Başıma yaptığım baskıyla yataktan doğrulmuştum. Karşımda tahmin edemeyeceğim bir şey oluyordu. Justin koltukta oturmuş elleriyle başını tutuyordu. Gözlerimi kısıp onu dikkatle incelemiştim daha sonra da bulunduğum odayı. Yataktan doğrulmamla birlikte Justin kafasını kaldırıp bana bakmıştı ve uyandığımı anlayınca hızla koltuktan kalkıp yanıma gelmişti. Kaşlarımı çatıp ona bakarken bana siktir git derken ki siniri kesinlikle surat hatları arasında değildi.
“Özü dilerim” çıkan boğuk sesi bütün sinir hücrelerimi ebedi uykuya göndermişti çünkü. Justin özür mü diliyordu?
“Ne?” şaşkınlığımı gizleyemeden ona bakarken o ise yatağın başucuna çöküp gözlerini devirmişti.
“Anna için endişelendim Nora, yemin ederim başka bir şey değil ama senin orada düşmen ve bir anda uyanmaman” hırsla nefesini verip olduğu yerden kalkıp arkasını dönmüştü. Derin nefes alıp duruyordu. Justin pişman mıydı?
“Anna nerde peki?” kaşlarımı çatıp ona sinirle bakarken bana dönüp saçlarını karıştırmıştı.
“Evde” omuzlarımı silkip tekrar başımı tutmuştum.
“Neden başım bu kadar ağrıyor?” bana dönüp saçlarımın üzerinde ağrının olduğu yere dokunmuştu. Kapının açılmasıyla doktor içeri girmişti ve arkasında bir hemşiresi ile. Kız elindeki dosyayı doktora uzatırken adam yanıma gelip saçlarımı üzerinden ağrının olduğu yere bakmıştı.
“Darbe almışsın tetkikler yapıldı Bayan Ludeswood, ailenizi arayalım mı?” Justin benden önce atılmıştı
“Hayır gerek yok, ben götürürüm. Çıkabiliriz değil mi?” adam ona dönüp süzdükten sonra tatmin olmasa da kafasını sallamıştı.
“Sadece bir süre uyumamanızı öneriyorum” onu hafifçe onaylayıp kalktığım yerden toparlanırken doktor odadan çıkmaya hazırlanıyordu.
“Geçmiş olsun tekrardan” başımla onu tekrar onaylayıp kalkarken Justin bana yardım etmişti. Fakat onun yardımını istediğimi sanmıyordum.
“Justin bana iyi rolü oynama” kaşlarını çatıp bana dönmüştü.
“Ben sadece düşündüm ki eskisi gibi olabiliriz” ona alayla bakıp sırıtmıştım.
“Biz ayrıldık Justin” ayağa kalkıp yürümeye çalışırken koluma girip destek oluyordu.
“Yanlış bir karar olduğuna karar verdim” omuzlarımı silkip onu bu kadar kolay affetmeyeceğimi biliyordum.
“Seni affetmedim” kolumu odan kurtarıp telefonu elime almıştım ve Seth’i aramıştım. Ve yanıma gelmesini söylemiştim.
“Şaka yapıyorsun?” şaşkınlıkla bana bakarken ona dikkatle bakmıştım.
“Bay Timon ne yaptı?” gerginliğinde ödün vermeden bileğimden kavrayıp beni sürüklemeye başlamıştı.
“Yarın konuşulacak o konu şimdi eve gidiyoruz” beni çekiştirirken oldukça kaba kuvvet kullanıyordu.
“Bırak beni! Sen dengesizin tekisin Justin!” koridorda ona tıslarken bağırmaktan çekiniyordum dikkatleri çekmek istemiyordum.
“Yürü sadece ve o güzel sesini kes şimdilik” sertçe bana davranırken daha fazla direnmek bileğimin morarmasına sebep olacaktı fakat içimde ona karşı nefreti bastırabilecek bir şey vardı. Onu sevdiğim düşüncesi.
Garajda sertçe davranışlarını elimi tutuşu kavramıştı. Ona direnmek yerine gözlerimi kapatmıştım. Onu bu kadar kolay affetmemeliydim lanet olsun. Arabanın kapısını açıp başıyla binmemi işaret edince ürkekçe dediğini yapıp binmiştim ve kapıyı kapatıp yanımdaki yerini almıştı. Arabayı çalıştırıp garajdan çıkarken derin nefes alıp veriyordu.