Kupa Valesi

11.7K 682 449
                                    

  "Tahta kapının ardında bekleyen Kırmızı Başlıklı Kız'a 'Kapı açık güzelim' diye seslenmiş Kurt. 'İçeri girebilirsin!'"  

Bölüm 17

Hayatımın en yoğun 3 haftasıydı!

Emir'in sınavları ve son projesi, Elmas ve Hasan'ın düğün işleri, ilk hafta evden neredeyse hiç ayrılmayan babamın sonraki haftalardaki seyahatleri, Sarp'ın babamın yokluğunu idare edişi ce Derya'nın afiş tasarım işleriyle her birimiz yok olmuştuk sanki.

Tüm bu keşmekeşler içindeki en güzel üçüncü şey yarınki düğün, ikinci şey Elmas'ın gelinliği, en güzel şeyse Emir'le hâlâ görüntülü konuşuyor oluşumuzdu. Döndükten sonra da onu aramak gibi bir takıntı geliştirmemiştim, gerçekten bunda benim bir suçum yoktu, o beni aramıştı! Döndükten sonraki gün, yani yıldızlı gecenin ertesi günü, ben hâlâ yerden birkaç santim yukarıda yürüdüğüme eminken sanki hâlâ uzaktaymış gibi beni aramıştı. Ben de hiç yadırgamadan açmıştım ve üç hafta tastamam yirmi bir gün olduğundan, bu bizim yeni alışkanlığımızdı. Ne diyeyim, hayırlı olsundu!

Her gün akşam birimiz diğerini arıyorduk. Ben toz pembe koltuğuma gömülüyordum, o lacivert yatak başlığına sırtını yaslıyordu ve benim için günün en güzel vakti başlıyordu. Tuhaf olan, yan yana geldiğimizde bundan hiç bahsetmiyorduk. Kimseden saklamadığımız bir sır gibiydi. Bir de sinema vardı tabii. Geçen hafta uzun zamandır görüşemediğimiz bir dönemden sonra ona kahve yapmayı teklif etmiştim, o "Sinemaya gidelim" demişti ve kendimizi bir macera filminde bulmuştuk. Sorgulama gereği hissetmiyordum, Emir'in "Düşünmüyorum" dediği anları avucuma koyup parmaklarımı eklem yerlerim bembeyaz olana kadar sıkmak istiyordum.

Şimdi de, Derya'nın yoğun isteği ve benim yoğun kabul edişim üzerine uğradığımız spa salonundan, sonsuz gevşemeyle Sarp ve Emir'in evine gidiyorduk. Gevşememiz iyi olmuştu çünkü Sarp bize yemek yapacağını söylemişti. Sarp'ın mutfak geçmişi, benimkinden de kirliydi. Mantıklı olan tok gitmekti ama hepimiz Sarp'ı çok sevdiğimiz için hiçbirimiz bu konuyu dillendirmemiştik tabii.

Başlangıç noktamızı, bulunduğumuz noktayı ve tahmini varış yerimizi anlamlandırmama yardım etmesi için Derya'ya bilmediği her şeyi anlatmıştım. Ankara'daki gece ve sabah, hastanede olanlar, üç hafta önce odasında yakalanışım ve aynı günün yıldızlı gecesi... Hepsi. En sonunda "Emir'i çok özledim" diye sızlandım, önümdeki siyah arabanın kıpırdamasını beklerken. "Üç haftadır onu gördüğüm anları toplasam bir karton kahve bardağı dolmaz!"

Derya gevşemiş bedeni ve zihniyle kıkırdadı. "Birlikte uyuma fantezinizden uzak kaldınız tabii ne zamandır..."

Benim bedenim ve zihnimse belli ki bu cümleyle başa çıkabilecek kadar gevşememişti.

"NE!"

"Bağırmasana ya rahatlamaya gittik biz spa'ya! Yalan mı, anlattıklarının üçte ikisi birlikte uyuma temalı. Kucakta, koltukta, omuzda, üstünde, hastayken, uykuluyken... Mekan ve zaman çeşitliliği de var maşallah!"

"Yakınlarda sana fırlatabileceğim bir şey olmadığı için mi rahatsın?" dedim ters ters. O kadar fazla uyumamıştık. Bana o kadar da çok gelmemişti. Emir'e gelmiş miydi?

"Hayır, doğru söylediğim için rahatım." Makyajsız, yeni maskelenmiş, pırıl pırıl yüzüyle sırıttı. "Emir'in gözleri kaşınıyordur şimdi Alin yokluğuyla uykusuzluktan. Gerçi, sinemaya gitmiştiniz, değil mi?" Geniş bir kahkaha attı. "Şeysiniz yani, ortaokuldaki gibi 'çıkıyorsunuz'?" Ben ters ters bakarken tekrar kahkaha attı. "En son ortaokulda bu karmaşayla sinemaya gitmiştik Sarp'la! O zamanlar 'çıkıyorduk' biz. Çıkmak çok ciddi bir adımdı ama on beş yıl önce!"

NazendeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin