"Geriye kala kala, camdan ayakkabıların bir teki kalmış. Camdan ayakkabıya baktıkça hayatının bir daha asla o balo gecesindeki kadar harika olamayacağını düşünüp sabaha kadar ağlamış."
Bölüm 31
"Bir küçücük Asrıncık varmış! Kırlarda ko- ko- koşar oynarmış!"
Jetin rahat koltuğuna yasladığım başımı hafifçe yana çevirip özel koruma kutusunun içinde mutlu mutlu yüzen Mavi Balık'a baktım. Bana "Emir!" der gibi bakıyordu.
Duvar kenarından nasıl indiğimi, helikoptere nasıl bindiğimi, o korkunç sarsıntı içinde midemin kaç kere ters düz olduğunu hatırlayamıyordum, başımda zonklayan bir ağrı vardı ve hâlâ biraz sarhoştum ama yine de, yeniden vuran mide bulantısına rağmen, gülümsedim.
Babam gelmişti. Eve dönüyorduk.
"Babası onu çok çok severmiş! 'Sen benim ca- ca- canımsın' dermiş!"
Babam, özel jetin içinde, bana mümkün olan en uzak mesafede oturuyordu. O da başını koltuğa yaslamıştı ve gözleri kapalıydı. Uyandığımdan beri bu şarkıyı söylüyordum ve sesimi duyduğundan emindim.
Ne zaman uyumuştum acaba? Helikopterden inip jete bindiğimizi hiç hatırlamıyordum. İlaç mı almıştım? Bayılmış mıydım?
"Bir küçücük Asrıncık varmış! Kırlarda ko- ko- koşar oynarmış!"
Babam modern klasiklerden hoşlanmıyordu sanırım çünkü şarkıdaki Arsıncık ya da aslancığın babasının aksine gözlerini bıkkınlıkla açıp "Lütfen, bari sadece beş dakika için sus!" dedi.
Çok ayıp!
"Bir küçücük Asrıncık varmış..."
Ve babam, sabır sınırlarını da ülke sınırları gibi güle oynaya geçmiş olduğumu belirten bir gülücükle, dirseğini koltuğun kenarına yasladığı kolunu hafifçe kaldırdı; parmağının zarif bir hareketiyle hostesi yanımıza çağırdı. Tatlı hostesimiz babamın minicik hareketlerine bile koşullanmış gibi anında yanımızda belirdi.
"Bir şey mi arzu etmiştiniz Arslan Bey?"
"Alin Hanım'a sert bir kahve hazırlansın." Ela gözleri, kızaran beyazlarına rağmen korkutucu gölgelerinden hiçbir şey kaybetmemişti. Hostesi çağıran elinin işaret parmağı, az sonra söyleyeceklerini anlamam için gerekirse kelimeleri beynimin kıvrımlarına tek tek yazacakmış gibi havaya kalktı. "Üçüncü fincanı bitirmeden önce tek kelime daha ederse, ayılması için jetin kanadında havadar bir yolculuk yapması gerekecek."
"Sütsüz olsun!" dedim alelacele. "Şili'deki barmenler bana sütlü kahve veriyor. İğrenç."
Tatlı hostes beni acıyan bir gülümsemeyle onayladı ve yanımızdan ayrıldı. O kadar mı kötü görünüyordum? Yüzümü buruşturdum.
"Yine kusmaya başlayacaksan kendini banyoya kilitle Alin."
"Hayır ama başım hâlâ biraz dönüyor." Yutkundum. Ağzımda berbat bir tat vardı. "Sence Dünya mı dönüyor yoksa başım mı?"
Babam şu an gözlerini deviremeyecek kadar Arslan Asrın olduğu için oldukça pişman görünüyordu. Acaba kahveme konyak ekletir miydi? Baileys?
Gözlerimi yeniden fanusa sabitledim. "Bence başım ama Mavi Balık, dönenin Dünya olduğu konusunda çok ısrarcı."
"Kan testinde uyuşturucu madde çıkarsa ben de seni evlatlıktan reddetme konusunda oldukça ısrarcı olacağım Alin Asrın."
Teessüflerden bir çelenk hazırlayıp onu aramızdaki boşluğa mağrur bir edayla bıraktığımı hayal ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nazende
Teen Fiction"Ayakkabılarımı elime aldığımda, işlerin asla iyi gitmeyeceğini anlamıştım."