“Justin ver o tişörtü” eliyle kaldıramayacağım noktaya doğru çıkartırken sinirle ona bakarak kopçamı kapatmaya çalışıyordum bir yandan.
“Sana sinir oluyorum Justin” tıslarcasına konuşurken omuzlarını silkerek gülmüştü.
“Bana delicesine tapıyorsun” ona tabii öyle bakışı fırlatarak pantolonu bacaklarımdan geçirirken o çoktan pantolonunu giymişti ve tişörtleri elinde tutuyordu.
“Justin bak antrenmana gecikiyorsun” sonunda saate bakarak suratı düşmüştü.
“Doğru” gözlerini devirip zorunluk nedeniyle tişörtü bana doğru uzatmıştı. Hızlıca tişörtü üzerime geçirirken kendisi de göz ucuyla bana bakıyordu.
“Bunu unutmayacağım Justin” büyük sinir barındırarak bunu söylemesem de sadece kaşlarını kaldırmakla yetinmişti.
“Bebeğim yapma ama” yavaşça gelip belimden kendine çektiğinde direkt teslim olup ellerimi saçlarının arasına geçirmiştim. Dudaklarına ufak bir öpücük bırakıp geri çekilmiştim.
“Kaptanı bu kadar yorduğun için koç seni cezalandıracak Nora Ludeswood” ciddiye çevirmeye çalıştığı sesi sadece boş soyunma odasına kahkaha atmama sebep olmuştu.
“Kaptan uslu durmadığı sürece ufak amigo kızı böyle yapmaya devam edecek” göz kırparak dolabın kapağını açtığımda amigo kıyafetlerini giymem gerektiğini anlamamla tüm suratım düşmüştü. Tanrım. Tişörtümün uçları yukarı doğru kaldırılıp çıkartılmaya çalışırken itiraf etmemiştim.
“Justin git artık” güldüğünü hissedebiliyordum.
“Pekala” omzuma ufak bir öpücük kondurarak soyunma odasından çıktığında bende hışımla üzerime seksi zannedilmiş amigo kıyafetlerini geçirmeye başlamıştım.
***
“Tanrı aşkına şunların seksiliğine bak” yanımdaki kız bana basket takımını gösterirken sahte bir gülüş atmıştım.
“Ah evet, öyleler” geçiştir Nora. Başka çaren yok.
“Bu arada elemelerde seni izledim fazla iyiydin” kıza tekrar döndüğümde sevecen bir şekilde bana bakıyordu. Bir saniye filmlerdeki ya da dizilerdeki amigo takımı kızları sürtük olurdu, sevecen değil. Sanırım bu da bu okula özgüydü.
“Teşekkürler” kafamı tekrar Justin’e çevirdiğimde turnikeyle smaç basmıştı ve bir anda yanımdaki kızlar bağırmaya başlamıştı. Justin gülümseyerek salyaları akan kızlara bakarken gözlerimi devirerek daha yarım saat önce üzerimde olduğunu hatırlamamla götüm tavana ulaşacak vaziyete gelmişti.
“Kıskanmıyor musun?” yanımdaki salak kız ve salak soruları. Ona ters bir bakış atıp salyalı kızlara bakıp suratımı buruşturmuştum.
“Aslında hayır, egom tatmin oluyor. Yani bilirsin onlar ister ve ben alırım” evet, tamam bu yeterince tatmin edici bir konuşma olmuştu. Kızdan kafamı çevirdiğim anda karşımda suyunu içen Justin duruyordu.
“Sarılmayacak mısın bana?” nefes nefese bana bakarken suratımı buruşturup gülmüştüm.
“Terlisin Justin” tek kaşını kaldırarak aptal salyalılara dönmüştü.
“Pekala sarılacak bir kız bulabilirim” dönüp yavaşça giderken bir anda ayaklanarak hızlıca koşmuştum ve sırtına zıplamıştım. Tahmin ediyormuşçasına bacaklarımı tutarak sırtında durmamı sağlarken ellerimi boynuna sararak ıslak saçlarının üzerine başımı koymuştum. Başımı kulağına doğru eğerek fısıldamıştım.