🎧Sasha Sloan - Dancing with Your Ghost🎧
Güneş ışınları pencereden usul usul süzülürken, gözyaşlarımı bir kere daha sildim. Saatler geçmişti, yanımdan ayrılan anıyla birlikte bedenim bir enkaza dönüşmüştü. Ölümünü hatırlatmıştı bana, bir kül misali rüzgara karışmıştı bedeni.
19 yıl.
19 yıl sonra yeniden görmüştüm onu, yüzleşmiştim. Bana bıraktıklarıyla baş başa kalmıştım küçücük odanın içinde. Elimdeki parşömene son kez baktım, onu yerine bıraktıktan sonra sildim gözyaşlarımı ve kutuyu kasaya bıraktım. Ayağa kalktığım zaman gözlerim kısa bir süreliğine kararmıştı. Kendime geldiğimde odadan çıkmış, bir hayalet misali yatak odasına girmiştim. Ron'a baktım, uyumaya devam ediyordu. Onu rahatsız etmeden eşyalarımı aldım ve odadan hızlıca çıktım.
Üzerimi değiştirdim, aynanın karşısına geçtiğimde ise hafif bir makyaj yapıverdim. "Bunu yapmalısın," diye fısıldadım. "Tom Riddle'ı götürmelisin."
Parfümümü sıktım, son kez baktım kendime. Sadece bir anlığına onu görür gibi oldum, hemen arkamdaydı ve buruk bir gülümseme vardı yüzünde. "Her şeyin başladığı yere," dedim. "Oraya gitmeliyim."
Dakikalar önce kasaya yerleştirdiğim kutuyu yeniden aldım ve atkının püsküllerinden birini söktüm. Onu bir peçetenin içine yerleştirdim ve çantanın iç gözüne bıraktım. Çıkmadan önce Ron için not yazmayı ihmal etmedim, "Erken çıkmam gerekiyordu, beni merak etme."
*
Dışarı çıktığım an derin bir nefes verdim. Araba az ileride beni bekliyordu, ona doğru yürürken aklımdaki planı tekrar gözden geçirdim. Arabaya biner binmez en sevdiğim radyoyu açtım, yayın başlamıştı. Bir yandan radyoyu dinledim diğer yandan arabayı sürdüm. Yaklaşık kırk dakika sonra ulaşmak istediğim yere vardım. İçeri girdiğim de Bayan Park karşıladı beni, "Erkencisin," dedi. "Ne istiyorsun?"
"Size de günaydın," dedim gülümseyerek. "Bana özel bir fidan verebilir misiniz?"
İçeri doğru yürüdü, onu takip ettim. Birçok ağaç burada yer alıyordu, çiçekler de vardı ve sık sık gelirdim Bayan Park'ın yanına. "Kayın ağacına ne dersin?"
Geri çekildi ve beni ufak bir fidan selamladı. "Büyüdüğü zaman uzun boylu ve gösterişli bir yapıya sahip olacak," dedi. "Kışın yapraklarını döker ama gösterişini asla kaybetmez." Çömeldi, fidana bakmaya devam etti bir çocuk misali. "Yaklaşık 700 yıl yaşıyor."
"Sevgiye muhtaç bir çocuk," diye fısıldadığım zaman başını kaldırıp bana baktı. "Küçücük ama sevgiyle büyüyecek."
"Her ağaç ilgi ister, insanların istediği gibi." Ayağa kalktı, alacağım ağacı bulmuştum. Bana Tom'u hatırlatmıştı. Bayan Park, fidanı hazırlarken okulla iletişim kurdum ve geleceğimi söyledim. Kızımın haberi olmayacaktı, beni karşılamalarını da istemedim.
Bayan Park ile vedalaştıktan sonra arabaya yeniden atladım ve İskoçya'nın yolunu tuttum. Belli bir müddet ilerledikten sonra arabayı görünmezlik moduna alarak uçmasını sağladım. Rayları takip ettim, saatler süren yolculuğun ardından Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu bütün yürekliliğiyle yükseldi karşımda. Modu kapattım ve arabayı Hogsmeade'e yakın bir yere bıraktım. Köyün içinden yürümeyi tercih ettim. Burada da onunla hatıralarım vardı, aslında onunla değildi bütün anılarım; Diana, Daniella, Elena, Louis, Steve ve birçok kişi vardı sayamadığım.
19 yıl içinde onları ziyaret etmiştim, kimisini uzaktan görmüştüm kimisinin mezarını ziyaret etmiştim. Hayatta olanlar beni hatırlamamıştı, Diana sadece buruk buruk gülümsemişti bana. Böyleydi işte, ölen ölmüştü kalan kalmıştı. 1943 yılından bugüne beni hatırlayan tek kişiydi Tom. Bu düşünceleri arkamda bırakıp, derin bir nefes aldım ve yoluma devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
zamanın ötesinde // tomione
Fanfiction2 Mayıs 1998 gecesi zamanın oyununa yenik düşmüştü Hermione ve ansızın gözlerini açtığında gece değildi, yanan bir Hogwarts yoktu. Yalnızca bir çift yeşil göz ve 1943 yılının karanlığı vardı. "The Wattys2018 Longlist" "The Wattys2018 ShortList" "Wa...