24. Bölüm Sezon Finali |Öpsene Beni|

204 12 0
                                    

İyi okumalar ‹•.•›
•~~~~~~~~~~~~~~~•

"Sen ciddi miydin? Aklından bile geçirme!" dedi sert çıkan sesiyle. Omuz silktim. Sonra kollarımda izi kalan çizikleri gösterdim. "Zevk veriyor,"

Sonra gülüp kendimi yatağa bıraktım. "Şaka yapıyorum, henüz öyle bir kararım yok," yanıma yattı. "Ne zaman ölmek istersin?" iç çektim. "En mutlu günümde ölmek istiyorum. Henüz erken." yan yan bana baktı. "O zaman seni mutlu etmemem gerekiyor." sırıttım. "O zaman hissizlikten ölürüm. Her ihtimali değerlendirmek gerek, imkansız denilen engel sadece yapamayacağını düşündüğündür." belime sarılıp iyice sokuldu yanıma. "Ölmeni istemiyorum. En azından çocuğumuzun büyüdüğünü görene kadar ölmeyelim."

Yan yan baktım. "Ne? Anne olmak istemiyor musun?" başımı iki yana salladım. "Kendime zor bakarken mi anne olacağım? Ciddi misin sen?" başını salladı. "En azından baba olmak istiyorum," gözlerimi kırptım. "Hem, seni ben bakacağım, senin yapacağın tek şey çocuk bakmak olacak."

Güldüm alayla. "Oldu canım, başka?" düşünür gibi yaptı ama bir şey bulamadı. Ben zaten o sorumluluğu alamazdım. "Kızım üç senedir beraber değil miyiz biz? Ben senin anne olacağın günleri görebiliyorum zaten." kaşlarım havaya kalktı. "Nerede gördün? Rüyanda mı? Güzel şaka."

"Sana bir keresinde şaka olamayacak kadar gerçek olduğunu söylemiştim. Neden şaka olsun dediklerim? Bu kadar mı inanıyorsun bana?" iç çekip sırt üstü döndüm. Eli karnımda daireler çizmeye devam ediyordu. "Düşünsene, burada küçük bir Alçin var." güldüm istemsiz olarak.

"Kız mı istiyorsun?" onayladı. "Büyük ihtimalle istemekle kalacaksın." homurdandı. Bir şeyler daha dedi ama sesi kısık olduğu için pek anlaşılmamıştı. Yüzümü ona çevirdim. "Yarın ayın kaçı?" diye sordu bir anda. "On üçü." başını salladı.

Yarın tam üç sene olacaktı.

Gülümsedim. "Ciddi misin sen?" onayladı benim gibi gülümseyerek. Konuşmadık bir süre. Birbirimizi izledik. Şaka bir yana, cidden üç sene olmuştu ve kavga etmeyi kesmiştik. En azından ufak tartışmalarımız oluyordu ama kırıcı değildi. Tripliydi. Aynı evde kalınca ancak ya salona yada yatak odasına gidebiliyordun. Arada bir banyo da buna dahildi.

"Oğuz ve Melisa bile, çocuk yapma aşamasındalar." homurdandım. "Çünkü onlar geçen sene evlendiler. Normal değil mi?" evlendikleri için de, evleri ayırmak durumunda kalmıştık. Kendi hallerimiz olmasaydı belki de hala aynı evde kalabilirdik ama bu aralar pek konuşmuyorduk. En azından Oğuz ile iletişimimiz kesilmemişti.

Tabi, o rezil andan sonra, biraz azaltmıştık iletişimi.

"Ah o Oğuz piçi olmasaydı," diye homurdandı.

Bir ara birlikte olmaya karar vermiştik. Bunun ağzına sıçan ise, o anda Oğuz'un evin kapısını kırarcasına vurmasıyla gelen sesti. O zamandan beri böyle bir işe de kalkışmamıştık. Utanç vericiydi.

"Yeniden mi denesek?" dedi muzip bir gülümsemeyle. Dudaklarıma kapanırken çalan telefonla o geri çekilirken dudağımı ısırarak gülüyordum. Sonra kahkaha atmaya başladım. "Hazar be," küfür ede ede telefonu açtı.

"Ne var be? İkinci kez ağzına sıçmaz bir insan bir şeyin be!" gözlerim kapanmış kahkaham artarken o da Oğuz'la konuşuyordu. "Gel amına koyayım, gel. Kapımız her zaman size açık. Hiç olmadık zamanlarda kapı sonuna kadar açık zaten!" karnına vurdum kıkırdarken.

Oğuz'un da kahkahasını duyarken Hazar telefonu kapattı. "İbne bir de sokağın başında aramış, insan evindeyken arar, biz geliyoruz diye."

YERALTI'NIN MAZOŞİST'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin