~4. Bölüm: Ağaç Dalı.~

3.5K 144 42
                                    

Medya -> Aleda'nın biricik arabası

Multimedya -> Carley Rae Jepsen Call Me Maybe

Keyifli okumalar dilerim...

~4. BÖLÜM: AĞAÇ DALI.~

"Acılar saklanmıştır bazı yüreklerde. Asıl mesele onun merhemi olmak değil de, onunla beraber kanamaktır belki de..."
-Vıldar

Gözlerime vuran güneş ışınlarıyla gözlerimi açtım. Telefonumu elime alıp saate baktım. Alarmın çalmasına daha bir saat vardı ve ben erken uyanmıştım. Yatakta sağa sola dönüp alarmın çalmasını bekledim. Nihayet çalınca kapatıp ayağa kalktım. Gardırobuma yönelip pijamalarımdan kurtuldum ve okul formasını üzerime geçirdim. Saçımı da topuz yapıp makyaj yapmadan evden çıktım.

Okula vardığımda etrafa bakmadan yukarıya, sınıfıma çıktım. Sınıfın kapısından içeri girerken aniden biriyle çarpıştım. Kafamı tutup geri çekildim ve çarpıştığım kişiye baktım.

"Artık önüne de mi bakmıyorsun ezik?"
Çarpıştığım kişi Alev'di.

"Dikkat et de bir gün o," ellerimi tırnak işareti yapıp, "önüne bakmayan ezik, seni önüne bakamayacak duruma getirmesin."

Sınıftan bir anda 'oooo' diye sesler yükseldi. Alev sinirden ve biraz da beni alt edemeyişinden kızararak omzuma çarparak gitti. Onu umursamadım.

Sırama geçtiğimde hemen ardından edebiyat hocamız da gelmişti. Herkes kalkarken yalnızca ben Alaz, Miran ve Pars kalkmamıştık. Hoca benim kalkmadığımı görünce sinirle konuşmaya başladı.

"Hey, burslu! Kalk ayağa çabuk!"

Tek kaşımı kaldırdım.
"Sebep?"

"Senin hocan olduğum için olabilir mi?" Dedi iğneleyerek. Açıkçası hocalara saygım vardı kalkardım ancak bu hoca antipatimi kazanmayı başarmıştı.

"Bilmem," diyip omuz silktim.

Benimle uğraşmak istemediği için dersini anlatmaya başladı.

Zil çaldığında nihayet bu sıkıcı dersten kurtulmuştum. Bahçeye inip gizli yerime gittim ve çimenliğe oturup kulaklıklarımı taktım. Bir süre sonra kulaklığımın tekinin çekilmesiyle sinirle kafamı o yöne çevirdim.

"Ne işin var senin burda?" Dedi. Kızgınlıkla bakan maviliklerine sesi de eşlik etmişti.

Anlaşılan gizli yerim pek de gizli değildi.

"Asıl senin ne işin var burda?"

"Burası benim yerim bücür. Burayı ilk ben buldum.Git başka yer bul kendine." Bücür? Ne alaka ya ben kısa değildim bir kere. Ayağı kalkıp onunla yüz yüze geldim. Boyu benden uzundu. Tahmini on santim rahat vardı boy farkı aramızda.

"Tapulu malın mı? Ayrıca burayı ilk sen bulduysan sonra da ben buldum. Ne var bunda yani?" Çenemi dikleştirip suratına baktım.

"Ne mi var? Burayı ilk ben buldum. Yani burası benim." Okulun formasını giymemişti. Beyaz baskısız bir tişört altına mavi, hafif dar, kot bir pantolon giymişti.

"İlkokul çocuğu musun sen? Ne bu ilk ben buldum tavırları?" Sözlerim üzerine gergin bedeni mümkünmüş gibi biraz daha gerildi. Bana iki adım yaklaştı ve tehlikeli bir ses tınısıyla konuşmaya başladı.

"Bak kızım, gözüme fazla batmaya başladın, ilk günden. Seninle uğraşırsam pişman olursun."

Sinirlenmiştim. Kendini ne sanıyordu? Bulunmaz hint kumaşı falan mı? Öyleyse tam bir aptal olmalıydı.

UMUDUN MELODİSİ (ARA VERİLDİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin