20. Bölüm |Her zaman aynısı olacak diye bir şey yoktu.|

268 14 0
                                    

İyi okumalar ‹•.•›

•~~~~~~~~~~•

ALÇİN SOYKIRAN

Kendimi koltuğa bıraktım ve nefes aldığımı hissettim. Oğuz da yerde yatıyordu. Bugün, aldığımız mobilyaları kurmuştuk. Aslında bunu yapacak kişiler zaten gelmişti ama bir çaydanlık kadar çayı bitirip, iki üç dakika uğraşıp mola veriyordular ve bütün boku biz yapmıştık.

Ne anlamı kaldı siz geldikten sonra? Çayımız bitti lan evde!

Evi kazıklayacağını söyleyen arkadaş on beş bini elimizden almıştı. Bu eve az bile gelmişti. Daha fazlasını isteyeceğini sanıyordum. Yirmi bin kadar da aldığımız ıvır zıvıra ve mobilyaya gitmişti. Mobilyaları biz kurduğumuz için de gelen çaycılara az para vermiştik. Kısacası, üç günde her şeyi tamamlamıştık.

"Oğuz, o yataklara boşuna para vermedik lan. Git yatağa yat." homurdandı. "Sen niye buradasın o zaman, salak." mırıldandım. Sonra cevap verdim. "Yastık yorgan hiç bir bok yok lan, bi koltuğa aldıklarımız var. Niye hatırlatmıyorsun ki?"

Sessiz kaldığımız dakikalardan sonra Oğuz yerden kalkmış, esnemiş ve koltuğa yatıp yastığı boynu ve kafası arasına sıkıştırmıştı. Bende onu izliyordum. Elbette gidip kıyafetlerimi askıya asıp bir de dolaba asma işini yapmamıştım. "Sen dua et de evde kombi var. Bir de ona para verecektik."

Para konusu da aklıma esmişti tekrar. Az bir miktar vardı elimizde, bir hafta falan yeterdi. "Bize acilen talep gerekiyor. Çünkü para veremeyeceğiz maçlara." esnedi tekrar. Akşam on falandı saat. Esnedim bende. "Sabret, alev çemberi finalleri Ağustos'ta. O zaman kazanacaksın ve bizi bakacaksın." yorgunca güldüm. "Elimizde olan para o zamana kadar yetmez. Sürü'nün maçları hala devam ediyorken gir maçlara."

Arkasını döndüğünde bir süre kalçasına baktım. Benimkinden güzel olduğu kesindi. Cevap vermedi. Bende arkamı dönüp olduğum yerde büzüştüm ve gözlerimi kapattım, biraz uyku hakkımdı.

"Öküz, heyo! Uyan," homurdandım ve yastık olduğunu düşündüğüm yumuşak şeye sarıldım. "Ölüyorum," gözlerimi açtığımda Oğuz'u gördüm. Kollarını çekerken bir küfür savurdum. "Ne işin var lan yanımda?" dedim gözlerimi ovuştururken. Hala uyuyacak haldeydim. Akşam da sürekli kalkmış ve saat altı da falan yatmıştım. "Hazır Alçin uyuyorken taciz edeyim dedim. Üşüdüm, yanına kıvrıldım işte. Yemedim ya," başımı göğsüne yasladım ve gözlerimi kapattım. "Doğru düzgün uyuyamadım zaten. Bi kaç saat daha bekleyemez misin uyandırmak için?"

Cevap vermediğinde biraz daha sırnaştım ve uyudum.

()()()()()()()()()

"Vuhuuu." bir kızın sesini duyunca homurdandım ve gözlerimi açtım. Kerem ve Ebru bana bakıyordu. Hoş, Ebru yine bir şeyler demeye gelmişti. "Hazar yetmedi herhalde, diğerine koşmuşsun. Sıradaki kim?" iç çektim. Üç ay geçmiş ve kapanmış sanıyordum, ama Ebru hala beni suçluyordu. Siktir oradan.

Kaşlarımı hafifçe çattım ve gözlerimi biraz kıstım. Alaylı bir bakış attım. "'Başkalarının duygularını yönetebiliyor musun,' diye sordun mu hiç? Senin için Hazar benim yüzümden gitti, bir başkasına göre kendisi için." sinirle bir çığlık attı. Ayağı kalktım. "Sen onun nerede olduğunu bulmaya çalıştın mı lan? Uğraştın mı bunun için?" ellerini yumruk yapmış sinirle bana bakıyordu.

Bir süre afalladı ve cevap veremedi. "Sanki Hazar çok umurundaymış gibi davranma." bir çığlık daha kopardı.

"Bu ikinci gidişi ve geri gelmemesinden korkuyorum! Dokuz ay boyunca hiç bir iz bırakmadan kayboldu! Ve bu sefer hiç gelmeyecek!" nefesimi verdim. "Bulacağım onu, senin vermediğin uğraşı üç gün önce bütün kuzenlerinin evine giderek verdim. Ve devam ediyorum, bir boku bilmeden üç ay önce olan şeyi neden tekrar açıyorsun, sakin ol."

YERALTI'NIN MAZOŞİST'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin