytherin masasındaki eksikliği fark etmiştim. Tom Marvolo Riddle her zaman oturduğu yeri resmen boş bırakmıştı. "Derse girmeden önce kütüphaneye gitsem iyi olacak," soru sormalarına izin vermeden ayağa kalkmayı başarmıştım ve elimdeki iksir kitabı ile beraber kütüphane yollarına düşmüştüm. "Derste görüşürüz."
Kütüphaneye gidene kadar onu görme umuduyla koridorda etrafa dikkatlice bakmıştım fakat görememiştim. Yinede içimde sönmeyen o umutla beraber kütüphaneye girdiğimde birkaç kişinin olduğunu görmek içimdeki titrek umut ışığını üflememe sebep olmuştu. Kitaplıkların arasında dolaşmaya başladım istemsizce. Bitirdiğim onlarca kitap parmaklarımın altındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zamanın ötesinde // tomione
Fanfiction2 Mayıs 1998 gecesi zamanın oyununa yenik düşmüştü Hermione ve ansızın gözlerini açtığında gece değildi, yanan bir Hogwarts yoktu. Yalnızca bir çift yeşil göz ve 1943 yılının karanlığı vardı. "The Wattys2018 Longlist" "The Wattys2018 ShortList" "Wa...