Okunma sayısının yüksek olmasına rağmen düşük olan oylar ve yorumlar yazma isteğimi azaltıyor bilesiniz, sonuçta emek harcayarak zamanımı veriyorum her bir bölüme. Anlayışla karşılamanızı umuyorum.
Bu arada partinin olduğu evi geçen bölüme koymayı unutmuşum ve sizden havuzu daha derin hayal etmenizi rica ediyorum;
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İyi okumalar~
Hafif aralık kapıyı ultra sessizlikle kapadım ve parmak uçlarımda aşağı indim. Yoongi hyungun söyledikleri beynimde dönüp duruyordu.
Garipti, daha önce birkaç kez Yoongi hyungun sevgililerine şahitlik yapmıştım evet, ama hiçbirine bugün spor salonunda Jimin'e baktığı gibi güzel baktığını hatırlamıyordum. İşte bu yüzden bahsettiğin kişinin Jimin olma ihtimali beynimi yoklayıp duruyordu. Jimin'in bakışları da hiç arkadaşça değildi.
Bu konu aklımı öylesine meşgul etmişti ki göğsüne sertçe girdiğim bedeni fark edemedim. Burnuma o yoğun koku doluverdi, tanımak istemedim.
Başımı kaldırıp kirpikleri altından bakan bir Jungkook görmeyi istemedim. İlk başta beynimin bir oyunu olduğunu düşündüm ve başımı iki yana sallayarak kendime gelmeye çalıştım ama tekrar ondan tarafa baktığımda dikilmeye devam ediyordu.
Kokusu aklımı başımdan alırken düşündüm, birhayal olsa bu kadar güzel kokması imkansız.
Kokusunu özlediğimi fark edince büyük bir darbe yedim kalbimden. Kokusunu bile ezbere bilecek ne kadar sürede tanımıştım ki onu?
Beni karşısında görünce kaşları çatılmıştı. Bu tepki de ne?
Ne düşünüyor bilmiyordum fakat hiç iyi şeyler olmadığı belliydi.
"Ne işin var senin burada?" diye konuştu uzun süre sonra. Kaşlarımı kaldırırken nefes verdim. Ben konuşacakken benden önce davrandı.
"Sakın bana kutlamayı burada yaptığınızı söyleme?" Ne olduğunu anlamıyordum ve gergin bir şekilde ayağımı sallamakla meşguldüm.
"Kutlama burada. Asıl sorması gereken kişi benim, senin ne işin var burada?" Kalçamı arkamdaki masaya yaslamış kollarımı göğsümde birleştirmiştim.
Kaşları mümkünmüş gibi daha da çatılmıştı.
"Lanet.."
Tek kaşımı kaldırdım. "Burada ne aradığını hala söylemedin?"
Bakışlarını kaçırmaya başlamıştı. "Kısa saçlı bir kız gördün mü? Boyu da çok uzun değil. Sizin okuldan değil, gördüysen biliyor olmalısın."
Bu sefer kaşlarını çatan bendim. Neler oluyordu cidden? Buraya bir kız için mi gelmişti?
"Kim o kız?" Söyledikten sonra kalbim tekledi. Tanrım, Taehyung aptal mısın sen! Hesap sorar gibi söylemek de ne? Sana ne yani. Yanlış anlamasından o kadar korktum ki olduğum yere sinebilirdim.