*yazan kişinin minik(!) notu*
Merhaba :) Nasılsınız?
Size iki haberim var. "İyi" ve "kötü"yü siz seçersiniz. Öncelikle, hikaye bitiyor. Hazır mısınız? Ben değilim :/ Bundan sonraki bölüm, başımıza bir şey gelmezse, final bölümü olacak. Diğer haberimse, bu bölüm, diğer bölümlerden (bile) birazcık daha uzun. Müessesemiz göz doktoru masraflarınızı karşılamayacaktır ama okuyan gözlere çayla pansuman yapabilirim, söz :)
Bu bölümdeki şarkıları çevirmedim ve yıldızla belirtmedim çünkü çok kalabalık durdu içeride. Bölümün sonuna tek tek listeledim. "Şaşkın kız yine bir şeyi unuttu" demeyin bak, bu defa bilerek yazmadım yani. Aşk olsun...
O zaman, finalde görüşürüz :) Öptüm!
*yazan kişinin minik(!) notu*
----
"'Niçin geldiğini biliyorum Deniz Kızı,' demiş Cadı. 'İnsana dönüşüp karaya çıkmak istiyorsun. Böylece prensle daha yakın olacağını düşünüyorsun. Ama bunun bir bedeli var, biliyor musun?'"
Bölüm 35
Hayatımız çok yolundaymış gibi bir de Sarp aşık olmuştu! Çok güzel! Saçlarımın ucunu mavi yapamıyordum ama Sarp'ın kız arkadaşıyla tanışmaya gitmem gerekiyordu. Aylardır süren direnişim babam tarafından kırılmıştı. Babamdan nefret ediyordum. Sarp'tan da nefret ediyordum. Sarp'ın kız arkadaşından da nefret ediyordum. On sekizime girdiğim gün evi terk edecektim ve yanıma sadece ayakkabılarımı ve kredi kartımı alacaktım.
"Somurtma ceviz içi" dedi Sarp, tam karşımdaki sandalyeden.
Gözlerimi denizden alıp masanın tam karşısında heyecandan ölmek üzere gibi duran Sarp'a çevirdim. "Kız arkadaşın randevulara vaktinde gelmesi gerektiğini bilmeyecek kadar görgüsüz mü yoksa karşına çıkmadan önce saatlerce hazırlık yapmayı gerektirecek kadar çirkin mi?"
Sarp'ın gözleri abartıyla irileşti. "Sadece beş dakika geç kaldılar!"
Omuz silktim. "Babam da randevularına beşer dakika geç kalsaydı şu anda onlarca anne ve bebek ölü olurdu."
Sarp beni dinlemiyordu. Kıza saldırılarıma bağışıklık geliştirmişti ya da beni şimdiden duymazdan geliyordu çünkü aklında bana birazcık bile yer kalmamıştı. Ayrıca şu an yüzündeki o son günlerde sürekli gördüğüm iğrenç sırıtmaya bakılırsa ya yine aşık olduğu görgüsüz ve çirkin kızı hayal ediyordu ya da kız sonunda teşrif edebilmişti.
"Derya!" dedi, patlak bir gülümsemeyle ayağa kalkıp çılgınlar gibi el sallarken.
Gözlerimi devirdim. "Bu kadar sakin bir kafede seni ancak bu pandomimle bulabiliyorsa kız aynı zamanda kör de demektir Sarp!"
Adım seslerini duyduğumda kollarımı sıkıca bağlayıp denize döndüm. Geliyordu. Hayatımıza girecekti. Anne, görüyor musun, Sarp gidiyor. Zaten artık beni dinlemiyor. Artık sadece o kızı dinleyecek, tıpkı babamın artık sadece senin sesini duymak istemesi gibi. Gözlerimdeki yaşları bastırmak için dudaklarımı ısırıyordum ama aslında hiç gerek yoktu çünkü muhtemelen Sarp'ın gözleri şu an görgüsüz, çirkin ve kör sevgilisinden başka hiçbir şey görmüyordu. Burada gözlerim şişene kadar ağlasam bile beni fark etmezdi. Yok oluyordum. Sarp'ın daha önce de kız arkadaşları olmuştu ama hiçbirini bu kadar, beni sevdiğinden bile çok sevmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nazende
Teen Fiction"Ayakkabılarımı elime aldığımda, işlerin asla iyi gitmeyeceğini anlamıştım."