21; ''Uyumak''

5.7K 434 138
                                    


  Dakikalar geçmişti, yine suskunluğa bürünmüştüm kalabalığın içinde. Yine düşüncelerimle karşı karşıya kalmıştım. Antonin'in zaman hakkında söyledikleri yineliyordu kendini. Soğuk sesi, imalı bakışları düşüncelerimin arkasından sırıtıyordu. O sırıttıkça geriliyordum ve gerildikçe düşünce bulutunun içine hapis oluyordu bedenim. Kollarımı bir sağa bir sola savururken dağıtmaya çalıştığım bulut her hareketimde dahada sıklaşıyordu. Yanaklarımı şişirip, göz kapaklarımı kapattım ve sese kulak kesildim.  

 "Ve sonuncusu da bu," gözlerimi yeniden açtığımda karşımda Daniella, onun yanında Diana ve Steve ellerinde bardakla oturuyorlardı. "Çok güzeller değil mi?" Diye sordu Daniella aldıklarını yeniden poşetin içine yerleştirirken. Steve onu onaylarken, Diana parmaklarıma bakıyordu. Bunu fark ettiğimde parmaklarımla oynamayı bırakmış ve ellerimi masadan ayırmayı başarmıştım. "Başım ağrıyor."Diye inildedi Steve. Aynı zamanda başını Diana'nın omzuna yerleştirip onu dalgınlığından çekip almıştı. "Kalkalım istersen?'' Sorusu üzerine başını tekrardan kaldırdı Steve, "Şu an çok güzel," dedikten sonra bir kere daha başını omzuna yerleştirdi. "Kalkmak istemiyorum." Onları seyrederken içimdeki sese kulak vererek oturduğum yerden yavaşça kalktım. "Ben dışarıda olacağım." Der demez kendimi kapıya doğru ilerlerken buldum. Kapıyı açmamla soğuk havanın beni karşılaması bir olmuştu. Dudaklarımı birbirine bastırıp, ilk adımımı attım ve Hogwarts öğrencilerini teker teker taradı gözlerim.

  Tom Marvolo Riddle yoktu.

 Rahat bir nefes vererek ellerimi cebime yerleştirdim ve ilerlemeye başladım Bağıran Baraka'ya doğru yol aldım. Yürüdükçe kendimi Harry ve Ron ile buluşacakmış gibi hissederken buluyordum ama farkındaydım her şeyin. Barakanın olduğu yere varmak üzereyken duraksadım ve gözükmesi gereken ama göremediğim barakaya bakmaya çalıştım. "Tabii ya," diye mırıldandım yeniden yürürken. "Remus Lupin'in öğrencilik zamanında yapılmıştı bu baraka ve o zamandan yıllar öncesinde olduğuma göre baraka falan yok." Omuzlarımı silkip karla kaplanmış kayanın üzerine oturdum ve bacaklarımı sallandırmaya başladım. Gözlerim barakanın olduğu yere kayıp duruyordu. ''Barakayı bile özledim,'' diye mırıldandım tekrar parmaklarımla uğraşmaya başladığımda. "Her şeyi özledim."

  "Baraka mı?" dedi bir ses.

Korkuyla oturduğum yerden kalkıp, arkamı döndüğümde yeşil gözlerle karşılaştım. "Sen," kekelerken bir yandan da cümleyi tamamlamak istercesine acele ediyordum. "Sen." Tamamlayamamıştım. Hiçbir tepki vermedi, vermesini de beklememiştim. Baştan aşağı onu süzmeye başladığımda kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Okul formaları yoktu; siyah, kaşe montu ve grimsi atkısı ile dikiliyordu. "Geldiğin yerden söz ediyordun sanırım," gözlerimi botlarından ayırıp, omuzlarımı dikleştirdim. "Öyle olmalı."

 "Bu seni ilgilendirmez."

Gün içinde kurabildiğim en iddialı cümlem bu olmuştu. Başını öne eğip, gülümsediğinde zorla yutkundum. Gülmek ona yakışıyordu, bunu inkar edemezdim. "Söylemedin." Başını kaldırdı ve bir adım attı. Attığı adıma karşılık elimi arkama götürdüm çünkü asamı hemen kavrayabilir ve na karşı koyabilirdim. "Burada sana zarar veremem," etrafına baktı. "Kendimi tehlikeye atmış olurum." Muggle yetimhanesine dönmekten bahsettiğini anlamıştım. Burası tıpkı Harry gibi onunda yuvasıydı ve kaybetmemek için kendine 'dur' demeyi biliyordu. "Ne istiyorsun?" Sesim hala çatallı çıksa da daha güçlüydü. ''Cevaplarımı.'' Kısa ve netti. 

 ''Cevaplarını,'' diye yeniledim onu kendime göre. Alaycı bir tavır takınmış olmam gözünden kaçmamış olacaktı ki birkaç adımda önüme geldi. "Vermiş olmalıyım."

zamanın ötesinde // tomioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin