“Bana burada artık ne dönüyorsa anlatıyorsunuz hemen!” yoğun bakım ünitesinin önünde suratımı ekşitip onlara bakarken Jack duvara yaslanmış parmaklarıyla oynarken Justin saçlarını karıştırıyordu.
“Cevap bile vermiyorsunuz öyle mi?” hiçbiri yüzüme bakmamaya devam ederken derin bir nefes vermiştim.
“Siz bilirsiniz o mesaj olaylarını hepsini polise anlatmaya gidiyorum bende” ellerimi göğsümde birleştirip koridorda yürürken Justin’in kolumdan tutup beni durdurmasıyla ona dönmüştüm.
“İnan bana Nora. Öyle bir şey yaparsan Ryan ben ve Jack hapsi boylarız. Bunu ister miydin?” sesi fısıltı halinde çıkarken nefesi boynuma değiyordu. Gözlerim yanmaya başlamıştı ve dolduğunu hissetmiştim.
“Bak Justin… Ryan kaza geçirdi sırf bu lanet olay yüzünden” Justin kafasını iki yana sallamıştı.
“Hayır, elimizde bir kanıt yok hem Ryan’ın kanında alkol bulunmuş” yüzümü ekşitip telefonu ona uzatmamla alt dudağını dişlemişti.
“Yüce İsa” (tepki verenleriniz olur mu bilmiyorum ama unutmayın ki Justin bir Hristiyan ve Hristiyanlar bu kelimeyi çok kullanır) mırıldanarak geriye doğru bir adım atmıştı.
“Sıra kimde?” Jack gözlerini irice açarken Justin kafasını sallıyordu.
“B-bilmiyorum ama…” hemşirenin yanımıza gelip memnuniyet dolu bir gülüşü ile bize bakıyordu.
“Nora Ludeswood?” bana bakarken ters bir biçimde ona bakmıştım.
“Ryan Timhaklen odaya alındı ve sizi görmek istiyor” büyük bir gülümsemeyle hızlıca kadının peşine takılıp giderken arkamdan Justin’lerin geldiğini anlamıştım. Aralanmış odanın kapısından girerken içeride elbette annesi ve babası vardı ve beni görmeleriyle hafifçe gülümseyip odadan çıkarken annesi yanağımda ufak bir öpücük bırakmıştı. Ryan belli belirsiz gülümserken onu o halde görmemle gözlerim dolmuştu.
“Ssh” kaşlarını çatıp bana bakarken ağrısının olduğu belliydi. Ona bir adım atıp elini sıkıca tutup yanına çömelmiştim.
“Ryan beni çok korktun” Ryan gülümseyerek bana bakarken bileğindeki serumu burnuna takılan maske ve boynundaki boyunluk. Yüzümü ekşitmemle hafifçe gülmüştü.
“Yakışıklı değilim şuan” kıkırdamaya başlarken arkamda Justin’lerin de güldüğünü görmüştüm.
“Ne zaman çıkarsın diyorlar?” Jack’in sesi ile suratım düşerken Ryan hafifçe gözlerini ona kaydırmıştı.
“Annemler evde tedaviye sıcak bakıyorlar. Yani en kısa zamanda” Justin gülerken Ryan tekrar bana bakmıştı.
“Özür dilerim” gözlerimi kısıp hafifçe sırıtmıştım.
“Kaza nasıl oldu Ryan yani alkolden?” kafasını iki yana sallamıştı.
“Hayır tanrıya şükürler olsun ki o kadar alkollü değildim sadece yolda birini gördüğümü zannedip frene yüklenmemle birlikte direksiyon kilitlendi ve bum bum” hafifçe sırıtırken kaşlarımı çatıp yerden kalkmıştım.
“Birini mi gördün?” kafasını hafifçe sallamasıyla Justin’e dönmüştüm ve suratı gerilmişti.
“Ryan sanırım o gece birileri vardı” Ryan kafasını hafifçe sallamasıyla tekrar bana dönmüştü.
“Ve ben hala bu lanet şeyi bilmiyorum” kaşlarımı çatıp kapıya ilerlemiştim.
“Nereye?” Ryan’ın düzgün sorusuyla Justin’in sert tepkisi. Tanrım.