İyi okumalar ‹•.•›
•~~~~~~~~~~•ALÇİN SOYKIRAN
"Çık artık şu odadan abla. Üç haftadır sadece yemek yemeye ve tuvalete gitmek için çıkıp tekrar kendini o odaya kapatıyorsun." diye bağırdı Renan. Başımı ne çizdiğimi anlamadığım sayfadan kaldırdım.
"En azından içeri girsem?" derin bir nefes verip kalemi bıraktım. "Pekâlâ, gel." kapıyı yavaşça açtı ve içeri girdi. İçeri girince hızla yanıma geldi. "Ne hissettiğini bilmiyorum ama üç hafta oldu. Biraz toparlanmaya çalış en azından." nefesimi seslice dışarı verdim ve kendime çekip sarıldım.
"Ne çiziyorsun?" dedi kolunu belime sararken. Kağıdın üstünde olan her şeye baktım. Ama bilmiyordum. Sadece hissettiklerimi çizmeye çalışmıştım. "Bilmiyorum. İçimden ne geliyorsa o sanırım." resime baktım. İncelesemde ne olduğu belli değildi ve korkunç gözüküyordu.
"Senin ölmüş halin gibi duruyor. Alınma lütfen," gülümsedim. "Çizgilerin arasında sanki sen varsın. Yüzün sanırım." deyip eliyle çizgilerin altını gösterdi. Şaşkınlıkla baktım. "Bundan haberim yoktu."
Güldü. "Bi' incelemek istiyorum, bir dakika." deyip elini resimde gezdirdi. Yüzümü gösterdiği yere baktım. Gözlerim kapalıydı sanırım, çünkü göz bebeklerim yoktu. Dudaklarımda düz bir ifade vardı. Gülümsüyor da olabilirdim, tam anlaşılmıyordu.
"Elinde bir bıçak var ve diğer bileğinin üstünde! Ölmek mi istiyorsun?" diye kızgınlıkla konuştu. Gösterdiği yere baktım. Bunu ne zaman çizmiştim de haberim yoktu? Ölmek istemiyordum tabii, öyle bir girişimde de bulunmamıştım.
"Hayır, öyle bir amacım yok. Ne çizdiğimden habersizim ben Renan. Üstüme gelme." resmi incelemeye devam etti. Sonra bir kağıda bir de bana bakmaya başladı. Elini boyun girintimde gezdirdi.
Yaranın pürüzüne eli değince resme baktı. "Sen ciddi olamazsın! Bunu ne zaman yaptın?" aynı kızgınlık ses tonunda gezinirken resimi inceleyip omzuma baktı. Kısa kollu tişörtümün omzunu sıyırırken tekrar bir yaraya baktı.
"Sen nesin böyle?" diye şaşkınlıkla konuştu. "Acı çekmeyi seviyor musun da bu kesikler var?" tekrar nefesimi verdim. "Bir nevi. Benim gibi olanlara," yüzüme baktı. "Biliyorum. Mazoşist deniyor."
Sandalyeyi kendine döndürdü ve beni kaldırdı. "Kalk dışarı çıkalım. Sıkıldım." göz devirdim. "Beni düşünen bir kardeş. Çok sevimli." güldü. "Hadi üzerini değiştir gel, aşağıdayım." başımı salladığımda çıktı.
"Nedir benim çektiğim ya?" dolabıma yönelip kapaklarını açtım. Kıyafetlerimle bakıştık bir süre. Siyah kot pantolonumu ve ince kazağımı alıp giydim. Saçlarımı elimle tarayıp düzelttim. Telefonumu şarjdan aldım ve cebime tıktım. Bir miktar parayı da telefonumun yanına koydum ve aşağı indim.
"Babam nerede?" göz devirdi. "Ablacım, babam çalışıyor ya hani, evde değil. Anladın?" Güldüm ve kolumun altına çektim. Kapının önünde ayakkabılarımızı giyip evden çıktık. "Deniz abiyle konuşuyor musun?" başımı iki yana salladım. "Konuşmamı gerektiren bir durum yok. Arıyor habire." güldü.
"Ablacım, sana bir sır vereyim mi?" sırıttım. "Ablacım diyen ağzını yesinler. Ver hadi." güldü. "Aslında bir sırrım yoktu. Öylesine dedim." güldüm. "Huyun suyun babamdan gelmiş."
"He valla. Haliyle sanada benzemişim. Neyse, gel fırına gidelimde poğaça falan al bana. Kahvaltıda bir ekmek arasıyla duruyorum." göz devirdim. "Ablalık görevin bu senin. Alman gerek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERALTI'NIN MAZOŞİST'İ
Teen FictionYAYINLANMA ARALIĞI BELLİ DEĞİL •~~~~~~~~• "Sadist ve mazoşist kız Alçin. Öfkesini insanlardan çıkartan Alçin. Hep sinirli olan Alçin." ~~~ Elimi kalbine getirdi, eli, elimin üzerindeydi. "Burası, burası çok kırık. Parçalandı. Göğsüme batıyor. Ama şu...