Oturduğum yerde bacaklarımı sallayarak zamanın geçmesini bekliyordum.
Jungkook arayıp saçma sorular sorup telefonu yüzüme kapattıktan birkaç saat sonra tekrar arayıp beni sahile çağırmıştı.
Neler olduğunu bilmiyordum ama sesi sinirliydi. Korkuyor muydum, evet. Ama korkunun ecele faydası yoktu sonuçta. Ne olacaksa olsun diyerek sahile gelmiş ve bankta oturarak onu beklemeye başlamıştım.
Yüzünü uzun zamandır görmediğim heyecanlanacağıma adım kadar emindim.
Nefes vererek dudaklarımı büzdüm. 20 dakika olmuştu ama hala yoktu.
Arkama yaslanarak denizin eşsiz manzarasını izledim.
Omzumda bir el hissedince dalgınlıkla kafamı kaldırdım ve ayakta dikilen Yoongi hyungu görünce ağzım ve gözlerim kocaman oldu.
"H-hyung?" Oturduğum yerden anında kalktım ve şaşkınlık içinde yüzüne baktım. Bitkin gözüküyordu ama yüzünde gerçekten mutlu bir gülümseme vardı. Jungkook yerine o mu gelmişti?
"Naber velet?" Sinirlerimin başıma vurduğunu hissedince kaşlarımı çattım.
"Sen... Lanet olası neredesin sen bir haftadır?!" Bana olduğu yerde sırıtarak bakıyordu ve bu acayip derecede sinirimi bozmuştu. Bir anlık sinirle kendine hakim olamadım ve sertçe ittim.
"Jungkook ve Jimin'le ne işin vardı o gün? Konuşsana, söylesene!" Cevap vermeyince bir kez daha ittim onu.
Uzun zamandır içimde tuttuğum öfke gün yüzüne çıkmıştı ve ben kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum.
En sonunda elleri kollarıma çıktı ve beni tuttu.
"Sakin ol-" Konuşmasına izin vermeden bağırdım.
"Sakin falan olmuyorum, bu yaptığın saçmalıklar ne?!"
Ellerimle bir kez daha onu itecektim ki beni kendine çekti ve beklemediğim bir anda sarıldı.
Elleri saçlarıma çıkarken beni sakinleştirmeye çalışıyordu."Öfkeyle kalkıp zararla oturmak istiyorsan dükkan senin velet ama bu dert ettiğin şeylerin cevabını öğrenmek istemiyor musun?"
Her zamanki gibi mantıklı konuştuğunda nefes verdim.Pes ettiğimi anlayan hyungum beni banka otutturdu ve kendisi de yanıma oturdu.
"Anlatmaya başlasan iyi olur çünkü her an denizi boylayabilirsin." Tehdit içerikli konuşmam onu gülümsetti.
"Annemin durumunu biliyorsun."
Dediğine kafamı salladım. Hala hastanede yatıyordu ve hafıza kaybı yaşıyordu. Aslında sadece hafıza kaybından ibaret değildi durum. Biraz kafayı yemişti."Evet?"
"Jimin ve annem tesadüfen aynı hastanedelerdi. Jungkook Jimin taburcu olduktan sonra kalan evraklarını almak için hastaneye gitmiş ve annemle karşılaşmış. Annem ise... Nasıl oldu anlamıyorum ama onu oğlu sanıyor. Son bir haftadır onun yanındaydım ve o Jungkook'la hiç olmadığı kadar mutlu. En azından Jungkook onu mutlu edebiliyor, bu beni de mutlu ediyor. Bu yüzden Jungkook'a minettarım."
Dudaklarım aralanırken şaşkındım. Bu dedikleri cidden şaşırtıcıydı. Jungkook'u nasıl oğlu olarak görüyordu ki, bu cidden garipti. Hafıza kaybının dışında bir de şizofreni falan mıydı annesi?
"Ah, bu garip." Arkasına yaslandı ve onayladı.
"Fazlasıyla garip, haklısın. Senden sadece anlayış göstermeni istiyorum. Ve... Jungkook ile Jimin başta davrandıkları gibi değiller Taehyung. Onlar aslında göründüklerinden çok daha farklılar."
Bunu şu son birkaç gündür bende hissediyor gibiydim ama yine de söylemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Still Alive | KookV
FanfictionNefes alışverişleri birbirine karışırken Taehyung yutkundu. Bu hareketiyle Jungkook'un gözleri adem elmasına kaymıştı. "Beni zorluyorsun..." × Jeon Jungkook & Kim Taehyung