En fazla yorum sayısı geçen bölüme geldi ve yaptığınız yorumlarla beni çok sevindirdiniz, hepinize teşekkür ederim.
Namjin olabilir demiştim ama bölüm sadece Vkook, Namjin'i de ne zamana yazarsam artık :')
Sizlere layık olması için epeyce uğraştığım bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz, görüşlerinizi belirtmeyi unutmayın :)
***
Az önce olanlar hakkında düşünüp duruyordum da garip insanların arasına düşmüştüm. Yoongi hyung başından beri her şeyi kendi içinde yaşayan bir aptalın tekiydi. Hayır bunu ona olan sinirimden dolayı söylemiyorum, o gerçekten de aptal biriydi.
Jimin desek, onun da psikolojik tedavi gördüğünü duyduktan sonra çok da iyi biri olacağı ihtimali yatmıyordu aklınıza.
Jungkook ise garipliklerin adamıydı. Yaptığı her şey beynimde sarsıntı etkisi yaratarak beni şaşırtıp duruyordu. Hiçbir zaman ne yapmaya çalıştığını anlamadım. Örneğin şimdi beni neden çekiştirdiğini ve götürdüğünü. Yoongi hyungun neden engel olmak adına hiçbir şey yapmadığını da anlamıyordum. Elimi tuttuğunda bile hissettiğim güveni, varlığının bana verdiği bu güveni anlamıyordum
Aklımda dolanıp duran sorulara yanıt almak için çabalamıyordum. Nedensizce hiçbir kaçma belirtisi göstermeden çekiştirilmeme izin veriyordum. Başlamadan pes etmiştim çünkü.
Pes etmek benim alıştığım bir şeydi ama Jungkook pes etmezdi. Bu yüzden karşı gelmiyordum, ona karşı defalarca kez olduğu gibi kaybetmek istemiyorum. Belki de çoktan kaybettim...
Aramızda mekik dokuyan sessizlik yürürken bile kendini belli ediyordu. Çenemi açıp tek kelime bile etmememi ben de garipsiyordum evet. Bu kadar çabuk teslim olmamalıydım belki de.
Yürüdüğümüz mesafe boyunca ne binalara ne de herhangi bir şeye dikkat etmiştim, sadece umutsuzca bir şeyler düşünüyordum. Şimdi ise karşısında bulunduğumuz binaya ufak bir göz atma şansım olmuştu. Beyazın mavi tonlarındaki bina bana çocukluğumda yaşadığımız binayı anımsatmıştı. Çocukluğumu ve ailemle birlikte olduğumuz zamanları özlemiştim.
Jungkook beni binaya yönlendirdi ve asansöre geldiğimizde önce benim binmem için yol verdi.
Ondan olabildiğince uzak bir köşeye çekilerek onun dışında her şeye göz gezdiriyordum. Nereye getirmişti beni?
Kalp atışlarım istemeden de olsa hızlanmıştı.
İkimiz, küçük kapalı bir alanın içindeydik ve bu bilmediğim bir sebepten ötürü kalbimi hızlandırıyordu işte. Zaten düğmelere bastıktan sonra arkasındaki duvara yaslanarak beni seyretmesini göz ardı etmeye çalışmak yeterince zorken bir de kalp atışlarımın düzensizliği ile uğraşıyordum.
Asansör durduğu zaman önden o çıktı ve herhangi bir yerimi tutma ihtiyacı hissetmedi çünkü onu takip edeceğimi biliyordu.
İçerisi karanlıktı ve ne göreceğimden emin değildim. Bir kapının önünde durduğunda karanlık yüzünden önümde durduğunu fark edemeden hızımı alamayıp sırtına çarptım.
Burnum bu temas yüzünden sızlarken iki adım geriye çekilmiştim. Güldüğünü duyabiliyordum. Elindeki anahtar sandığım şıngırtılı şeyi kapı kilidine götürdü, evet anahtar olduğu konusunda yanılmamıştım.
Kapıyı açtı ve içeri girmem için bekledi. Burası koridorun karalığından ziyade gün ışığıyla parlıyordu. Gördüğüm şey ise hoş bir apartman dairesiydi. Koyu renk koltuklar, büyük bir televizyon vardı. Camlar boydan boya bir duvarı kapladığından dolayı fazlasıyla hoş bir görüntü mevcuttu. Diğer bir duvarı ise raflar kaplamıştı. Üzerinde çeşitli biblolar, maketler ve kitaplar vardı ve gerçekten çok havalı, güzel görüntüsü olan bir daireydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Still Alive | KookV
FanfictionNefes alışverişleri birbirine karışırken Taehyung yutkundu. Bu hareketiyle Jungkook'un gözleri adem elmasına kaymıştı. "Beni zorluyorsun..." × Jeon Jungkook & Kim Taehyung