~9. BÖLÜM: SESSİZLİK.~
"Bir ressamın resminde de göz göze gelmek mümkündür aslında.
Mesafeler vardır belki ama
Asıl sözlerdir dokunan canlara..."
-Vıldarİnanmak başarmanın yarısıdır derler çoğu zaman. Bir şeyi başaracağına inanmak, yolu yarılamaktır.
Bu işe ben başaracağıma inanarak girmemiştim. Yalnızca gözlerindeki hüznün en koyu halini gördüğüm kıza yardım etmek istiyordum o kadar. İnanmamıştım ben, başaracağımı kafama koymuştum.
Aslında bakarsanız yalnızca gözlerindeki o hüzün için yardım etmiyordum ona. Tamam belki, o gözler ona yardım etmem için önemli bir etkendi ama asıl mesele benim o kızı başka bir yerde daha görmemdi.
Hem de çok yakınımda...
#Flashback#
"Dayı burası çok güzel," diye hayranlıkla konuştum.
Gülümseyerek onayladı.
Birkaç saat önce gözlerimi bağlayarak, 'sana bir sürprizim var' demişti ve şu an beni getirdiği yer uçurumun eşiğine bakan iki katlı bir evdi.
Beni asıl hayran bırakan muhteşem uçurum manzarasına bakan balkondu. Gerçekten uçurumun hemen altındaki denizin kayalara çarpankenki o sesi dışında hiçbir ses yoktu, ve o kadar büyüleyiciydi ki adeta nutkum tutulmuştu.
"Burası bizim hüzün köşemiz; her ne zaman içimiz sıkılır, kalbimiz sıkışır, nefes alamayacak duruma gelip yutkunmaya bile mecalimiz kalmazsa buraya gelip hüznümüzü buraya gözlerimizle akıtacağız. Denizler en sadık dostlardır çoğu zaman. İçimizdeki gürültüyü bastırabilecek; bastırmasa bile orda olduğunu belli ederek, yanında olduğunu hissettirecek ve de en önemlisi seni asla terk etmeyecek tek dosttur."
Başımı salladım usulca...
Doğruydu...#Flashback#
Bir ay sonra yeniden o eve gittiğimde dayımın odasında onun telefonunu ararken rastgele bir çekmeceyi açmamla bir fotoğraf görmüştüm.
O fotoğrafta bir kız ve bir adam vardı. Tuhaf olan bu değil, kızın gözyaşları içinde gülümsemesiydi. Ama bu gözyaşlarının mutluluktan olmadığını en iyi sahte gülümseyenler anlayabilirdi.
Adam ise -muhtemelen babasıydı- kıza sarılmış şefkatle saçlarını öpüyordu. Habersiz çekilen bu fotoğraf yeni gibi görünüyordu, yıpranma olmamıştı.
İşte garip kızı yani Ela'yı ilk gördüğüm anda yüzünün bana çok tanıdık gelmesinin sebebi buydu. Fotoğraftaki kız Ela'ydı.
İlk başta pek anlamasamda ikinci kez onu ağlarken gördüğüm anda anlamıştım o kız olduğunu.
O fotoğrafın dayımda ne aradığını, fotoğraftakilerin kim olduğunu sorsam da bir süre bana hüzünlü gözlerle bakmış ardından ise bana kızmış ve bir daha da eşyalarını karıştırmamam gerektiğini söylemişti.
Takıldığım nokta tam da burasıydı.
O fotoğraftakilerin dayımın değer verdiği biri olduğu kesindi. Çünkü dayım sevmediği, değer vermediği hiç kimsenin fotoğrafını bulundurmazdı.Peki ama, ben sorduğumda neden bu kadar aşırı tepki vermiş ve fotoğrafı elimden hızlıca almıştı?
İşte buna bir cevabım yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUDUN MELODİSİ (ARA VERİLDİ)
Novela JuvenilBazı insanlar doğuştan şanssız doğmuşlardır. Hayat daha dünyaya geldikleri ilk anda onlara tokadını atmış ve izlerin oluşmasına izin bile vermeden yenilerini durmadan mutlu oldukları anda atmaya devam etmiştir. İşte bu şanssızlardan biriydi Aleda. R...