Justin’in Gözünden;
“Neden binmedin o uçağa?” direksiyonu kavrayan parmaklarımı gevşetirken göz ucuyla ona bakmıştım. Bakışlarını yola çevirip tepki vermemişti.
“Gitmemi mi istiyordun?” kaşlarını kaldırarak bana döndüğünde yaptığım tek şey kaşlarımı çatmak olmuştu.
“Saçmalık eğer gitmeni istiyor olsaydım Nora. Gelmezdim” başını hafifçe sallarken kolundaki saate bakmıştı.
“Baloyu kaçırdık” pişmanlık ve üzüntülü sesiyle yeniden ona dönmüştüm.
“Aslında hala kaçırmış sayılmayız” dediklerimden bir şey anlamadığı aşikardı ama yaptığı tek şey geriye yaslanarak mırıldanmak olmuştu.
“Nasıl döndün bana? Yani daha yeni sizi Jenna ile gördüm ve bilirsin” kıvranarak elleriyle bir şeyler yapmaya çalışırken dudaklarım gülümsemek namına titreşmişti. Kesinlikle böyle kıvranması hoşuma gidiyordu.
“Biz çıkmıyorduk. Dediğin gibi Nora bilirsin takılıyorduk” göz kırpmamla birlikte yerinden toparlanarak bana bakmıştı.
“Bu onunla yattığın gerçeğini değiştirmiyor ama!” sesi aniden yükseldiğinde arabanın hızını düşürtüp alt dudağımı sarkıtmıştım.
“Ama bu bana dönmen için engel olmadı” kaşları aniden havalanırken keyifle sırıtmıştım.
“Sana döndüğümü de kim söyledi” kollarını göğsünde birleştirirken mızıkçı çocuklar gibi davranması keyfime keyif katıyordu.
“Öpüşüme karşılık verdiğin anda. Dudakların” göz kırpmamla omzumda hafif bir ağrı oluşmuştu. Attığı yumruğumsu tarzda şeyle birlikte önüne dönüp dudaklarını bükmüştü.
“Senden nefret ediyorum. Beni bir kere bile dinlemedin ve beni sevmediğini söyledin. Buna rağmen geldin beni durdurmak için” haklıydı. Her kelimesine kadar. Verecek bir cevabımda yoktu zaten.
“Geldik” tek dediğim bu olmuştu ve bahçede bize bakan çocuklara bakarak Nora’ya dönmüştüm. Şaşkınlıkla karşıya bakarken tek yaptığı şey belirgince yutkunmak olmuştu.
Nora’nın Gözünden;
Karşımda bana gülümseyerek bakan grupla karşılaştığımda tek yaptığım gözlerimi irilterek belirgince yutkunmak olmuştu. Gözlerimi kısarak gördüklerimi teyit etmeye çalışırken Seth arabaya doğru gelerek arabanın kapısı aralamıştı.
Bana sıraladığı laflar aklıma gelirken oturduğum koltuğa çakılarak ona bakıyordum.
“Özür dilerim” omuzlarını silkerek bana baktığında gözlerimi hızlıca kırparak ona bakmaya devam ediyordum.
“Gerçekten özür dilerim” gözlerindeki pişmanlığı hissettiğimde zorlukla koltuktan toparlanarak boynuna sıkıca sarılmıştım. Ayaklarımı yerden keserek saçlarıma bıraktığı öpücüklerle gülümsemem yerini ağlama hissine bırakmıştı.
“Hayır! Ağlamak yok” gelen ses Ryan’ındı. Gözlerim irice açılırken ayaklarım yere değmeden sıkıca bana sarılmıştı ve kulağıma boğuk sesiyle fısıldıyordu.
“Yemin ediyorum kendimden nefret etmeye başladım. Özür dilerim Nora” boynuna sıkıca sarılırken denilen veya yapılan tüm şeyleri unutmuştum. Bilirsiniz. Dostluk kavramını. Yani değil mi?
“Kızı rahat bırakın! Hazırlanmamız gerek” Eva’nın sesiyle ona döndüğümde sırıtarak bana bakıyordu.
“Nora hadi daha fazla gecikmemeliyiz bebeğim” Jack’in sesiyle ona döndüğümde sırıtarak başımı sallamıştım.